Jack Kerouac hakkında bilmeniz gerekenler
Doğumunun 98. yılında Beat Kuşağı'nın efsane ismi yazar Jack Kerouac hakkında bilmeniz gerekenler...
Kendisine göre asıl adı Jean-Louis Lebris de Kérouac olan Jack Kerouac 12 Mart 1922'de doğmuştu. Vaftiz kayıtlarında adı sadece Jean-Louis Kerouac olarak geçse de, yazar atalarının Fransız soylularından olduğunu iddia ediyordu.
Fransız Kanadası kökenleri yüzünden Kerouac erken yaşlarda ilk olarak Fransızca konuşmaya başladı. İngilizceyi öğrenmesi ancak 6 yaşında oldu ve dile tam olarak hakim olması ergenlik yaşlarını buldu. Sonrasında anadilini neredeyse tamamen unutacaktı.
Kerouac ilk romanını 1942'de yazdı. O sıralar ABD Ticaret Filosu'ndaydı ve romanının adını da "The Sea Is My Brother" (Deniz Kerdeşimdir) koymuştu. Kötü olduğuna inandığı kitabını bastırmaya kalkmadı hiç ve romanın okurla buluşması da o öldükten 42 yıl sonra, 2011'de oldu.
Onu Beat Kuşağı'nın simgeleründen biri yapan ünlü romanı "On the Road"u ("Yolda") ilk olarak yaklaşık 37 metre uzunluğundaki bir kağıt rulosuna yazmıştı. "Scroll" adını verdiği ruloyu farklı kağıtları biribirine bantlayarak yapmıştı. Romanın elle yazımı sadece üç hafta sürmüştü.
"On the Road" Jack Kerouac'ın 1947 ile 1950 arasında Beat Kuşağı'nın bir diğer simgesi Neal Cassady ile yaptığı geziler sonrasında yazıldı. 1948'de yazmaya başladığı romanı beğenmeyerek bir kenara atan Kerouac 1950 yılında Cassady'den aldığı bir mektubun ardından yeniden kaleme sarıldı.
Jack Kerouac ve Neal Cassady
Neal Cassady'nin yazdığı mektup bilinen yazım türlerinin hiçbirine uymuyordu ve baştan sona düzensiz bir şekilde yazılmıştı. Bunun kendi yazmak istediği roman için de çok uygun düşeceğine inanan Kerouac "On the Road"a yeniden başladı ve bu sefer kendisi de aynı düzensiz stile başvurdu.
Jack Kerouac'a göre Beat Kuşağı'ndaki 'Beat' tanımı ona aitti. Beat kelimesinin iki anlamı vardı: İlki 'beat' kelimesinin 'yorgun' anlamına tekabül ediyordu; ikincisi ise 'Beatitude'dan geliyordu ve 'blessed' (yani kutlu, kutsanmış) anlamını taşıyordu.
Kerouac yazar olmasaydı muhtemelen futbolcu (Amerikan futbolu elbette) olurdu. gençliğinde bu spora çok hevesliydi ve yeteneği sayesinde üç okuldan burs teklifi almıştı. Teklifleri değerlendiren Jack Kerouac sonunda New York'taki Columbia Universitesi'nde karar kılmıştı.
Her ne kadar Katolik inancından hiç vazgeçmese de Kerouac bir dönem Budizm'e merak saldı. Ancak "The Dharma Bums" (Zen Kaçıkları) romanını yazdıktan sonra başta Alan Watts olmak üzere Zen hocaları tarafından o kadar eleştirildi ki, bir daha Budizm ile ilgilenmedi.
Jan Kerouac
Jack Kerouac'ın sadece bir çocuğu oldu. Joan Haverty ile yaşadığı bereberlikten olan Jan Kerouac'ın kendi çocuğu olduğunu önce kabul etmedi. Hamilelik sırasında Haverty'yi terk emişti ve ancak çocuk 9 yaşındayken yapılan bir kan testi sonucu babalığı kabullanmek zordunda kaldı.
Jack Kerouac ne sola ne de sağa yaranabilmişti. Sağcılar onun uyuşturucu kullanımını eleştirmişler ve tukaka ilan etmişlerdi. Solcular ise onun Katolik inancına olan bağlığını ve sert anti-komünist tavrını eleştiriyorlardı.
"On the Road" romanı Kerouac'a büyük bir şöhretin yanı sıra azımsanmayacak bir düşmanlık da kazandırdı. Bir keresinde New York'taki San Remo Cafe'den çıktıktan sonra sokakta üç kişi tarafından fena halde dövülen yazar uzunca bir süre insan içine çıkmaktan kaçınmıştı.
"On the Road" romanından beyazperdeye uyarlanan aynı adlı filmi Walter Salles yönetti. 70'li yıllardan beri çekilmek istenen bu filmin izleyiciyle buluşması 2012 yılını bulmuştu. başrollerde Sam Riley, Garret Hedlund ve Kristen Stewart'ın olduğu film beklenen etkiyi yapmadı.
Kerouac'ın da hayatında önemli bir yer tutan yazar Lucien carr'ın yine başka bir yazar olan David Kammerer'i öldürmesiyle sonuçlanan olaylar zinciri "Killing Your Darlings" adıyla filme aktarıldı. Kerouac bu filmde yan karakterlerden biriydi ve onu Jack Huston canlandırmıştı.
Gerçek hayatta Lucien Carr bıçakla David Kammerer'i öldürdükten sonra Keroauc'a gidip suçunu itiraf ediyor ve Keroauc da ona suç aletinden kurtulmasında yardım ediyordu. Lucien Carr yakalanıp tutklandığında Kerouac da tutuklandı elbette ama sanık değil tanık sıfatıyla.
Tutuklandığında babası onun kefaletini ödemedi. Ona bu iyiliği yapan kim oldu dersiniz? Müstakbel eşi Edie Parker'ın babası... Onu kızıyla evlenmesi şartıla kurtaran baba Parker'ın isteğiyle evlendiklerinde şahitleri polis memurlarıydı. Evlilikleri 1948'de sona erdi.
Jack Kerouac İstanbul'da...
Jack Kerouac 21 Ekim 1969'da 47 yaşındayken hayata veda etti. Ölümünden bir gün önce bir kitap üzerinde çalışırken kan kusmaya başladı ve hastaneye gitti. Yıllardır süren alkolizmi yüzünden doktorların yapabileceği fazla bir şey kalmamıştı. Siroz onun sonu oldu.
Beat Müzesi'nde Jack Kerouac odası
1990'lı yıllarda Jack Keroauc'ın şahsi eşyaları açık artırma yoluya satışa çıkarıldı. Tüm eşyalarına yaklaşık 10 ila 20 milyon dolar arasında fiyat biçilmişti. Aktör Johnny Depp, Keroauc'a ait bir yağmurluğa 15 bin dolar ödediğine göre bu tahmin çok da yanlış değildi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması