Kemal Kılıçdaroğlu, kardeşinin CHP'den neden ihraç edildiğini ilk kez açıkladı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nun CHP'den neden ihraç edildiğini ilk kez açıkladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, kardeşinin CHP'den neden ihraç edildiğini ilk kez açıkladı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.12.2016 - 17:05

<video:642860>

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nun kendisi hakkında yaptığı açıklamalar sorulan Kılıçdaroğlu, kardeşinin partiden ihraç edilme sebebini de açıkladı.

Celal Kılıçdaroğlu: Abim laf kalabalığını bıraksın, dibindekilere baksın

Kılıçdaroğlu'ndan kardeşi ile ilgili sert açıklama: Kapının önüne koyun dedim - VİDEO

Kılıçdaroğlu, ''Kardeşim küçük bir çocuk değil. Onun illa benim siyasi görüşümü desteklemesi zorunlu değil. Bizim Didim Belediyesi Didim'e olağanüstü hizmetler veriyor. Didim'de iki tane yüksek bina var bu binaların yıkılması lazım. O binaların sahipleri parayla insan satın alıp bize saldırtmanın yollarını arıyorlar. Bu kadar açık net söylüyorum. O kişinin etrafındaki insanlara bakın göreceksiniz o müteahhitin yandaşları'' dedi.

CHP Lideri, Arpat'ın ''Kardeşinize de bu insanlar tarafından para verildiğini mi söylüyorsunuz?'' sorusuna ise ''Benim ne söylediğimi siz de anladınız herkes de anladı. Soyadı kim olursa olsun bir belediyeye gidip çıkar amaçlı öneri götürdüğü an kapının önüne koyun dedim. Bunun temelinde ahlak yatar'' yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu'na yöneltilen sorular ve alınan cevaplar şöyle:

İsmet Sezgin'le ilgili birkaç cümle ile başlayalım isterseniz...

Bürokrat olarak uzun yıllar tanıdım, siyasette de uzun yıllar tanıdım. En son Şavşat'tan Ardanuç'a giderken PKK saldırısına maruz kalmıştık o zaman beni telefonla aramıştı. En son konuşmamız o olmuştu. Bizim siyasetimizde hoşgörünün timsali olarak görülür. Herkesin İsmet Abi'si olarak tanınır. Bu tür siyaset adamlarına bugün her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var. Toplumu germeyen sevecenliğiyle, hoşgörüsüyle topluma mesaj veren bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Geride bir hoş sada bırakıyorlarsa insanlar topluma karşı görevlerini yapmış oluyorlar. İsmet Sezgin uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi'ni rakip gören bir siyaset anlayışına sahipti. Bir ara konuşurken, 'Bir gün gelecek ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vereceğimi düşünemezdi ve asla inanamazdım. Ama ben bunu da yaptım' dedi bana. Kendisine teşekkür etmiştim. Demokrasi ile, cumhuriyetle, Mustafa Kemal Atatürk'le bir sorunu yoktu. Dolayısıyla siyasi görüşler farklı ama sonuçta Cumhuriyeti, demokrasiyi, parlamenter demokratik sistemi savunan önemli ve ender siyaset adamlarından birisiydi.

Başkanlık sistemi ya da adı cumhurbaşkanlığı sistemi olarak konuldu. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi anlaştı. Şimdi Meclis'e henüz gelmedi nedir ne değildir bilmiyoruz ama kamuoyuna yansıyanlar var. O yansıyanlar ışığında Cumhuriyet Halk Partisi penceresinden bu cumhurbaşkanlığı sistemi nasıl görünüyor?

Sayın Erdoğan 2002'den beri Türkiye'yi yönetiyor. Bir sorun var mıydı? Yoktu. Cumhurbaşkanı olduktan sonra çıktı bu. Biz şimdi kişiye mi koltuk bulacağız yoksa Türkiye Cumhuriyetinin var olan parlamenter demokratik sistemini daha da mı güçlendireceğiz. İçeriğinde ne var bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir konuda yorum yapmam doğru olmaz. Metni görmeden düşüncelerimizi söylememiz doğru değil. Anayasa komisyonuna zaten gelecek orada oturulup konuşulacak. Yapılan bir rejim değişikliğidir sistem değil. Bir ülkenin idari sistemine rejim deniyor. Bu ülkenin 140 yıllık parlamenter sistem geleneği var. Burada aksayan yönler var ve düzeltilebilir. Biz bir kişi için oturup tüm rejimi değiştireceğiz. Kaldı ki anayasalar bütün demokrasilerde toplumsal uzlaşma belgeleridir. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her vatandaş inancı, görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun anayasa kitapçığını eline aldığında bu benim anayasam diyebilmeli. Benim hak ve özgürlüklerimiz güvence adlına alan bir anayasadır. Ben sandığa gidip oyumu kullanacağım diyebildiği bir anayasa olması gerekir. Anayasalar bir partinin mutfağında hazırlanmaz. Hazırlanırsa toplumsal uzlaşı belgesi olma niteliğini kaybeder. Geçmişte referanduma gittik AKP bir anayasa taslağı hazırladı referandumda kabul gördü. Arkasından yargı bağımsızlığı askıya alındı. Sadece Yargıtay'a 160 militan atandı. Belli bir cemaati savunan kişiler atandı. O anayasa bir toplumsal uzlaşma belgesi olsaydı, demokratik ölçüler içinde parlamentoda olgunlaştırılsaydı belki biz 15 Temmuz olaylarını hiç yaşamayacaktık. Dayatma kültürüyle anayasa yapılmaz. Oturdular iki parti anlaştılar anayasa yapacağız millete anlatacağız. Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor? İnsanlar düşüncelerini açıklamaktan korkuyorlar. Üniversiteleri suskun olan bir ülkede sağlıklı anayasa hazırlanamaz. Hangi hukuk fakültesi dekanı korkudan konuşabilir, hangi akademisyen konuşabiliyor. Türkiye'de medya özgürlüğü yoktur, özgürce düşüncelerini ifade etmek isteyenler zaten kendilerini şu veya bu şekilde ya mali baskı altında ya da hapishanede buluyorlar. Bu ortamda anayasa değişikliği mi olur?

Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Devlet Bahçeli'nin size çağrısı vardı Cumhuriyet Halk Partisi de gelsin bu işi birlikte yapalım diye. Milliyetçi Hareket Partisi işe sahil oldu en azından kendi yaklaşımını o teklife getiriyor işte bazı AK Parti'nin isteklerini kendi lehlerine çekebildiler, Cumhuriyet Halk Partisi de bu işe müdahil olup kendi fikrini de ortaya koyabilirdi eleştirileri var. Neden gitmediniz?

Talebin TBMM başkanından gelmesi lazımdı. Bu talep geldi bize. Biz TBMM başkanına bir mektupla kendi tablomuzu bildirdik. Demokratik parlamenter sistem ve onun aksaklıkları giderilecekse biz varız. Darbe hukukundan arınacaksa biz varız. Anayasa ile darbe hukukunu bir arada ele alım ve Türkiye'ye birinci sınıf demokrasiyi, çağdaş uygar bir devlette hangi kurallar geçerliyse hep birlikte yapalım dedik. Bize bir cevap gelmedi. Anayasa değişikliğinde rahmetli Ecevit olağanüstü güzel bir gelenek başlattı. Her partiden eşit sayıdan milletvekili anayasa uzlaşma komisyonu çerçevesinde bir araya gelecek. Sayılar ne olursa olsun her parti eşit sayıda temsil edilecek. Bu geleneği başlatan yine bizim köklerimizde olan eski bir genel başkana ait. Adalet ve Kalkınma Partisi de anayasa uzlaşma komisyonu belirledi, uzun bir çalışma yapıldı, bir uzlaşmada sağlandı 60 madde üzerinde. Bu 60 maddeyi görüşelim yasalaştıralım dedik ama olmadı. Türkiye anayasa değişikliğiyle bir rejim değiştiriliyor, daha baskıcı bir yönetim gündeme geliyor ve devletin sigortası ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır. Bir evde sigorta atarsa karanlıkta kalırız. Devletin kurumları uyum içinde çalışmıyorsa, iktidar ve muhalefet bir konuda anlaşamıyorsa hakemlik yapacak bir kişiye ihtiyaç vardır. Bizim sistemimizde bu pozisyon cumhurbaşkanıdır. Şimdi cumhurbaşkanı siyasi taraf olacak. Belli bir siyasi partinin üyesi nasıl cumhurun başkanı olacak. Halkı kandırmasınlar.

Anayasa metninde cumhurbaşkanının partisi ile ilişiği kesilir yazıyorsa mevcut metinde o değişecek artık ilişkisini koruyabilir olacak. Partili cumhurbaşkanı ya da partisinin genel başkanı cumhurbaşkanı ne ifade ediyor size?

Bizim bugüne kadar oluşan 140 yıllık geleneğimize aykırı bir tavır teşkil ediyor.

Mutlaka uzlaşı gerek diyorsunuz…

Dünyanın bütün demokrasilerinde anayasalarda uzlaşma gerekir. Darbe dönemlerinden sonra anayasalar yapılmıştır. Bu anayasa metinleri toplumsal uzlaşı metinleri olmaktan uzaktırlar ve o nedenle çok tartışılırlar. En çok değişikliğe uğrayan anayasa 1982 anayasasıdır. Şimdi bir darbe gerçekleşti ve darbe sonrası o anlayışı tahkim etmek için anayasaya hükümler konuyor. Kenan Evren'den hiçbir farkları yok. Dolayısıyla sistemin aksayan yönlerini düzeltmemiz gerekiyor. Bir araya gelip düzeltelim. Ben biliyorum nerelerinin aksadığını, görüşlerim var. Oturup tartışırız konuşuruz, anayasa hukukçuları gelirler, oturalım konuşalım diye ve sonunda herkesin üzerinde uzlaştığı bir metin çıkar ortaya.

Bu aşamada referandum fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Hukuk kuralları içinde bu çalışır. 330'un altında olursa gitmez 367'yi bulamazlarsa referanduma gidilir olay budur.

Rejim değişikliği diyorsunuz bunun için referandum bir kesim için tehlikeli gözükebilir.

82 Anayasa'sı yüzde 92 oyla kabul edildi. Yüzde 92'nin altında kalan her oyun belki meşruiyeti bile tartışılabilir. Yüzde 92 ile halk evet dedi bu anayasaya 82'de. Olağanüstü koşullar vardı demokrasi askıdaydı. Şimdi yine demokrasi askıda. Hapishanelerinde 146 gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede demokrasiden söz edebilir miyiz? Medyanın yüzde 90'ının hükümetin kontrolünde olduğu bir ülkede demokrasinde söz edebilir miyiz? Biz Türkiye'nin bekasından sorumlu bir siyasi partiyiz. Diğer siyasi partilerinde aynı anlayışta olması lazım. Türkiye bu kafayla giderse ve bu kafayla yönetilirse çok daha büyük sorunlara gebe olur Türkiye.

Meclis Genel Kurulu'nda 330'u bulabileceğini düşünüyor musunuz bu teklifin?

Milletvekillerinin kendi iradesi, her milletvekili sandığa giderken ülkeyi düşünmek zorunda. Ama öyle milletvekilleri var ki teklifi görmeden boş kağıda imza atıyorlar. Bu boş kağıda imza atan milletvekilleri akıllarını kime kiraya verdiler? Boş kağıda neden imza atarlar. Milletvekili kendi geleceğini bir kişiye ipotek etmiştir. Eğer boş kağıda imza atan bir milletvekili ben imza atmazsan bu boş kağıda önümüzdeki seçimlerde üstüm çizilir kaygısı içinde imza atıyorsa ona milletvekili de denmez. Ama bugün geldiğimiz nokta budur. Referandumda bu boş kağıdı imzalayanlar halka kapatın gözünüzü imzalayın diyecekler. Türkiye'yi başkaları düşünsün siz düşünmeyin diyecekler. O açıdan Türkiye'nin geleceği konusunda emin olan ciddi kaygılarım var. Sokaktaki vatandaş aynı kaygıları taşıyor.

330 bulundu diyelim referanduma gidildi halka sistem değişmemeliyi nasıl anlatacak Cumhuriyet Halk Partisi?

Çok basit parlamenter demokratik sistemimi istiyoruz yoksa işlevi olmayan, yargının bütün güçlerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistem mi istiyoruz. Bunun adına diktatörlük diyoruz. Bunun en büyük örnekleri Hitler'dir Mussolini'dir. Önce bir metin çıkacak onu görmeden bir şey söylemiyoruz ama başkanlık sisteminin öngörülen yasama-yargı ve yürütmenin ayrışmadığı bir sistem Türkiye'yi felakete götürür.

Başkanlık sistemi neden Türkiye'yi bölsün?

Öcalan da başkanlık sistemini savunuyor. Her başkanlık sistemi toplumu ayrıştırır. Toplumu kandıracaklar başkanlık değil de cumhurbaşkanlığı. Adı değişmiyor sadece bütün yetkiler bir kişide yine.

Mitinglerde 'Ekonomiyi 4 yılda çözerim diyorsunuz.' Sanki genel seçime hazırlanır haliniz vardı. Ufukta erken genel seçim mi görüyorsunuz?

Olabilir de olmayabilir de. 14-15 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar mı? Yönetiyorlar. Türkiye terör batağında.

Adana'daki mitinge tutuklu gazetecileri saydınız. 3 isim geldi Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak. Yol kazası olduğunu düşünüyor musunuz?

3 değil 13 isim de olabilirdi 23 isim de. İmkanım olsa 146 gazeteciyi de sayardım. Biz bir ilkeden yola çıkıyoruz. Demokrasisi gelişmiş bir ülkede bir gazeteci yazı yazdı diye tutuklanmamalı. Dünyadan en çok hapishanelerinde gazeteci olan ülke Türkiye bu ayıp değil mi? Dindar geçiniyorlar onların dindar olduklarına da ben inanmıyorum. Samimi Müslüman değiller. Devlet kinle intikamla yönetilmez.

YENİKAPI RUHU BİTTİ Mİ?

Yenikapı ruhuna sadık kalan tek kişi benim. Yenikapı'dan 12 madde halinde nelerin yapılması gerektiğini söyledim.

Kardeşinizin yaptığı açıklamalar... Kardeşinizle bu durumu konuştunuz mu?

Hayır. Kardeşim küçük bir çocuk değil. Onun illa benim siyasi görüşümü desteklemesi zorunlu değil. Bizim Didim Belediyesi Didim'e olağanüstü hizmetler veriyor. Kıyıyı temizledi açtı. Didim'de iki tane yüksek bina var bu binaların yıkılması lazım. O binaların sahipleri parayla insan satın alıp bize saldırtmanın yollarını arıyorlar. Bu kadar açık net söylüyorum. O kişinin etrafındaki insanlara bakın göreceksiniz o müteahhitin yandaşları. (Kardeşinize de bu insanlar tarafından para verildiğini mi söylüyorsunuz?) Benim ne söylediğimi siz de anladınız herkes de anladı. Soyadı kim olursa olsun bir belediyeye gidip çıkar amaçlı öneri götürdüğü an kapının önüne koyun dedim. Bunun temelinde ahlak yatar.

ALMANYA'YA BAHÇEKAPILI TEPKİSİ

Sen kalkacaksın Türkiye Cumhyuriyeti'nden bir parlamenteri alacaksın 45 dakika bir yerde tutacaksın. Bunu kabul etmem. Karşıtlık yaparken her yabancıyı tutup da Alman diye sorgulayalım. Bu olmaz ayağınıza kurşun sıkmış olursunuz. Türkiye'yi yöneten başbakan yok bakanlar yok. Neden Cumhurbaşkanı konuştuktan sonra bunlar oluyor Dışişleri Bakanı neden yapmıyor bunu?

EKONOMİDEKİ GELİŞMELER

Ben niye dolar hesabı tutmuyorum Türk Lirası'na güveniyorum. Bulsunlar Kılıçdaroğlu'nun euro veya dolar hesabı var mı diye. Çağrı yapıyorlar vatandaş dolarını bozdursun. Siz devleti yöneten kişiler olarak döviz geliri olmayan kişiler de dövizle borçlanabilir diye yetki verdiniz mi verdiniz. Şimdi dolar aldı başını gidiyor. Benim dolarım yok ki zaten. Ben kendi ülkemin parasına güveniyorum. Şimdi doları aldın en üstteyken bozdurdun vatandaşın cebinde dolar mı var? Berberin cebinde dolar mı var? 30 milyon avrosu vardı Bilal Bey'in neredeydi bu paralar. Ayakkabı kutusundaki dolarlar iade edildi mi? Edildi. O doları bozdurdu mu?

AB İLE İLİŞKİLER

Binali Bey'e açık ve net çağrı yapayım neden onların fasıl açmalarını bekliyoruz gelsin parlamentoya demokrasi için neyse Batı standartları onları beklemeden biz oturup kendimiz yapalım açık çek veriyorum. Yargı bağımsızlığını getirelim medya özgürlüğünü getirelim açık çek net. AB fasıl açacak mı açmayacak mı bu tartışmaları bitirelim.

FIRAT KALKANI HAREKATI

Dış politikada AKP hükümetleri Türkiye Cumhuriyeti'ne tarihinin en büyük yenilgisini yaşatmışlardır. Ortadoğu'da devletlerin iç işlerine müdahale ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı dilini tutamadı bizim oraya gidişimiz Esed'i yıkmak dedi. Erdoğan çıktı biz oraya bir kişi için değil terör için gittik dedi. Bir ülkenin devlet başkanı bir ülkenin devlet başkanına ayar vermemelidir. Her gün şehitlerimiz geliyor. Ne işimiz var bizim orada? El Bab Halep Musul niye gidemiyoruz? En büyük kaybı Türkmenler yaşadı.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler