Şarkılarım ve çocuklarım...
Esma Redzepova, çingenelerin o alışkın olduğumuz yüzünün, müziğin uluslararası temsilcisi. "İtibar"dan yana şanslı bir Çingene. Bu şansını Yugoslavya'da, etnik ayrımcılığın yaşanmadığı bir ülkede doğmuş olmasına bağlıyor. 47 çocuğu, 117 torunu ve şarkıları onu dünyaya karşı dik ve umutlu tutuyor...
O şarkı söylemeye başladığında nerede olursa olsun, kaç metrekare ederse etsin sahne küçülüyor. Sesi kulağa değdiğinde, kulak sahibine kendinden başka kaçacak yer kalmıyor. Dünyanın bütün kederi ve neşesi Esma Redzepova’nın şarkılarıyla değiyor tenine, etine… Soluğunu yeniden bıraksa da artık fayda etmiyor, ses bedenine yapışıp kalıyor. 40 yıldır binlerce konser veren, onlarca albüm yayımlayan Balkan ve Çingene müziğinin güçlü sesi Redzepova bize de yabancı değil. Haziranda Kardeş Türküler’in 15. yıl konserlerine katıldı, geçen haftanın başında da Aya İrini’de bir konser verdi… Aklını ve müziğini etnik ayrımcılığa, hoşgörüsüzlüğe ve çocukların yaşadığı şiddete karşı kullanan Redzepova sorularımızı yanıtladı…
- Konserinizde bize neşe ve hüznü bir arada yaşattınız. Diğer bir deyişle, yüzümüzdeki maskeleri düşürdünüz. Birbirinden bu kadar farklı yerlerden insanların kalbine dokunmak size ne katıyor?
Öncelikle, konserde iyi vakit geçirdiğiniz ve eve iyi bir izlenimle döndüğünüz için çok mutlu oldum. Sanırım müziğin sınırları yok ve insanlar bunu kendi uluslarına ait müzik olarak görebiliyor. Bu beni hem mutlu ediyor hem de gururlandırıyor. Çünkü insanlara aynı zamanda hem mutluluk hem de keder verdiğimi biliyorum.
- Çingeneleri müzik görünür kılıyor, ancak müzikle kabul ediliyor ve hayatın diğer alanlarından dışlanıyorlar. Bu ikiyüzlülük sizi ne kadar rahatsız ediyor? Sizce müzik eninde sonunda bu ikiyüzlülüğü kıracak mı?
Birçok ülkede Çingenelerin sadece müzikle eşanlamlı olduğunu biliyorum, ama bunun iyi ve kaliteli müzik olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu tabii ki beni fazlasıyla rahatsız ediyor, çünkü diğer ülkelerdeki insanların Çingenelerin müzik dışında bir sürü özelliği bulunduğunu ve aslında çok iyi ve gururlu insanlar olduğunu bilmesi gerekiyor. Ancak bana kalırsa, insanların, Çingenelerin yalnızca iyi müzisyenler olmadığını anlayacağı ve bu ikiyüzlülüğün kırılacağı gün yaklaşıyor.
- Siz, sesiniz ve müziğinizle kabul edilmeden önce kimliğiniz hakkında derinlemesine düşündünüz mü? Ne gibi sonuçlara vardınız?
Ben şanslıydım, çünkü 2. Dünya Savaşı’ndan sonra her ulusun kabul gördüğü Yugoslavya’da doğmuştum ve ünlü değilken ya da sonrasında kimliğimi gizlemek zorunda kalmadım. O yüzden hep eski Yugoslavya’da ve şimdi Makedonya’da yaşayan Çingenelerin şanslı olduğunu söylerim. Çünkü kimliğimizin kabul gördüğü ve saygı gösterildiği bir ulusta yaşıyoruz.
- Ben de şişman bir kadınım ama doğa beni güzel bir sesle ödüllendirmedi. Sizi sahnede izlerken, müziğin tüm bedeninizden yayıldığını, kelimelerin tüm vücudunuzda dolaştığını gördüm. Şarkı söylerken aklınız nerelere gidiyor?
Sahnedeyken tamamıyla şarkıya ve seyirciye aidim. Şarkıları dolduruyorum ve izleyicilerin de benimle birlikte doldurması beni mutlu ediyor.
- İki kültür ve iki din içinde (Babası Sırp Yahudisi, annesi Müslüman Türk) büyümüşsünüz. Bunun kişiliğinizin gelişimine ve şimdiki varlığına katkısı nedir?
Sanırım beni bir kozmopolit, herkesi sevebilen, her dine ve kimliğe saygı duyan bir insan haline getirdi.
- Hindistan’a gitmek sizi nasıl etkiledi, orada ne buldunuz, size ne kattı?
Tabii ki ilk gittiğimde çok mutluydum, çünkü Çingenelerin geldiği yeri ve köklerimi görmüştüm. Ayrıca kendi müziğimin, Hindistan’da Pendzap’ta icra edilen müziğe çok yakın olduğuna şahit oldum. Dillerimiz de aynı şekilde birbirine çok yakın.
- Müzik sadece fakirlerin arkadaşıdır diyorsunuz. Sizce fakirler, bu arkadaşlarına ne kadar sadık? Sizce müzik fakir insanları hangisine yöneltiyor, kaderciliğe mi, sabra mı, isyana mı?
Evet müzik, fakirlerin arkadaşıdır. Çünkü müzik yapmak ve şarkı söylemek için para ödenmesi gerekmez. Ve bence müzik, fakirlerin hayatının, bir dakikalığına da olsa, daha mutlu kılan bir parçasıdır.
- Konsere gittiğiniz ülkelerde Çingene bölgelerini ziyaret ediyor musunuz? Nelere tanık oluyorsunuz? Şimdilerde yıkılmakla tehdit edilen, hatta yıkılmasına başlanan Sulukule’den çıkan ve Türkiye’deki Çingenelerin sesi olan Kibariye hakkında bilginiz var mı?
Evet, konsere gittiğim yerlerde Çingene bölgelerini ziyaret etmeye çalışıyorum. Maalesef birçok Avrupa Birliği üyesi ülkede Çingeneler çok kötü şartlarda yaşamlarını sürdürüyor. Bu ülkelerdeki hükümetler ise Çingenelere yalnızca kendilerini ifade etme hakkı tanıyor, onlara gerçek bir yaşam sunmuyor. Kibariye ve Sulukule hakkında ise; bence Kibariye’nin çok iyi bir sesi var ve izleyici onu kabul ediyor. Umarım başarılı ve uzun bir kariyeri olur.
- Diğer ülkelerin kadın Çingene sanatçılarıyla birlikte müzik yapma niyetiniz var mı?
1999’da Network Meiden tarafından çıkarılan ve kadın Çingene müzisyenlerin yer aldığı CD’de benim de müziğim vardı.
- 47 çocuğu evlat edinmişsiniz. Bu zorlu, yorucu bir tercih değil mi?
Çocuklarım, oğullarım benim her şeyim. Anne olmak, Tanrı’dan gelen bir hediye. Kendi çocuklarıma sahip olmasam bile, Tanrı bana bu hediyeyi verdi ve onlara kendi çocuklarım gibi bakma şansı tanıdı. Çok, çok büyük bir ailem, 47 çocuğum ve 117 torunum var.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'