Melike Şahin: Patriyarka canavarıyla mücadelemiz bitmedi

İlk albümü “Merhem” ile dinleyiciyle buluşan Melike Şahin müzikseverlerin yakından tanıdığı bir isim, sevdiği bir ses… “Her şarkısına hayran olduğum bir ilk albümüm oldu” diyen Şahin ile pandemi koşullarında, uzaktan bir söyleşi yaptık.

Melike Şahin: Patriyarka canavarıyla mücadelemiz bitmedi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.03.2021 - 16:00

Melike Şahin uzun bir süredir müzikle yaşıyor, hayatımızı sesiyle güzelleştiriyor ama ilk albümünün çıkışı 2021’i buldu. Geç olsun güç olmasın derler, kavuştuk ya… “Merhem” adını verdiği bu ilk albümünde Melike Şahin’in 10 şarkısı yer alıyor. Şarkıların hepsinin sözleri Melike Şahin’e ait, sadece “Nasır”ı Mabel matiz ile birlikte yazmış (müziği de Matiz’e ait). Başka güçlü isimler de var albüme destek çıkan; bir parçada (“Öpmem Lazım”) Can Güngör geri vokalde örneğin, bir başkasında (“Hançer”) Gülinler. Emre Malikler albümün yaratıcı ekibi içinde bir hayli önemli rol üstlenirken, Melike Şahin bu ilk albümünün yapımcılığını kendisi üstlenmiş. Uzatmayalım, Melika Şahin ile Cumhuriyet Cumartesi için yazılı bir söyleşi yaptık ve “Merhem” den girip Boğaziçi Direnişi’nden, kadınlara uygulanan baskıdan çıktık.

- Albüm hayırlı olsun öncelikle.. “Merhem” ne zamandır üzerinde çalıştığınız bir albüm?

Teşekkürler. Kendimi bildim bileli kurduğum bir hayaldi albüm yapmak. O yüzden tarihi eski. İçinde beş yıllık şarkılar da var karantinada yazdığım yeni parçalar da. 2020 Mayıs ayından beri son haline getirmek için harıl harıl çalıştık. Ne mutlu bana ki her şarkısına ayrı hayran olduğum bir ilk albümüm olmuş oldu. 

- Neden “Merhem”? Hangi yaralara ya da acılara merhem diye de sorabiliriz…

Müzik dinleme pratiklerinin aşırı değişmekte olduğu bu çağda albüm yapma kararı almak zaten deli işiydi. Bu kararı aldıysam hakkını vermeliyim diye düşündüm. Ne anlatmak istiyorum, bu albümün teması ne olacak diye düşünürken çeşitli kadın sanatçıların yaşam öykülerinden de ilhamla, bir iyileşme ihtimalini araştırmaya karar verdim bu albümde. Herkesin yarası acısı kendi içinde saklı kutularda durur, o acıların ne olduğundansa, onlarla nasıl yaşıyoruz, ilacımız nerde? Biraz bu soruları araştırıyorum bu albümde. Yazarak iyileştim, yazdıklarımla iyileştirmek mümkün olursa, ki oluyor gibi, ne mutlu bana. 

- Akdeniz arabesk tanımı size mi ait ve bunu nasıl tarif ediyorsunuz?

Menajerim  Ahmetcan Taşdemir bulmuştu bu tanımı yıllar önce. O zamanlar müzik olarak içi dolu değildi, geleceğe dönük bir fikir gibiydi. Bu albümle içini doldurduğumuzu düşünüyorum. Müzikal olarak da referanslarını bir şekilde o coğrafyadan alıyor. O dinginlik, ve güçlü dalgaları albüm boyunca hissediyoruz. Akdeniz arabesk, aslında “Merhem”le açtığım deneyim alanının ismi gibi. Sadece müzikle sınırlı değil. Sahnelere geri dönünce daha da anlaşılacak ne demek istediğim. 

- Dinleyici tepkileri nasıl oldu albüme? En çok hangi şarkı dinlendi örneğin, sosyal medyada hangi şarkılarla ilgili paylaşımlar yapıldı?

Şu anda “Hepsi Geçti” çıkış şarkısı olduğu için haliyle üst sıralarda geziyor. Onu “Nasır”, “Gönlüm Durur Orda”, “Samatya’da İlk Rakı” takip ediyor. Zaten tahmin etmiştim böyle akacağını. Bahar sonu da “Öpmem Lazım” şahlanır diye düşünüyorum. 

- Albümün tanıtım fotoğraflarında kullandığınız takılar ilgimi çekti. Bu kristallerin, taşların ya da diğer takıların özel bir anlamı var mı sizin için?

Severek taşıdım hepsini. Kapak fotoğrafında aquamarine kolyeyi taşırken misal gerçekten güçlü ve kendimde hissettim. Aksesuarlara takılara aşırı düşkünüm günlük hayatımda da. Çekimlerde bold tasarımlar seçtik, “Merhem”in iddialı işitsel dünyasıyla görsel dilini yakınlaştırmak adına. 

- Pandemi en çok da müzik ve tiyatro gibi sahne üzerinde performans gerektiren sektörleri vurdu galiba. Bir müzisyen olarak bu dönemi nasıl geçirdiniz? Zorlandığınız konular neler oldu?

Haliye sahneye çıkamamak beni çok üzüyor. Çok çok özledim konserleri. Bunun haricinde işsizliğim sebebiyle zaten albüm yapma kararı almışım galiba. Boş vakit var bari çalışayım diyerek başladım “Merhem”e. Bu sayede de sıkılmadan geçirebildim bu dar zamanları.

- Yaptığınız canlı yayınlar bir hayli ilgi gördü. Dinleyiciyle online buluşmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hoş tatlı buluşmalar onlar ama elbette konserlerin yerini tutmaz. Alkışları ve dinleyicimle göz göze beraber şarkı söylemeyi özledim.

- Siz de bir Boğaziçi mezunusunuz ve iki aydır ciddi bir direniş var okulda.. Bu konuda hatta müzisyenlerden de bir destek metni geldi. Siz ne düşünüyorsunuz bir Boğaziçili olarak?

Yıllar sonra dahi hatırlanacak bu direnişin halkası olan tüm öğrenci arkadaşlarıma kalbimin orta yerinden sevgilerimi yolluyorum. Bu hareketin Boğaziçi'nde başlaması tesadüf değil elbette.

- Kadın sanatçıların Türkiye’deki kadın cinayetleri ve kadın hakları gibi konularda ön planda olduğunu görüyoruz son zamanlarda. Sizce bu konuda neden Türkiye’de olumlu bir yol alınamıyor hala?

Daha yolumuz uzun, tarih boyu herkesin kanına işlemiş kanıksanmış bir patriyarka canavarıyla mücadele ediyoruz. Herkes bu mücadelenin çetin ve uzun süreceğinin farkında zaten. Sırf Türkiye değil tüm dünyanın tartıştığı bir konu, ne acı. Yorulduğum her an 8 Mart Gece Yürüyüşlerini ve kız kardeşlerimle haykırışlarımızı hatırlatıyorum kendime: "Topla saçlarını Rapunzel, deyyus merdivenleri kullansın"

- Toplumda son yıllarda bir muhafazakarlık baskısının oluşturulduğunu görüyoruz ve bu da en çok kadınlar üzerinden uygulanıyor. Bir sanatçı olarak bu durum sizi etkiliyor mu?

Ben ezelden beri üstümde baskı hissettiğim an çok fena tetikleniyorum ve kontra ataklarım başlıyor, kamçılanıyorum. Böyle bir huyum var. Üstüne gidesim, üstüne yazasım geliyor. Sadece kadınlar değil, LGBTİ+ bireyler, üniversite öğrencileri bu baskıyı iliklerinde hisseden herkesin, hepimizin biraz ferah bir nefes almaya ihtiyacı var. Hayat zaten zor, onu daha da zorlaştırmanın kime ne faydası var anlamıyorum. Neden insanı olduğu haliyle kabul etmek sevmek yerine, onu bir tehdit unsuruna çevirip yok etmeye çalışıyoruz? Bunlar bile romantik sorular kalıyor artık çektiklerimizin yanında. Birbirimizi bırakmamamız lazım.

- Tony Gatlif’in çektiği klip çok ilgi görmüştü. Hala görüşüyor musunuz onunla. Yeni bir ortaklık olabilir mi?

Evet arada mailleşiyoruz. Neden olmasın, kendisiyle Paris'te bir klip çekmeyi çok isterim. 

- Nelerden besleniyorsunuz müzisyen ve sanatçı olarak? neler dinliyor, neler okuyorsunuz? Kimler sizin üzerinizde etkisi, emeği olan isimler, yazarlar, müzisyenler… ?

En çok okumaktan besleniyorum galiba. Nurdan Gürbilek'in “İkinci Hayat” adlı kitabı bana çok ilham vermiştir bu albümde misal. Dizi olarak da “I May Destroy You” çok kafamı açtı. 



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler