Maço erkek sinemada hakimiyetini kaybetti

Türk sinemasında ''erkek olma'' kavramı konusunda değişiklikler yaşandığı, ''filmlerde maço erkek karakterlerinin yanı sıra kendini erkek gibi hissetmeyen erkek karakterlerinin resmedilmeye başlandığı'' bildirildi.

Maço erkek sinemada hakimiyetini kaybetti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.01.2010 - 08:44

Ege Üniversitesi (EÜ) İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lale Kabadayı, özellikle Yeşilçam döneminde kalıplaşmış karakter yapılanmaları olduğunu ancak son yıllarda bunda değişiklikler gözlemlendiğini söyledi.

Filmlerde erkek olma kavramının değiştiğini belirten Doç. Dr. Kabadayı, artık iki tip erkek karakter eğilimi olduğunu belirterek, ''Maço karakterler ve karşısında tam zıttı olan fiziksel veya zihinsel özrü, eksikliği olan karakterler olmak üzere iki tip erkek ön plana çıkarıldı. Daha önce erkek koruyucuydu. Cesareti, gücü gösteren, zekaya sahip, yapabilirlik kudreti yüksek karakterlerdi. Ama 2000'li yıllardan sonra toplumsal değişmelerle erkeklerin artık kendini erkek gibi hissetmediği bir sinemanın oluşmaya başladığını görüyoruz. 2000 yılı sonrası eksik olan erkekler resmedilmeye başladı'' dedi.


Maçoluk ve milliyetçilik

Maço karakterlerin genellikle milliyetçilik temalarıyla tekrarlandığını, bunun son dönemdeki örneklerinin ''Son Osmanlı Yandım Ali'', ''Kurtlar Vadisi: Irak'' ve ''Kurtlar Vadisi: Gladio'' gibi filmler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Kabadayı, şunları kaydetti:
''Bunlar erkek egemen sistemi devam ettiren, kaba ve maçoluğa dayanan sistemin örnekleri. Bu kahramanlar kabalıklarıyla kahramanlaşan karakterler. Bir yandan da eksik olan erkekler resmedilmeye başlıyor 2000 sonrasında. Bu eksiklik 2004 yapımı Yazı Tura'da olduğu gibi fiziksel bir özür olabilir, sağır olmak, sakat kalmak. Sosyolojik ve psikanalitik eleştiride, çözümlemelerde bunu hadım edilmekle eşdeğer görüyoruz. Bir erkeğin en büyük korkusu hadım edilmektir. Hadım edilmek de yalnızca cinsel organının kesilmesi değildir. Kulağı, bacağını kaybetmek de benzerdir. Bu korkular filmlere yansıyor. 80'lerden bu yana erkeklerin kendileriyle ilgili kimliklendirme sorunları var. Bu değişimin nedeni 80'lerden sonra kapitalizmin getirdiği kavramlar.''

Toplumların sürekli değiştiğini, bu değişikliklerin filmlere de yansıdığını belirten Kabadayı, şöyle konuştu:
''Bizde toplumsal değişiklikler Amerika'daki gibi hızlı şekilde filmlere yansımıyor. 80'ler sonrası değişikliklerin yansımasını 2000'li yıllarda görmeye başladık. Mesela 80'lerden sonra her mahallede zengin yaratılacağı söylendi. Her mahallede zengin yaratma kavramı az parayla da olsa ailenizi geçindirmenizin geçerli bir sistem olmadığını size söylüyor. Peki ne oluyor, yan komşunuz kadar para kazanamadığınız için aileniz, en başta karınız size karşı davranmaya başlıyor, size 'Erkek olsaydın da evini geçindirebilseydin' demeye başlıyor. Kabadayı ve Eşkıya filmleri bu son adamların tek örnekler olarak kaldığı filmler. Dürüstlüğün artık geçerli bir sistem olmadığı, köşe dönmeciliğin, kolay yoldan para kazanmanın erkekliği temsil etmeye başladığı filmler. O yüzden erkekler kendisine eskisi kadar güvenli değil. 2007 yapımı Jan Jan'da akıl hastası olarak resmedilen bir erkek karakteri var mesela. Kadın karakterle aralarında ilişki gelişiyor, sonuçta toplumsal kurallardan birlikte kaçıyorlar. Oysa her zaman ne yapması beklenirdi, fiziksel ve ruhsal sağlıklı olması ve kızı düştüğü hayattan kurtarması beklenirdi. 2004 yapımı Gönül Yarası'nda yaşlı karakter Şener Şen, sevdiği kadını ölümden kurtaramıyor mesela.''

Doç. Dr. Kabadayı, Sis ve Gece (2007), Kader (2006), Adem'in Trenleri (2007) gibi filmlerin de sorunlu, değerlerini kaybetmiş, fiziksel veya zihinsel hastalıklı, önemsenmeyen, yetersiz görünen erkek karakterleri resmedilen filmlere örnek olabileceğini sözlerine ekledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler