‘Kaçmak istedim...’
Geçen şubat ayında yazdığım bir yazıda Endonezya’daki devlet okullarında başörtü uygulaması, Hıristiyan bir öğrencinin başörtü takmaya zorlanması sonucu kayıt ettiği videoyu sosyal medyada paylaşmasıyla patlak veren tartışmalar ve sonrasındaki gelişmelerden söz etmiştim. O öğrencinin maruz kaldığı zorlama, bardağı taşıran son damla olmuş, ailenin de desteğiyle kamuoyunda duyulan olay yıllardır süregelen bir sorunun tekrar su yüzüne çıkmasına ve çözüme ulaşmasına neden olmuştu. Çözümde, Milli Eğitim-Kültür, İçişleri ve Diyanet İşleri Bakanlarının yayımladıkları ortak kararnamenin etkisi büyüktü.
Kararname, “Öğrencilere, eğitimcilere ve eğitim sürecine dahil olanlara dini nitelikli kıyafet giyme konusunda karar verme hakkı tanıyor ve okulların bu hakka saygı göstermesi gerektiği” vurgusu yapıyordu. Ayrıca geçmişten gelen ve son kararnameye aykırı tüm düzenleme, talimat, politika ve tavsiyelerin de iptal edildiği duyuruluyordu. Kararname 5 Mart’ta yürürlüğe girdiğinde herkes rahat bir nefes aldı, nitekim sloganı “çeşitlilik içinde birlik” olan Endonezya’ya da bu yakışırdı.
18 Mart’ta ise İnsan Hakları İzleme Örgütü, uzun süredir üstünde çalıştığı bir raporu, benim de Zoom’dan izlediğim basın konferansı ile açıkladı. Rapor, bakanlar kararnamesinin ne kadar isabetli olduğunun altını bir kez daha çiziyordu. Diğer yandan örgüt, son yasal düzenlemenin okullarda doğru uygulanıp uygulanmadığının izlenmesi çağrısı da yapıyordu.
‘BASKI UYGULANIYOR’
“I wanted to run away-Kaçmak istedim” adlı rapor, 2014-2021 yılları arasında kız öğrenciler, velileri veya vasileri, kadın memurlar, eğitimciler, hükümet yetkilileri ve kadın hakları aktivistleri ile görüşmeler yapılarak hazırlanmış. Raporda, Hıristiyan ve diğer gayrimüslim öğrenci ve öğretmenlerin genellikle uzun etek ve uzun kollu gömlekle kombine edilen cilbabı giymeye zorlandıkları belirtiliyor. Bir akademisyen yaşadıklarını şöyle anlatmış: “Amirim sık sık sadece boynuma kadar olan başörtümü eleştiriyordu, kot pantolon ve tişört giymememi, göğsümü kapatan uzun elbiseler ve uzun başörtüsü giymemi önerirdi. Başörtüsü takmayan bir hocamız bütün kampusun diline düşmüştü, sonunda istifa etti... Başörtüsüyle bir sorunum yok ama bu baskıdan hoşlanmıyorum.”
18 yaşındaki bir genç kız ise “anaokuluna gittiği andan itibaren başörtüsü takmak zorunda kaldığını, öğretmenlerin bunu küçükken vücutlarını örtmek konusunda eğitmek için yaptıklarını söylediklerini, sık sık kontrol altında tutulmanın korkunçluğunu hiç unutamadığını” söylemiş.
Bazı öğrenciler vücutlarına oturan gömleklerinin kesildiğini, bazıları başlarını örtmezlerse saçlarının kazınacağı tehdidi aldıklarını, bir akademisyen ise yazılı bir kural olmadığı halde kampustaki tüm kadın ziyaretçilerin İslami giyinmelerini hatırlatan büyük bir panonun olmasının yarattığı mahalle baskısından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün araştırmasına göre, pek çok kadın ve kız çocuğu başörtüsü takmaya zorlanmaktan ya da resmi ve toplumsal baskılara direnmekten dolayı ciddi stres yaşadıklarını bildirmiş. Kendini farklı şekillerde gösteren bu stresin bir çeşidi Sağlık Bakanlığı’nda bir psikiyatrist tarafından gözlemlenen dismorfofobi. Beden dismorfik bozukluğu olarak adlandırılan takıntı hastalığında, bireyler temelde fiziksel bir kusur olsun olmasın dış görünümü ile zihinsel olarak aşırı derecede uğraşır.
ANAYASA MAHKEMESİ’NDEN İPTAL
Ancak Bakanlar Ortak Kararnamesi ile baskılara son verilme umudunun yaşattığı sevinç uzun sürmedi. Batı Sumatra’dan muhafazakâr Müslüman cepheden bir kişi, son yasal düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dilekçe verdi. Gerekçesini ise temel olarak merkezi hükümetin, yerel bir yönetmeliği iptal etme yetkisi olmadığı için düzenlemenin geçerli olmadığına, ayrıca İslam’da kızlar ve kadınların başörtüsü giymelerinin zorunlu olduğuna dayandırdı. Herkesi şaşırtan karar, 10 Mayıs’ta açıklandı. Mahkeme, dilekçeyi haklı bulmuş ve son yönetmeliği iptal etmişti. Aldığım bilgiye göre, Yüksek Mahkeme genellikle böyle bir talebi incelemeyi bile reddedermiş. Ancak bu sefer, sadece talebi kabul etmekle kalmayıp, bir hükümet kararnamesine karşı hüküm vererek yeni bir emsal yaratmış. Lehte karar veren üç üyeli kuruldaki hâkimlerin hepsi erkek. Sivil, askeri, yönetim ve İslam daireleri olan Anayasa Mahkemesi’nde toplam 48 hâkimden sadece 4’ü kadın.
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE SAYGI ÇAĞRISI
Raporu hazırlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Andreas Harsono, bu kararın Endonezya’da, özellikle devlet okullarındaki kız öğrenciler ve kadın öğretmenler için, din ve ifade özgürlüğü açısından geri bir adım olduğunu, muhafazakâr Müslümanların Endonezya’da tüm kız ve kadınlara kapanmaları için baskı yapmak istedikleri görüşünü dile getirdi. İptal kararı karşısında sessiz kalmayan kadınlar ve sivil toplum örgütleri ise tepki olarak 5 Haziran’da Devlet Başkanı’nın yanı sıra Eğitim, Din ve İçişleri bakanlarına 800 binden fazla imzalı mektup gönderdi. Giyim, örtünme konusunda baskılara hayır çağrısı yaptı.
Karara bir başka tepki de 15 Haziran’da Batı Sumatra Ombudsmanı’ndan geldi. Padang’da gayrimüslim bir öğrenciyi başörtüsü takmaya zorlayan bir devlet okuluna ve oradaki Bölgesel Eğitim Kurulu’na verdikleri tavsiyede “öğrencilerin Müslüman kıyafeti giymeyi seçme ya da seçmeme hak ve özgürlüklerine saygı gösterme yükümlülüğü” hatırlatıldı. Bu arada topu tekrar eline alan Eğitim Bakanı Nadiem Makarim, hükümetin Endonezyalı kadınları sadece taciz ve yıldırmadan değil, aynı zamanda din ve kıyafet özgürlüğü haklarını da korumanın yollarını aramaya devam edeceğine söz verdi.
gjtozkoparan@hotmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 6 asker şehit olmuştu