Karikatürün sıra dışı ustası: İsmail Gülgeç

Cumhuriyet gazetesinin karikatüristi İsmail Gülgeç'i, ölümünün dokuzuncu yılında Bülent C. Karaköse yazdı

Yayınlanma: 12.02.2020 - 12:25
Abone Ol google-news

'Bütün dinler karadır!' dediğinde ATV'de Ali Kırca'nın moderatörlüğünü yaptığı Siyaset Meydanı programı aniden yayınını kesip reklama gitmişti. Canlı yayınlanan programın sunucusuyla yayın yönetmeninin paniğine neden olan bu cümlenin sahibi, Cumhuriyet gazetesinin ünlü karikatüristi İsmail Gülgeç'ten başkası değildi.  

Gülgeç'i çok yakından tanımış olmamdan ya da Gülgeç'in yokluğunu ve hayatımdaki eksikliğini hâlâ kabul edemeyişimden olsa gerek, ne zaman onunla ilgili bir yazı kaleme almaya kalksam, kalemim iki satırdan ötesine gitmiyor, nutkum tutuluyor, hüznüme yenilip yarıda bırakıyordum yazdıklarımı. Yukarıdaki anekdotu yazıp bir kenara koyalı beş yıl, Gülgeç ise aramızdan ayrılalı tam dokuz yıl olmuş.

Cumhuriyet gazetesinde yaklaşık on yıl aynı odada mesai yaptığım, son nefesini verene kadar dirsek temasında bulunduğum sevgili çalışma arkadaşımın, değerli ustamın, hüzün, mutluluk, sevinç ve başarılarla dolu övgülere değer kocaman hayatını yazıya dökmem kolay  değil.  Cumhuriyet’te çizmeye, Gülgeç'i de zamanla yakından tanımaya başladıktan bir süre sonra onun gönüllü asistanı olmuştum. Gülgeç'i gazetenin giriş kapısında her gördüğümde koşarak yanına gidip çantasını taşımak, zaman zaman arabasını parka çekmek, çizim yaptığı kartonundan kurşun kalem lekelerini silmek, kısacası Gülgeç'in götür getir işlerini yapmak bana mutluluk vermişti her zaman.

İlkokul yıllarında geçirdiği hastalık sonrası doktordan yediği yanlış iğne, sadece ayaklarını felç edip iki değnekle yaşamaya mahkûm etmemişti onu; diğer yaşıtları gibi güle oynaya okula gitmesinin de önünü kesmişti. Yaşadığı talihsizliğe fazla aldırmayıp gülüp geçmiş olacak ki Gülgeç, hayatın acımasızlığı ve eşitsizliği karşısında onuruyla, insan ve hayvan sevgisi taşıyan koca yüreğiyle, aklı beyni ve azmiyle, nasırlı ellerinin ömrünün sonuna kadar tutmak zorunda kaldığı bir çift değnekle ve 115 cm'lik boyuyla nasıl dik durulabileceğini göstermişti bizlere. Gülgeç'in Entelektüel Ayı'sının “Düşünüyorum, öyleyse niçin ayıyım?” repliği aklına gelip de tebessüm etmeyenimiz var mıdır; ya, sırtında AKP yazan takunyalı Truva Atı'nın içinden çıkan kara çarşaflı, cübbeli yobaz karikatürünü hatırlamayanınız var mıdır?

Gülgeç'in yaşadığı dönemde Türkiye'ye beş numara büyük gelen çizerliğini, mizahçılığını biz meslektaşları, okurları ve takipçileri iyi bilirler. Okul hayatından uzak, resim eğitimi bile almayan Gülgeç'in, kendini her konuda yetiştirerek kendisinin ustası olmasının yanı sıra, onu usta ve özel kılan en önemli özelliklerinden biri de sanat hayatı boyunca genç yeteneklere, kıyıda köşedeki değeri anlaşılmamış usta çizerlere verdiği samimi destekti.  

Cumhuriyet'ten ayrılıp, Evrensel gazetesinin kuruluş aşamasında kurucu kadrosunda görsel yönetmen olarak yer aldığı günlerde Gülgeç, spor servisi şefliğini üstlenen eski milli futbolcu Metin Kurt'a beni bulması için talimat vermiş, gazetede çizeceğim köşeyi ayırmakla kalmamış, günlük çizeceğim bant karikatürün adını bile koymuştu: Bizim Çöplük.

Güldemir, patronu ve yöneticisi olduğu Habertürk gazetesine Gülgeç'i hatırı sayılır bir maaşla transfer etmiş, lakin Gülgeç'i kısa sürede canından bezdirmişti. Patron Güldemir, çizimlerini internetle gönderme imkânı varken Gülgeç'i, yaz kış demeden, hafta sonu da dahil her sabah saat 10:00'da gazetede masasının başında görmek, ödediği maaşı da hak ettirmek istiyordu. Entelektüel Ayı'nın yaratıcısı hayvan dostu sevgili Gülgeç, ağır iş temposundan mı yoksa patronu Ufuk Güldemir'in çocukluğundan beri içselleştirdiği avcılık hobisini ve Kuzey Kutbu'na kutup ayısı öldürmeye gittiğini öğrendikten sonra mı Habertürk'ten istifa etmişti, bilemiyorum. 

 Hayvanlardan, Entelektüel Ayı'dan söz ederken, Gülgeç'in Evrensel gazetesine çizdiği davalık 'Entelektül Ayı karikatürü' hikâyesi geldi aklıma.   Gülgeç Evrensel gazetesinin ilk sayısına şöyle bir karikatür çizer: Entelektüel Ayı boynunda fuları, ağzında piposu kütüphanedeki masasına oturmuş sesli sesli düşünüyor:

 “Oh be, çok mutluyum, bu ülkeyi hayvanlar yönetiyor!” Gazetenin yayın yönetmeni Celal Başlangıç, Gülgeç'e, “İsmail, bu laftan bize dava açarlar” der ve Entelektüel Ayı'nın konuşma balonunu biraz törpülerler:  

Oh be, çok mutluyum, bizi hayvanlar yönetiyor! Konuşma balonunu törpülemelerine rağmen, karikatür  'hükümete hakaretten' yine de mahkemelik olur. Gülgeç hakimin karşısında kıvrak zekasını kullanarak “Bizi, yani gazeteyi, gazete yönetimini kast ettim efendim”der ve dava beraatle sonuçlanır. 

Onca işinin, onca sağlık sorunlarının arasında üç dönem Karikatürcüler Derneği'nde başkanlık görevi de üstlendi Gülgeç. Başkanlık sürecinde derneği yeniden prestijli haline kavuşturup, derneğe uzak duran üyeleri bir araya topladı. Bugün 'adı var kendi de var olmakta zorlanan' dernek, onun dönemi kadar renkli, prestijli ve faal olmadı...   

Gülgeç, hayalindeki çiftliği Eceabat'ın bir köyünde kurdu.  Projesini kendi çizdiği taş evinde, Ahmet Ümit'in romanlarını çizgi romana uyarladı.

Gülgeç ölmeden, hayatında ilk defa bir roman yazma girişiminde bulunmuştu. Çok keyif aldığı, heyecanlandığı telefon konuşmalarımıza yansıyordu. En son arayıp sorduğumda, doksanıncı sayfasına geldiğini söylemişti. Ondan enfes bir roman bekliyordum; ama olmadı. Yaptığı bir işi ilk defa yarım bıraktı Gülgeç.  2011'in on beş Şubat'ında aramızdan ayrıldı.

Yazımı, Gülgeç'in de çok sevdiği Yaşar Abisinin sözleriyle bitirmek istiyorum:

O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler; demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler