Sınavlarda Usavurma Soruları
Milli eğitim sistemimizde bir okulu bitirip öğrenimini bir üst okulda sürdürebilmek için öğrenciler bir seçme sınavından geçiyorlar. Bugün artık bu sınav genel olarak çoktan seçmeli test sorularıyla uygulanıyor. Öğrencileri okudukları derslerin konularından üretilen bilgi soruları ile öğrenci başarısı ölçülmeye çalışılıyor.
Bu tür sınav öylesine yaygınlaştı ki ÖSS, OKS sınavları okulları da etkisi altına aldı, öğretmenler yazılı sınavlarını bile çoktan seçmeli testlerle yapmaya başladılar. Yeni başlatılan SBS sınıflarında da test soruları uygulanıyor. Öte yandan dershaneler bu işin başını çekerek doğrudan doğruya bilgi verip, verilen bilgileri testlerle denetliyor, eksikleri saptayıp öğretimi yineleyerek yine seçmeli testlerle noksanlar tamamlanmaya çalışılıyor.
Çoktan seçmeli test uygulamaları da bir sınav türüdür, ama öğretimin niteliğini ölçen sorulardan oluşan bir sınav değildir. Test soruları, öğrenilenlerin bellenip bellenmediğini ölçen sınav türüdür. Seçme sınavlarının amacı ise öğrencilerin belli bir öğretim döneminde öğrendikleri bilgilerin sindirilip sindirilmediği, gireceği yeni okulundaki öğrenimi izleyip izleyemeyeceği hakkında bir ön fikir vermektir. Oysa çoktan seçmeli testlerle oluşturulan sınav, öğrencilerin bir sonraki okul için yeterli olabilecek nitelikte olup olmadığını göstermez.
Seçme sınavları, girilecek yeni okuldaki bilgileri sindirip sindiremeyeceğini gösteren bir yetenek denetimidir. Başka bir deyişle öğretimini gördüğü okuldaki çeşitli derslerin çeşitli konularının öğretimine dayalı düşünme düzeyinin oluşup oluşmadığını ölçen bir sınavdır. Seçme sınavları, girilecek okulun amacına göre uygulanan bir başarı yarışı değil, uzun soluklu usavurma sorularıyla oluşan bir muhakeme sınavıdır. Bu sınav o ana kadar öğrenimi gördüğü derslerin doğrudan doğruya hiçbirine dayalı olmayan, ama bütün derslerde verilen yetilerin, olaylar, sorunlar karşısında öğrencinin düşünme düzeyini ölçen bir sınavdır.
Düşünme yetisi kazandırmak
Test sınavlarının bu sakıncaları nasıl giderilebilir? Bunun için başvurulabilecek ana konu dildir. Çünkü dil yoluyla insan kendi kendine konuşur, sorunları kendi kendine tartışır; sözcüklerle tümceler kurar, düşünceler üretir. Art arda getirdiği bölümcelerle de oluşturduğu ana düşünceleri bir noktaya bağlayarak bir sonuca bağlar.
Okullarda okutulan derslerde konu, soru, sorun, ne olursa olsun açıklanmak, üzerinde düşünce üretmek için öğretilir; bellenmek, ezberlenmek için değil. Bir zihinsel üretiyi ortaya koymak için de tek araç dildir, “sözcük, tümce, bölümce, metin” terimleri bu amacın öğeleridir.
İlköğretimin ilk sınıfından lisenin son sınıfına dek öğretilen derslerin tümünün öğretimi, öğrenilen bilgilerden birine ya da birkaçına dayanarak bir doğa sorunu, bir davranış, bir tinsel, tensel eylem karşısında tutulabilecek en akla uygun yolu düşünebilmek için yapılır. Ortaöğretimin son sınıfına değin okutulan bütün derslerin amacı çeşitli yaşam, toplum, doğa olayları ve sorunları karşısında en doğru yolu düşünebilme yetisi kazandırmaktır.
Bir lise çıkışlı genç bütün derslerden pekiyi derece ile mezun olmuş olsa bile belirtilen durumlarda bu düzeyin gerektirdiği en uygun yolu bulamıyor, bilemiyorsa, onbir yıllık bilgilerin tümü bir bellek yığını olmaktan öteye gidemez.
Okulda öğretilmeyenler de önemli
Okullarda öğretilen bütün derslerden alınan bilgilerin oluşturduğu düşünsel düzey ancak dille ortaya konur. Bilgiler düşünceye dönüştürülemediği sürece, içinde yük bulunan sırta alınmış bir küfedir. Küfenin içindeki yük bir işte kullanılmadıkça boşu boşuna sırtta taşınır. Sözün kısası hangi dersin hangi bilgisi olursa olsun, uzaktan yakından yeri geldikçe bir düşüncede araç olarak kullanılamazsa yararlı değildir, üstelik kişiye bir şeyler bildiği sanısını verdiği için zararlıdır da.
Ancak ne yazık okullarımızda edebiyat, tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya, biyoloji vb. derslerdeki konular öğrencilere öğretilir, ama bunların niçin öğretildiğini, bilgilerden her birinin bir sorun karşısında çözüme yarayacağını bilemez öğrenciler. Okullarımızda öğrenciler öğrendikleri bilgileri kullanamazlar, çünkü okullarda bu kullanım için özel çalışmalar usavurma etkinlikleri yapılmaz, salt bilgilerin belleklere yüklenmesiyle yetinilir. Okullarımızda, ilköğretimin ilk sınıfından lisenin son sınıfına dek öğretilen bilgiler hep böyledir.
Gerçi bir öğretim yılı içinde her dersin öğretilen konuları çeşitli sınavlarla yoklanır; bu sınavlarla kimi bilgilerin çeşitli sorularla aktarılması yoluyla, kimi derslerde bilgilerden üretilen problemlerin çözümüyle yoklanır. Ancak bu işlem öğrencinin bir sorun karşısında düşündüğünü değil, kitapta yazılı olanı ya da sınıfta öğretmenin anlattığını geri vermesinden başka bir şey değildir.
Nitekim öyle öğrenciler vardır ki bu soruları çok iyi başarır ve öğretmeninden üstün not da alır. Matematikte, fizikte öteki derslerde çok başarılı öğrenciler vardır. Ama bu öğrencilerin bildikleri bunlardan başka bir şey değildir. Böylesine başarılı öğrencilere hiçbir derste okutulup öğretilmeyen, ama düşünüp de yanıtlayabileceği bir soru sorulunca, böyle bir sorunun hiçbir derste kendilerine öğretilmediğini söylemekle yetinirler.
Yani öğrendikleri o denli derin bilgi, o bilgilerin dışında bir düşünce üretmek için hiç yararlı olamamış; bilgiler düşünce üretimi için araç niteliğine dönüşmemiş, kısaca ezberlenmiş, bellekte unutulmaya terk edilmiştir.
Nitekim ÖSS’de fen bölümünden üstün başarı kazanmış kırk kişilik bir öğrenci sınıfına: «Bayağı kesirlerin toplama - çıkarma işlemlerinde paydaların eşitlenmesine karşın, çarpma - bölme işlemlerinde paydaların neden eşitlenmediği; köylerde nadasa bırakılan tarlaların neden sürülerek bırakıldığı; Ak akçe kara gün içindir.» sözlerinin kısa birer bölümceyle açıklanması istendiğinde bir tek öğrenci bile bu sorulara doğru yanıt verememiştir.
Hiçbir dersin konusu olup da öğretilmeyen, ama düşünülerek yanıtlanabilmesi gereken bu tür sorular öğretim sistemimizin niteliğini gösterir.
Batı ülkelerinde
Bu durum karşısında salt çoktan seçmeli test yöntemiyle uygulanan sınavlarla üst kademelere öğrenci seçmek ne kadar akla yakın bir tutum içinde bulunduğumuzu gösterir. Eskiden liseden mezun olanlar askere gider, yedek subay olurlardı; ama üniversiteye girmek için bir olgunluk sınavından geçmeleri gerekirdi.
Batı ülkelerinde, özellikle Fransa’da bu yöntemin çok geliştirilmiş bir biçimi uygulanmaktadır. Bizde de bu soruna eğilmenin zamanı çoktan geldi. Özellikle OKS kaldırılıp yerine 6. 7. 8. sınıflara da öğretim yılı sonunda SBS sınavları konulduğuna göre büsbütün test tekniğinin tutsağı olacağız, okulları da dershanelere dönüştüreceğiz demektir.
Oysa testlerle başarıları saptanmış öğrencilerden düşünme düzeyleri de bir ölçüde gelişmiş öğrencilerin seçimi yoluna gidilmesi kaçınılmaz bir durumdur. Bunun için bilgi testlerinde başarılı öğrencilerin bir de sınıflarına göre usavurma (muhakeme etme) testinden geçirilmeleri gerekir.
Başka türlü değerlendirmeyeceğine göre usavurma soruları da özel bir biçim verilerek hazırlanmalıdır. Bu iş kolay değildir ama olanaksız da değildir. Vaktiyle Kültür Okullarında bu konuda deneme çalışmaları yapılmıştı.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama