Otomobil krallığı çıkmaz sokakta
Sanayileşme dönemi değişimlerinin en sert vurduğu yerlerden biri Detroit. Aynı zamanda sermayenin yükselişini yaşadığı topraklar. Tarih boyu, pek çok iniş ve çıkışa ev sahipliği yapan, ayrık uçların kenti Detroit, şimdi yok olmanın eşiğinde.
Bir şehir nasıl iflas eder? Aslında bu soru Detroit özelinde elinde kapitalizm çarklarının nasıl işlemez hale gelebileceğinin de yanıtı. Kısa süre önce iflasını açıklayan ve eyalet valisi tarafından yönetime bir acil durum yöneticisi atanması talep edilen Detroit sokakları açlık ve sefaletle karşı karşıya kalmış binlerce insanın protesto gösterilerine sahne oluyor. Detroit, on yıllar sonra bir kez daha fakirler için aş evlerinin kurulmasına tanık oldu.
Evet belki 20. yüzyılda refah kelimesinin karşısına Detroit yazmak çok da mantıksız değildi ama Kanada sınırındaki bu şehir Amerikan tarihi boyunca hemen hemen tüm siyasi ve ekonomik eşikleri sert bir ivmeyle geçmişti. Detroit pek de dikkat çekmeyen bir yerleşim yeriyken, tarihe not düşülecek başlangıcı, Augustus Woodward tarafından 1805’te hazırlanan şehirleşme planı ile yaptı. Esasında bu planın, daha önce Washington ve Paris’te yapılandan pek farkı yoktu. Kent geometrik bir şekilde sokak ve caddelere bölünüyor, büyük bulvarlar yaratılıyordu. Belki çok yaratıcı değildi ama tam da Detroit’in ihtiyacı olan şeydi. 19. yüzyılla birlikte bir kasabayı andıran Detroit Almanya, İrlanda ve Polonya üzerinden gelen büyük göçlerle birden sınıf atladı. Elbette farklı ırkların biraraya toplanması, ülkede hızla yükselen Afro-amerikan sorunu ve kapının eşiğinde olan iç savaşın yansımaları da kent içindeki sorunları beraberinde getiriyordu. Kentin ülke gündemindeki yerini sağlamlaştırması da iç savaşın eseriydi zaten. Kanada sınırına yakınlığı ve yer altına kurulan gizli tren yollarının varlığı Kuzeyliler için önemli bir avantaj sağlıyordu. Bu da kente akıtılan sermayenin artmasına sebep oldu. Ancak savaş beraberinde acıyı da getirecekti. 1863 yılında, henüz yaralarını tamamen saramayan kent, Amerikan tarihinin o güne kadar görülmüş en büyük beyaz-siyah çatışmalarından birine ev sahipliği yaptı. Özellikle Alman ve İrlandalı katoliklerin öncülük ettiği gerginlik, kayıtlara göre en az iki kişinin ölümüne, çoğu Afro-amerikan onlarca kişinin yaralanmasına sebep olacaktı.
19’uncu yüzyılın sonuna doğru kentte artan sermaye yeni bir sosyal sınıfın doğmasına yol açtı. Sanayi devriminin oluşturduğu kaymak tabakası kendini Detroit’e atmıştı adeta. Kent mimari anlamında yeniden bir değişim geçirecekti. Yüzyılın başında yükselen pekçok bina yerlerini daha büyük, dev ve görkemli yapılara bırakacaktı. Bu aynı zamanda kentin yerlilerinin de kuzeydoğu tarafına kayması anlamına geliyordu. Ancak sanayi devriminin kent üzerindeki etkisi bununla sınırlı değildi.
Henry Ford adlı bir girişimci 1910 Detroit’te kurduğu otomobil fabrikasını faaliyete geçirdiğinde, dünya tarihini sosyal ve ekonomik yönden tamamiyle değiştireceğinden haberdar mıydı bilemeyiz ama kentte ortaya çıkan bu yeni istihdam alanı, peşinden Chreysler gibi bir çok girişimciyi de beraberinde getirecekti. Detroit, sanayi devriminin sokaklardaki en önemli sembolü olan otomobilin üretim merkezi haline gelmişti kısa sürede. Ford’un getirdiği yenilikler bununla sınırlı değildi elbet. Yarattığı seri üretim bandı sayesinde kısa zamanda çok sayıda ürün kopyası elde edebiliyordu, bu da ortaya “seri üretim” gibi bir kavram çıkaracak ve sırf sanayiyle ilintili kalmadan 20’nci yüzyıl ve sonrasındaki toplumsal yaşamın hemen her alanını etkileyecekti. Ford, Detroit’teki işçilere, yüksek ücret politikası sunuyordu. Bu yeni üretim ilişkisi Detroit’ten hızla dünyaya yayılacaktı. Ancak etkisi de belki en sert şekilde Detroit’i vuracaktı.
Alpaçino ve Gang çetesi Detroit’in kaymağını yiyor
Kentin nüfusu 1900’le 1930 arasında 250 binden, bir buçuk milyona kadar yükselmişti. Bu hızlı yükseliş elbette beraberinde adaletsiz yaşam koşullarını getiriyordu. Özellikle Afro-amerikan yerleşimciler bir tehdit haline gelmiş, ucuz iş güçleriyle kentteki yüksek maaş seviyelerini tehdit eder hale gelmişlerdi. Ancak görünüşe bakılırsa mavi yakalı kesim bu durumdan çok da şikâyetçi değildi. İş yerindeki durumu kontrol etmektense özel hayatlarını kontrol etmeyi tercih ediyorlardı. İşte emek ve emekçi arasındaki bağların kopuşunun en keskin belirtileri Detroit özelinde yaşanıyordu. Tam da bu sırada “büyük buhran” yılları geldi. Ülke genelinde içki üretiminin yasaklanması, kent özelinde yaşananlar ortaya Purple Gang isimli, Yahudilerden oluşan bir çetenin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Dönemin en büyük mafya lideri Alpaçino ile yaptıkları anlaşmayla kentte hâkimiyeti elinde tutan çete, Kanada’dan düzenli olarak viski getirerek, el altından satıyorlardı ve bir anlamda Detroit’in içki ihtiyacını tek başına sağlıyor olmaları resmi olmayan bir meşruluk kazanmalarına sebep olmuştu.
İkinci dünya savaşı öncesinde büyük buhranın etkilerini atlatan kent yeniden hareketlenmeye başladı. Ama bu hareketlilik savaşla birlikte yeniden yerini sefalete bırakacaktı. Otomobil fabrikaları artık askeri araçlar üretiyordu ve işçiler savaş öncesine göre çok daha ucuza ve gönülsüzce çalışmak zorundaydı. Üretimdeki lider rolü, Detroit’e savaş sırasında “demokrasi cephaneliği” lakabını kazandıracaktı. Ancak övgü karın doyurmuyordu. Pekçokları savaş öncesinde biriktirdikleriyle geçinmek zorundaydı. Geçinemeyenler içinse aşevleri kurulmuştu.
Sanayi devriminden müzik devrimine
Savaş sonrası kent bu kez müzikle gündeme geliyordu. Motown Plak Şirketiyle özdeşleşen soul müzik türünün Detroit yansıması birçok önemli müzisyeni ulusal ve uluslararası müzik piyasasına sunacaktı, ama kentteki sert hava, birçok rock ve rap grubunun da zaman içinde türemesine yol açıyordu. Bunlardan en ünlüsü de belki Detroit’in siyahi Rap’e cevabı Eminem’di. Elbette Detroit’in sert imajını destekleyen bir başka detayı da anmadan geçmek olmaz. NBA’i 90’ların başında kasıp kavuran “basketbolun kötü çocukları” Detroit Pistons takımı da kentle özdeşleşen bir yapıya sahipti.
Amerika’daki her iyiyi ve kötüyü en derinden hisseden ve ortaya aykırı uçlar çıkaran, bu yapısıyla da tarihte önemli bir yeri tutan kent Detroit.. Bakalım tarihteki bir zorluğun daha üstesinden gelebilecek mi?
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza