Şanlıurfa'da 'ders' zamanı...

Şanlıurfa’da Belediye Başkanlığı yarışı SP adayı Sabahattin Cevheri ile AKP adayı Zeynel Abidin Beyazgül arasında geçiyor. Ancak AKP giderek oy kaybediyor. Çünkü hayat pahalı, işler durgun, işsizlik almış başını gitmiş. Da ha önceki seçimlerde sürekli AKP’ye oy verdiklerini söyleyen seçmenler, “Bizi hiç düşünmeyen AKP’ye bir ders vermek istiyoruz, namus borcu oldu bu bizim için. Cevheri’yi belediye başkanımız yapacağız” diyor.

Yayınlanma: 12.03.2019 - 22:23
Abone Ol google-news

Seçimin nabzını tutmak için benim yolum Urfa ve Siverek’e düştü. Şimdi Urfa’ya gidilir de Göbeklitepe ziyaret edilmez mi? Hele de benim gibi amatör bir arkeolog için bu fırsat kaçmaz. Şimdi biraz tarihi ve coğrafi bilgi vermeliyim. Urfa’yı dünyada konuşulur hale getiren Göbeklitepe arkeologların “Bereketli Hilal” dedikleri bölgenin tam tepesinde. Bereketli Hilal şu kentleri içine alıyor: Gaziantep, Adana, Maraş, Adıyaman, Urfa, Mardin, Harran. Yani kadim Mezopotamya’nın Anadolu’da kalan bölümü. Yani Dicle ve Fırat nehirleri arası bölge...

Göbeklitepe heyecanı

Göbeklitepe’yi ileride uzun uzun anlatmayı düşündüğümden şimdilik kısa bir açıklamayla yetiniyorum. Göbekli’nin keşfi arkeoloji tarihini yerinden oynatmış. 12 bin yıl geriye gidilmiş. Ve bu yıl dünyada Göbeklitepe yılı. Geçen yıl konaklamalı olarak Urfa’ya 1 milyon 10 bin yatılı turist gelmiş. Bu yıl sayının üçe katlanması bekleniyor. Gerçekten görmek gerek, gazetemizin Diyarbakır muhabiri Mahmut’la ben Urfa İl Turizm ve Kültür Müdürü Aydın Bey’le dolaşırken kendi kendimize şöyle mırıldandık: “Biri beni çimdiklesin, burası Türkiye’de mi?” Evet böyle dedik, çünkü teknolojinin tüm imkânlarından yararlanarak kazılmış, korunmuş ve sunumuyla başımızı döndüren bir mekândaydık. En tepede dilek ağacının olduğu yere çıktığımızda azametli Nemrut Dağı’na el sallamak da ayrı bir büyüydü. Büyüyü uzun sürdüremezdik, çünkü işimiz Urfa’da belediye seçimlerini kim kazanacak, onu bulmak. Girdik Urfa’nın muhteşem çarşısına, birden yüzleri, elleri tamamen kapalı, sadece gözleri görünen sekiz on kadın yol kenarına oturmuş, sessizce bekliyorlar. Suriyeli oldukları kesin, yanlarına gidiyorum çünkü bir şey bekliyorlar, acaba ne bekliyorlar? Çat pat Türkçe bilen biri ekmek beklediklerini söylüyor, tam konuşmayı ileri götüreceğim, arkalardan bir adam hiddetle yerinden fırlıyor ve bana “git git” diye bağırıyor. Epeydir Urfa’ya gelmişliğim yok, bu manzara beni şaşırtıyor. Burası sanki bir pazar yeri, sanki sadece ekmek beklenmiyor. Kötü düşünceleri kafamdan atıp, bir otoparka giriyorum, daha doğrusu adamın bana bağırdığı gören iki genç adam beni yanlarına çağırıyorlar.

‘AKP artık kandıramaz’

Artık işe başlama zamanı, “sizin memlekette neler oluyor, hangi parti kazanacak” diye söze giriyorum, bu arada çaylar geliyor. Hemen söze dalıyorlar, ben çekiniyordum, “kimseler konuşmaz, insanlar korkar” diye düşünüyordum ama tam tersi, artık herkes korku duvarını aşmış, yüksek sesle, bağıra bağıra içini döküyor. Gencecik bir delikanlı, Osman Kurt sözü alıyor: “Biz dört seçimdir AKP’ye oy verdik. Şimdiki başkan da AKP’li ama o kadar yalan söylediler o kadar insan kayırdılar ki, artık bizi aldatmalarına izin vermeyeceğiz! Belediye şeffaf olsun istiyoruz, bizim de yolumuz yapılsın, bizim de metromuz olsun istiyoruz. Ama yok, yapmadılar. Özellikle de esnafın boğazına oturdular. Sürekli vergi vergi, bu arada ken‘AKP artık kandıramaz’ Artık işe başlama zamanı, “sizin memlekette neler oluyor, hangi parti kazanacak” diye söze giriyorum, bu arada çaylar geliyor. Hemen söze dalıyorlar, ben çekiniyordum, “kimseler konuşmaz, insanlar korkar” diye düşünüyordum ama tam tersi, artık herkes korku duvarını aşmış, yüksek sesle, bağıra bağıra içini döküyor.

Gencecik bir delikanlı, Osman Kurt sözü alıyor: “Biz dört seçimdir AKP’ye oy verdik. Şimdiki başkan da AKP’li ama o kadar yalan söylediler o kadar insan kayırdılar ki, artık bizi aldatmalarına izin vermeyeceğiz! Belediye şeffaf olsun istiyoruz, bizim de yolumuz yapılsın, bizim de metromuz olsun istiyoruz. Ama yok, yapmadılar. Özellikle de esnafın boğazına oturdular. Sürekli vergi vergi, bu arada kendi adamlarının vergilerini ha babam sildiler. Yeter artık, kendimizden birini seçmek istiyoruz. O da Sabahattin Cevheri. O bizden biri. 23. dönemde bağımsız aday olarak milletvekili seçimlerine girdi ve kazandı. Şimdi de kazanacak!” Otoparkta iki kişiler, bütün işi onlar yapıyor. Hanımları çalışmıyor, çocukları var, kendileri için değil, çocukları için iyi bir gelecek talep ediyorlar: “Arkadaş ben çocuğumu imam hatiplere göndermek istemiyorum. Kızım var mesela hukukçu olsun, sağlıkçı olsun istiyorum, evlendiğinde bir altın bileziği olsun.

Ezilmesin istiyorum. Bak benim hanım okumak istemiş okutmamışlar, şimdi yanıp duruyor. Eğitimde eşitlik istiyoruz, bir de kaçakçılık alıp başını yürüdü bunun engellenmesi gerek, bir de uyuşturucu.” Otoparkçı arkadaşlarla vedalaşıp Urfa’nın en az Göbeklitepe kadar kapalı çarşısına giriyoruz. Bu arada geçtiğimiz milletvekili seçimlerinin sonuçlarını anımsamakta fayda var. 24 Haziran 2018 seçimleri şöyle sonuçlanmış: Sekiz milletvekili AKP’nin, dört milletvekilli HDP’nin, bir milletvekili CHP’nin ve bir milletvekili de MHP’nin olmuş. Belediye seçimlerinde yarış AKP ve HDP arasında. Ancak HDP’liler Saadet Partisi’nin belediye başkan adayı Sabahattin Cevheri lehine yarıştan çekildiklerini açıkladılar. Yani yarış AKP ile Saadet Partisi arasında.

‘Ders vermek istiyoruz’

Urfa’ya yedi sekiz defa gittim. Her gidişimde Urfa’nın büyülü kapalı çarşısına gitmeden dönmedim. Her zaman, her saat cıvıl cıvıl olduğunu anımsıyorum. Dünyanın tüm renklerini kucaklamış kadınlar ve erkekler anımsıyorum. Mahalli kıyafetli gencecik kızlar anımsıyorum. Ama o da ne? Çarşı benim anımsadığım çarşı değil, bomboş. Hayretle soruyorum, Sabahattin Ersoy adlı gencecik bir esnaf, “Abla o senin bildiğin bedesten, çarşı yok artık. Siftah yapmadan kapatıyoruz. Eskiden ben 10 bin lira ciro yapardım, şimdi 100 lira kazanırsam şükrediyorum. Bak şu deftere, borçlarımı yazmışım, beş bin lira amcaoğlundan alıp bu ayı çıkarmaya çalışıyorum. Sonra ne olacak? Biz bu çarşı silme AKP’ye oy verirdik. Ama artık bizleri hiç düşünmeyen AKP’ye bir ders vermek istiyoruz, namus borcu oldu bu bizim için. Sabahattin Cevheri’yi belediye başkanımız yapacağız. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yok. Sadece bizlerin durumuna üzüldüğü için seçime giriyor.”

Bu arada ben, “Göbeklitepe’nin çarşıya faydası oluyor mu” diye soruyorum. Çünkü Japon turistler Göbekli’yi keşfetmişler. Sabahattin “abla tam yaramıza bastın” diyor. “Adamlar Göbekli’ye gelip geziyorlar, sonra yatmak için Antep’e, Malatya’ya geçiyorlar. Çarşıya da faydaları yok, otellere de! Sabahattin Bey’in bu işleyişi dikkate alacağını biliyoruz. Artık gelen turist bu kentte yatmalı.” Yolumuza Gümrükçü Han’ı gezerek devam ediyoruz. 33 yıldır aynı yerde yüzük ve tespih satan Halil Demir’in tezgâhında biraz duruyoruz, çok güzel yüzükler var, Mahmut bir tane alıyor, ben de Halil Demir’i lafa tutuyorum. 18 çocuğu ve yirmi bir tane torunu var. Çocuklarını bu tezgâhtan gelen parayla büyütmüş, şimdi hiçbiri yanında değil, büyük kentlere gitmişler. Kime oy vereceğini sorduğumda “o bana kalsın” diye yanıtlıyor, ben de üstüne gidiyorum, “Vallahi her seçimde AKP’ye oy verdim, bu seçim kafam biraz karıştı” diye siyaseti tadında bırakıyor. Gümrükçü Han’da gene kırk yıldır aynı yerde ciğercilik yapan ve bizi yemeğe davet eden Hasan Usta’nın tezgâhına doğru giderken birden Sabahattin Cevheri’nin Buğday Borsası’nda olduğu haberi geliyor. Biz de bir koşu Buğday Borsası’na geçiyoruz.

Cevheri Urfalı, ben Antepli...

Urfa Bereketli Hilal’in başköşesinde durur demiştim. Urfa aynı zamanda aşiretlerin kentidir. HDP’nin varlığı sayesinde Güneydoğu’da pek çok ilde aşiretler çözüldü, özellikle de kadınlar bu çözülmede büyük rol oynadılar. Ama Urfa hâlâ bir aşiretler kentidir. Artık aşiret denilince eski ağalık, marabalık düzeni aklınıza gelmesin. Şimdi ağalar daha modern araçlarla tarım yapıyorlar, yüzlerce hektarlık boş alanlara güneş panelleri yerleştirip, dünya enerji piyasasına elektrik satıyorlar, çocukları yabancı ülkelerde okuyor, uluslararası borsalarda oynuyorlar ama hâlâ köyler her şeyiyle onların. Buğday Borsası’na giderken bunları düşünüyorum, Cevheri de bir aşiret ailesinden geliyor. Kendisi ticaret okumuş, çiftçilik yapıyor. Şanlıurfaspor’un yöneticiliğini yapmış biri, onu mutlaka yakalamamız gerek. Buğday Borsası...

Biraz Buğday Borsası’ndan söz etmeliyim. Borsa yan yaya dizilmiş 329 dükkândan oluşuyor. Ekin kaldırıldıktan sonra herkes elindeki buğdaydan bir miktar numuneyi bir kaba doldurup dükkânlara getiriyor. Ve sabahın köründe buğday açık artırmayla satılıyor. Bu çok eskilere giden bir alışveriş. Dedim ya, Göbeklitepe’nin hemen aşağısındayız. Tarih kadar eski yerlerdeyiz. Şanslıyız, Sabahattin Cevheri’yi Borsa Başkanı’nın odasından çıkarken yakalıyoruz. Kendimi tanıtıyorum ve hemen Antepli olduğumu söylüyorum. O çevresine gülerek beni gösteriyor: “Bu Antepliler yamandır. Bizim Urfa yağını, bizim Urfa fıstığını alıp kendilerine baklava markası yarattılar.” Herkes gülüyor, birileri “Başkan sayenizde biz Antep’i geçeceğiz” diye ortaya atılıyor. Cevheri “evet” diyor ve alkışlar...

Başkan adaylarının işleri başlarından aşkın. Sürekli vatandaşlarla görüşüp dert dinliyorlar, bunu beyanat vermekten daha kıymetli buluyorlar. Biz de Cevheri’ye bol şans dileyerek bir başka ağanın, Fatih Bucak’ın CHP’den aday olduğu Siverek’e doğru yola çıkıyoruz.

CHP adayı konuşmamaya yeminli

Siverek Urfa’ya bağlı 238 bin nüfuslu bir ilçe. Aşiretler burada devlet gibi. Yani aşiretler mutlaka her seçimde bir milletvekili, bir belediye başkanı çıkarmak zorundalar, çünkü mutlaka başa gelen iktidarla ilişkileri olması gerek. İktidarlar da bu ilişkiyi fazlasıyla severler. Çünkü aşiret demek topluca oy demek. O gün Siverek’te HDP’nin seçim bürosu açılışı var. Önce oraya uğruyoruz, eski zamanlardan kalmış bir buğday deposu seçim bürosu yapılmış, ancak pek kimse yok, çünkü açılış ve halay bitmiş. Ben sadece depoda karanlıkta oturan birkaç kadın görüyorum, onlarla konuşmaya çalışıyorum ama pek ses vermiyorlar, neyse ki bir sorumlu beni tanıtıyor o zaman eşbaşkan adayı olduğunu söyleyen orta yaşlı bir kadın, beni bir süre önce kalp krizinden ölen milletvekili Akın Özdemir’in annesiyle tanıştırıyor. Ana yüreği Akın Bey’in adını duyunca başlıyor ağlamaya, tuhaf, acılı bir an. Bu arada haber geliyor, kimselerle görüşmeyen Fatih Bucak, CHP ilçe başkanı Mehmet Eyüp Demirbüken’in ricasını kırmıyor ve bizi seçim bürosunda bekliyor.

Bucak’ın seçim bürosu büyük bir salon, bir köşede kahve ocağı var ve içerisi dolu. İnsanlar sessizce oturmuş, baş köşede oturan Fatih Bucak’a bakıyorlar. Her yeni gelen önce Fatih Bucak’ın elini sıkıp “Ne istersen emrin olur” dedikten sonra boş sandalyelere oturuyorlar. Bana Bucak’ın yanındaki boş sandalye düşüyor. Ralli pilotu olduğunu bildiğim eşinden söz açıyorum, o gülerek “Çaktırmadan röportaj yapmaya çalışıyorsun ama ben konuşmamaya yeminliyim. Bir konuştum, bir deli kuyuya taş atmış, kimse çıkaramamış gibi oldu, ama bir fotoğraf çektirebiliriz” diyor. Ben de fotoğraf çektirip teşekkür edip salondan çıkıyorum.

Daha sonra ilçe başkanı bizi sıcacık bir lokantaya götürüyor. Ve sohbet başlıyor. İlçe başkanı çok araştırma yaptıklarını ve Bucak’ın kendi başına en az 28 bin oyu olduğunu söylüyor ve arkadan ekliyor: “Tam bir fakir fukara babasıdır.” Anlaşılan o ki Siverek’te de Fatih Bucak kazanacak. AKP bölgede giderek oy kaybediyor. Çünkü hayat pahalı, işler durgun ve Urfa’da 1 kişilik iş için 6 bin kişi başvuruda bulunmuş. Durum bu. Ve Göbeklitepe uzaktan geçmiş yılların görkemiyle Urfa’yı kucaklıyor!

YARIN: MANİSA / HAKAN DİRİK


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler