Thomas Pynchon'dan "49 Numaralı Parçanın Nidası"

"49 Numaralı Parçanın Nidası", Amerikalı gizemli yazar Thomas Pynchon'ın postmodern kurgunun önemli bir örneği kabul edilen romanı. Uzun yılların ardından Türkçeleştirilen roman, kültürel kaosu ve iletişim sorunlarını kendi dünyası hâline getirmiş bir kadının sınır dışı dünyasından yola çıkarak modern zaman insanının dünyadaki yerini arama çabasını dillendiriyor.

Yayınlanma: 13.05.2014 - 12:30
Abone Ol google-news

Halüsinatif aklın tezahürü

Thomas Pynchon adını, Güven Turan çevirilerinden ve Amerikan edebiyatının az çok yakınından geçmiş herhangi biri mutlaka hatırlayacaktır. Bugüne kadar sadece hatırlamakla kalmaya mecburdular çünkü Pynchon'ın birkaç küçük metni dışında hiçbir yapıtı Türkçede yer bul(a)mamıştı kendine. Ancak bu zincir sonunda kırıldı ve çağının en önemli ve Nobel kulislerinde adı sıkça duyulan yazarlarından biri, üstelik de Time'ın "1923-2005 arası En İyi İngilizce 100 Roman" listesinde yer alan bir romanıyla Türkçeye kazandırıldı: 49 Numaralı Parçanın Nidası.

Bu isme yabancı olanlar için bir paragraf daha açmakta yarar var yazarı tanımak adına.

İnternette yapılan küçük bir araştırma ve kitapta yazar hakkında verilen bilgilerden yola çıkarak Thomas Pynchon hakkında şunlara ulaşıyoruz: Nabokov'un öğrencisi olduğu gibi aynı zamanda William Gibson, David Foster Wallace, Salman Rushdie ve Neal Stephenson gibi farklı türlerde ustalaşan yazarların etkilendiği bir kalem Pynchon. Kısa öyküler yazarak edebiyat dünyasında kendine yer açan yazar, 1960'lı yıllarda yazdığı "postmodern" romanlarıyla kendi okur kitlesini oluşturur.

Derinlikli ve girift romanlarıyla tanınan Pynchon'ın tam olarak nasıl biri olduğu, neye benzediği ya da nerede yaşadığı ise kendi ülkesinde bile hâlâ meçhul. Çünkü Pynchon, gazetecilerden kaçak yaşamı nedeniyle bugün Amerikan medyasında bir efsane hâlini almış durumda. Birkaç fotoğrafı dışında pek kareye de girmemiş. İşte bu nedenle bugünlerin Salinger ihtiyacını karşıladığı da fısıldanıyor kulaklara.

Ama bir yazarı tanımak için en güzel kaynak kitapları. O yüzden lafı çok dolandırmadan 49 Numaralı Parçanın Nidası'nın “karanlık” dünyasına adım atmakta yarar var.

KAOTİK YABANCILAŞMA HÂLİ

49 Numaralı Parçanın Nidası, Pynchon'ın en kısa romanı. Bunu ayırıca açıklamakta yarar var çünkü bir hikâye olarak tarif ediyor romanını Pynchon. Yani, roman formuna sokulmamış, kendince kısa bir metin. Diğer romanları da bu durumu kanıtlar nitelikte zaten. "Tuğla" sınıfından romanların sahibi Pynchon.

Ayrıca, postmodern roman ve kurgunun önemli bir örneği olarak kabul ediliyor. Yazarın, anlattığı hikâye boyunca kurduğu evren, postmodern edebiyatın kurallarını belirler nitelikte adeta. Metin içinden bir başka metin akıtıyor Pynchon ve bu yarattığı alternatif evrenle hem postmodern romanın, hem ülkesinin hem de bir anlamda kendisinin parodisini meydana getiriyor. Bu bağlamda göndermele yüklü bu dünyada sadece bir roman okumuyoruz. Amerika tarihinin içinden aktığı, farklı yazar ve metinlere selam çakan, dünyaca tanınan sanatçıların Pynchon'ın kafasındaki modeller şeklinde geçit yaptığı, arada şiir tadında cümleler ortaya döken bir üst metin burada söz konusu olan.

Hikâyesi ise kısaca şöyle: Kocası Mucho ile beraber yaşayan romanın esas kadını Oedipa Maas, eski erkek arkadaşı Pierce Inverarity’nin öldüğünü ve kendisini mirasçısı olarak belirlediğini açıklayan bir mektup alır. Romandaki her şey de bu aniden ortaya çıkan mektupla başlar ve Oedipa vasiyeti yerine getirmeye karar verir. Bunun üzerine San Narciso’ya doğru yola çıkar ve romanın atmosferi bir anda değişir.

Bu aşamadan sonra kendisini gizemli bir dünyanın içinde bulur Oedipa. Gerçekten hayale atılmış adım gibi keskin ve belirgin bir çizgidir bu. Aynı durum roman evreni için de geçerli. Büyük bir gizemin parçası hâline geldiğine ve onu çözmek üzere olduğuna inandırır kendini Oedipa. Buna bağlı olarak da yaşadığı dünyadan kendini çekip yavaş yavaş yalnızlığa gömülür. Yalnızlığın getirdikleri ise uyuşturucular, komplo teorileri ve hayaller olur... Öyle sık halüsinasyon görmeye başlar ki kaotik bir yabancılaşmanın içine tıkılıp kalır.

49 Numaralı Parçanın Nidası'nın, kültürel kaosu ve iletişim sorunlarını kendi dünyası hâline getirmiş bir kadının, halüsinatif aklının tezahürleri olduğunu söyleyebiliriz anlatılan hikâyeye bakarak. Buna bağlı olarak da Pynchon'ın, modern zaman insanının dünyada yerini arama çabasını anlattığını... Ama roman bundan çok daha fazlası.

KENDİ OKURUNU SEÇEN YAZAR

Şöyle: İlkin 1966'da yayımlanır 49 Numaralı Parçanın Nidası ve yazıldığı dönem göz önüne alındığında Amerika'nın gerek politik gerekse sosyal açıdan en karmaşık yıllarına tekabül eder romanın yazılış süreci. Sadece John F. Kennedy ve Martin Luther King cinayetleri bile ülkenin o zamanki durumunu anlatmaya yeter aslında. Tüm bu kaos ve gizem yığınının ardında, kendini zaten bu ruh hâline yatkın gören ve ülkesinin tarihiyle birlikte yol alan bir yazarın ortaya başka türlü bir roman çıkarması da beklenemezdi. Kaldı ki Pynchon'ın diğer yapıtları için de bu türden cümleler sarf ediliyor. Amerika tarihinden ayrı bir metin çıkarmıyor karşımıza. Aksine Amerika'nın bir dönemini tamamıyla içine alıp romanın o halüsinatif dünyasından bize yansıtıyor. Yani, böylesi “karmaşık” ortamlar, belli ki yazarın beslendiği damara kan pompalıyor. Thomas Pynchon, bu kültürel kaoslardan faydalanır romanını yazarken. 49 Numaralı Parçanın Nidası her anlamıyla bu kaos ve esrar ortamını içinde barındırır.

Ancak bu kaos ve esrarın hedefi belli değildir. Tüm bir roman ve dünya bu giz perdesinin ardından görünür bize. Paronoya, karakterler dahil, tüm ağırlığıyla yansır metne. Paronoyak hâller ise girift yapıdan uzak bir şekilde, gündelik hayatın her bir noktasına serpiştirilir adeta.

Romanın tüm ağırlığına rağmen okurunun, yazdığı metnin içine dahil olmasını istiyor yazar bir şekilde ama bunu çoğunlukla onlarla didişerek yapıyor. Bir diğer anlamıyla da kendi okurunu yine kendi seçtiğini söyleyebiliriz Pynchon'ın; nitelikli, dertli, bilmek isteyen okur arıyor kendine. Bu didişmeyi genel bir bakışla şöyle açıklamak da mümkün gibi: Okunup bir kenara bırakılmayı ya da yazdıklarının şıpın işi bir çırpıda anlaşılmasını istemiyor. Bu yüzden de okurlarının önüne engeller çıkarıyor, onlara küçük oyunlar hazırlıyor, edebiyat kuralları çerçevesinde tuzaklar kuruyor roman boyunca. Bu tuzaklı, girdaplı metnin sularında yüzerken ister istemez Pynchon'ın koyduğu kurallara riayet etmek zorundayız. Bu kurallarsa açık. Zorlanmaya ve yıkıcı hayallerle huzursuzluğa hazır olmalıyız romanın sınırlarında dolaşırken çünkü Pynchon'ın düşlerinde aydınlık ve ferahlığa pek yer yok.

Bu doğrultuda roman boyunca akla takılan çok nokta olacak, kitap karıştırmak gerekecek, internette araştırma yapmak zorunda kalıncak belki ama yolun sonu kötü bir yere çıkmayacak. Bundan emin olabilirsiniz. Pynchon gibi "zor" bir yazarın kitabını bitirmenin haklı gururunu yaşamanın yanı sıra yine Pynchon'ın seçtiği okurlar kervanına katılmak için bir bilet hakkınız neden olmasın?

Bir küçük not: Pynchon'ın bu romanı için ülkesinde ayrıca bir klavuz, yardımcı kitap da yayımlanmış. Aynı çalışmaları Shakespeare, Joyce ve Kafka gibi yazarlar için de yapıldığını biliyoruz. Pynchon için hazırlanan bu yardımcı kitabı Türkçede de görmek güzel olmaz mı?

[email protected]

49 Numaralı Parçanın Nidası/ Thomas Pynchon/ Çeviren: Feride Evren Sezer/ İthaki Yayınları/ 176 s.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler