Rengârenk oburluk çağında yapayalnız!

"Komünizm kaybetti!” söyleminin nasıl büyük yanılgı olduğunu da belgeliyor bu yapımlar. Doğrusu “İnsanlık kaybetti!” olmalıydı. ABD yapımcıları en iyi bildikleri işi yapıyor, sahte dünyalar pazarlıyor, incelikli düşünmenin önüne set çekiyor, asıl büyük saldırı bu işte!

Yayınlanma: 03.06.2020 - 13:10
Abone Ol google-news

1.

Orta sınıf üyeleri genellikle netflix izleyerek geçirdi karantina günlerini. Sosyal medya paylaşımlarından, sanal sohbet konularından anlıyorum. Doğrusu okuryazar insanların bile türlü bahanelerle uyuşturan görüntüler peşine düştüklerine tanık oluyorum. Artık edebiyat seçkin uğraş halinde, dar çevrenin ilgisini çekiyor. Tamamen yadsıyamam görsel iletişimin gücünü, oradan hikâye izlemeyi; ancak, hayal gücünü baskı altına alan, genellikle eylemsizliği özendiren bu yapımların tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Siyasal kurguların ideoloji dayattığının da farkındayım.

2.

Homeland adlı diziyi kısa sürede tamamladım. Onlarca bölümü ardı ardına izlemenin sağlık sorunu yarattığı açık. Hareketli görüntüler karşısında, kahramanların başına gelen baş döndüren olayları takip etmek beceri istiyor. Bedensel sıkıntılar kadar, ruhsal sıkıntı da doğuruyor bu izlence. İnat ettim bu ABD yapımına. Ortadoğu, CIA, darbeler, adam kaçırmalar eşliğinde geçti saatler. Amerikan Rüyası eleştiriliyor gibi dursa da, esasen dünya üzerinde en akıllı, duyarlı, özgürlük peşinde ülkenin ABD olduğu savı sürekli dayatılıyor. Ortadoğu halklarına ve İslâm’a bakış tiksinti verici. 

Hiçbir ilkesi olmayan ajanların, insanların zaaflarını kışkırtarak kurdukları dünya, bilişim olanaklarıyla hapishaneye dönen küremiz üstüne düşünmek gerek. Şuna eminim, bu kurgu salt düş gücüne dayanmıyor, belli ki hayli iyi hazırlanmış senaristler. Bireyin küçük, yalnız, savunmasız, güçsüz olduğu vurgusu yapılıyor. Karşımızda ürküten bir devlet mekanizması var; dünya jandarmalığına soyunan ABD,  farklı biçimlerde anımsatıyor kendini. Dinciliğin, milliyetçiliğin nasıl kullanışlı olduğunu görüyoruz. İsrail gerçeğini de ekleyelim.

3. 

Son bölümlerde ABD- Rusya gerilimini anlatıyor Homeland, yakın dönem öyküsü. Hemen çocukluğa gittim, TRT ekranından sürekli rüyalar ülkesi ABD anlatılırdı. SSCB ise gri, renksiz, korkutucu bir ülkeydi. İkisi arasında çıkan her kavgada ABD haklıydı, kazanan da o olurdu. Komünizm düşmanlığı salgın hastalık halindeydi. Bu yolla, üçüncü dünya ülkeleri tutsak alınıyor, kanları emiliyordu. Darbeler böyle yapıldı, piyasacılık meşruiyet kazandı. “007 James Bond” filmlerini de kuşaklar boyu izledik. “Soğuk Savaş” yılları denklemi böyleydi, ya şimdi? Yeni yol tutturmuşlar, kendilerine dönüp, eleştirel bakıyormuş gibi yapıyorlar. Oysa alt metin hep aynı! Dizinin bir faydası oldu elbet, ne haltlar karıştırdıklarını yakından gördüm, bir kez daha kapitalizmin tiksindirici olduğuna tanıklık ettim. 

4.

Homeland’in bir yerinde ajanlar kendi arasında konuşur, hayli alkol aldıkları bir an gelir ve şöyle der: “Biz onlara neden yeniliyoruz biliyor musunuz, bizim davamız yok!” Onlar dedikleri “Siyasal İslam” savaşçılarıdır. El Kaide, IŞİD başta olmak üzere, yüzlerce örgüt. Dava dedikleri, uğruna ölünen dindir. Allah’ın emirlerini yeryüzünde egemen kılmak için verilen savaştır! Diyor ki ajan: “Onlar her gün aynı kitabı okuyorlar ve inançlarını güçlendirip, korkmadan ölüme gidiyorlar” Doğru ve ürkütücü saptama bu. Soğuk savaş süresinde “komünizm” korkusuyla sırtını sıvazladıkları bu radikal gruplar, şimdi tüm dünyaya korku salıyor, artık denetlenemez haldeler. Ölenler kim?

5.

Dizide sapkın şeyhleri, çöllerden taşan zenginliği, görkemli yaşamları izliyoruz. Yoksul halk sömürülüyor, çocukları ölüyor. Örgüt liderlerine, devlet başkanlarına, çöl krallarına hiçbir şey olmuyor. Özellikle Avrupa içinde kümelenen grupların davranışlarını izlemek, eylemlere nasıl hazırlandıklarını, para kaynaklarını görmek sarsıcı kuşkusuz! Dünya küçüldükçe sömürü artıyor, korku büyüyor. “Komünizm kaybetti!” söyleminin nasıl büyük yanılgı olduğunu da belgeliyor bu yapımlar. Doğrusu “İnsanlık kaybetti!” olmalıydı. ABD yapımcıları en iyi bildikleri işi yapıyor, sahte dünyalar pazarlıyor, incelikli düşünmenin önüne set çekiyor, asıl büyük saldırı bu işte! Hamburger, bira, plastik bardaklarda kahve, pompalanan pornografi, silahlar, psikiyatristler, lüks arabalar arasında şişmanlayan insanlar. Her anlamda oburluk!

6.

İçinde bulunduğumuz düzen bu “Amerikan Rüyası” artığıdır. Siyasal İslamcılar Beyaz Saray kapısında makyajlı karşılamalardan pek etkileniyor. Üstelik anlıyoruz ki ABD başkanları da kullanışlı kukla. Kurulan masalarda hakiki tek konu tartışılmıyor. Kaldı ki sorunları siyaset tacirleriyle konuşmanın anlamı ne, o da ayrı tartışma. Bize bir dönem Gorbaçov’un nasıl kakalandığını düşündüm. Bu hainle dostluk kurmakla övünenleri anımsadım. Garip tahterevalli siyaset, ne zaman hain, ne zaman kahraman sayılacağınız belirsiz. Ölçüt yok. İlke yok. Dava yok. Bu pisliğe bulaşmadan ayakta kalmak mümkün mü? 

İşe zihnimizi temizleyerek başlamalıyız. 

7.

Görsel şiddet çağından korunmak kolay değil. Amaç geniş kesimleri kolay yönlendirmek, aptallaştırmak, düşünmesine engel olarak, dürtülerle davranmasını sağlamak! Her tür iktidar bundan faydalanıyor. Bugün kendini “aydın” sana beyaz yakalıların kültürlerini nerden edindiklerini araştırın, acı hakikat yüzünüze tokat gibi inecek. Yaşam koçları, kişisel gelişimciler arasında kıvranıp duruyorlar. Üstelik “sahte bilgelik” pazarında, hepsi iyi birer müşteri!


Kapak: Homeland dizisinden...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler