Tiyatroda bir ömür: Yıldız Kenter
Sohbetimizde Kenter Tiyatrosu’nun labirent gibi olan kulis bölümünden söz açılınca, “Sizin labirent gibi gördüğünüz o merdivenlerde, odalarda bir ömür geçirdim ben. Rüzgâr gibi iner çıkardım daracık merdivenlerden. Arkamdan yetişemezlerdi... Bu noktada, tiyatro da bir labirenttir. Oynadığınız oyunlarla bir takım şeyleri deşifre edersiniz” diyor Yıldız Kenter.
“Tiyatroyu sevmek lazım. Ben tiyatronun tozunu seviyorum, kokusunu seviyorum, sahneye çıkıp şöyle bir baktığım zaman bütün dünyayı kucaklıyormuşum gibi geliyor...” diyor Yıldız Kenter... Bu sözler “Tiyatro Benim Hayatım” adlı kitaptan. Tiyatro eleştirmeni ve gazetemiz tiyatro yazarı Dikmen Gürün’ün hazırladığı, YKY’den çıkan “Tiyatro Benim Hayatım” biyografi kitabında görüyoruz ki Yıldız Kenter’in hayatı tiyatro, tiyatrosu hayat! Dikmen Gürün’ün sözleriyle devam edecek olursam “O, tiyatro ile soluklanan bir güzel insan... Bir tiyatro sevdalısı... Uzamda ve zamanda sürekli parlayan bir yıldız: Yıldız Kenter... Yaşamı tüm renkleriyle yakalamış ve sahnenin merkezine yerleştirmiş güçlü bir sanatçı.” Yıldız Kenter’in 89’uncu yaş günü için 11 Ekim 2017’de evine konuk oluyoruz. Gözlerinin içi gülüyor Kenter’in ve her yaşın kıymetli olduğunu vurguluyor bize hem de birkaç kez. Bir şeylere kıymet verin diyor... Yıldız Kenter başka neler mi diyor? Buyrun söyleşimize...
-Sizin gözünüzde Yıldız Kenter kimdir? Nasıl bir kadın, nasıl bir insandır?
Kendimi kendi gözümden tarif etmek imkansız gibi bir şey. Ben oyuncuyum. Kendimi daima başkalarının gözünden değerlendirmişimdir.
‘Devlet, Kenter Tiyatrosu’na sahip çıkmalı’
-Mücadeleci bir kişiliğiniz var...
Kendimi bildim bileli bir mücadele içindeyim. Çocukluğum da genç kızlığım da, İstanbul yıllarım da öyle geçti. Bunu şikâyet etmek için söylemiyorum. Hayat şartları bizi ailece bir mücadele içine itti ama mutsuz bir aile değildik. Birbirimize kenetlendik. O yükü taşımasını bildik. Ankara’da yıldızımın parladığı yıllarda İstanbul’a gelmek de bir cesaret işiydi. Müşfik de beni yalnız bırakmadı. Burada, kendimize ait bir tiyatromuz olsun diye elimi taşın altına koyduğum günlerde bazı işadamlarımızın, bazı bankaların ve münferit kişilerin destekleri ayrıca unutulmaması gereken bir katkıdır. Bazen kendime sorarım, bu kadar uğraşmasaydım Kenter Tiyatrosu olur muydu acaba? Yıllarca çok çalıştık, güzel işler ürettik. Ama, Tiyatronun bugünkü durumuna çok üzülüyorum. Devletin sahip çıkması gerekir Kenter Tiyatrosu’na diye düşünüyorum.
-Bugün bir oyuncunun Türkiye’de fark edilmesi için ne yapması gerekiyor? Bu toplum neyi görünce karşısındakini yıldız konumuna oturtuyor?
Her zaman kalite kendini gösterir. Dikkat ederseniz yurt dışında da yurtiçinde de belirli bir seviyenin üzerindeki kişiler daima parlamıştır.
-Sizce neden yıldız oldunuz? Seyirci sizde ne yakaladı da sizi sevdi?
Bunun cevabını kimsenin verebileceğini sanmıyorum. Seyirci beni sevdiği için müteşekkirim; bunun altını özellikle çizmem lazım. Ama beni neden sevdiler bilemem...
-Siz tiyatroda ne yakaladınız da böyle tutkulu sevdiniz?
Tiyatroda aşkı yakaladım. Hayatı yakaladım. Kendimi ve dünyayı tanıdım.
-Kenter Tiyatrosu’nun arka bölmesini, kulisini görmüştüm. Labirent gibi bir yol... Tiyatronun perde arkasında hiç unutamadığınız anı nedir?
O kadar çok anı var ki. Şu anda aklıma gelmiyor. Sizin labirent gibi gördüğünüz o merdivenlerde, odalarda bir ömür geçirdim ben. Rüzgar gibi iner çıkardım daracık merdivenlerden. Arkamdan yetişemezlerdi... Bu noktada, tiyatro da bir labirenttir. Oynadığınız oyunlarla birtakım şeyleri deşifre edersiniz...
-Sahnede oyuncunun üzerinde spot ışık vardır ve bu ışıkla seyirciyi tam olarak göremez. Bu tamamen sahne için gerekli bir ışık mıdır yoksa oyuncunun dikkati seyirci üzerinde dağılmasın diye yapılan bir taktik midir?
İyi bir oyuncunun seyirciyle olan teması ruh temasıdır. Gözüyle, kulağıyla gerçekleşen bir temas değildir bu. İçsel bir temastır.
-Bir söyleşide “Annem, ben ve kızım. Üç kadın...Bunlar makyajsız yaşam öyküleri” diyorsunuz. Bu üç kadından hayata dair edindiğiniz en büyük tecrübe nedir?
Annem güçlü bir kadındı. Düşünün; daha Cumhuriyet kurulmadan önce, sevdiği erkek uğruna Londra’yı bırakıp buralara geliyor ve çekmediği sıkıntı kalmıyor. Hiçbir zaman pes etmiyor. Ailenin temel direğiydi annem. Hepimiz onun kanatları altında yetiştik. Kızım Leyla da son derece akıllı, çok iyi eğitim almış, kuvvetli bir insandır. Bana gelince; ben hep azimle çalıştım. Sonuçta, aynı genetik yapıya sahip fakat değişik koşullarda yetişmiş üç kadınız.
-Kadınların özsuyu annesidir denir. Siz annenizden ne aldınız?
Annemden onun sonsuz sevgisini aldım.
-İçinizde kalan bir rol var mı?
Hayır. Bazen Lady Macbeth rolü geçer aklımdan. Ne yazık ki “Hamlet”ten sonra bir daha Shakespeare oynayamadık. Maddi olanaklarımız elvvermedi. O oyunda Müşfik unutulmazdı. Ben Gertrude rolündeydim... O yıllara geri gidebilsem Lady Macbeth’i oynamak isterdim.
-Yaş 89. Yaşlı olduğunuzu mu hissediyorsunuz yoksa yaş aldığınızı mı? Yaş almak, yaş biriktirmek size neler hissettiriyor? Hayalleriniz var mı? Aynı mı?.
Yaşlanıyoruz. Hepimiz yaşlanıyoruz. Yaşlanmayı ben ne hayallerimden, ne sevinçlerimden ne de dünyanın güzelliklerinden uzaklaşmak olarak almıyorum.
-Nasıl hatırlanmak istersiniz?
Kendim olarak.
"Aşk, dürüst olduğunuzda ortaya çıkar"
-Biraz da “makyajlı yaşam öyküleri”nizi konuşalım. Buna göre aşk da bir makyaj öyle mi?
Aşk en dürüst olduğumuz anda ortaya çıkar. Makyajla ortaya çıkmaz.
-İnsanı konuşmalarından çözüyormuşsunuz. Bir insan konuşurken neye dikkat ediyorsunuz? Anlattığı konuya mı? Vurgularına mı?
İnsanları konuşmalarından çözmek gibi bir özelliğim yok. İyi bir dinleyiciyimdir. İyi bir gözlemciyimdir. Belki sahnenin getirdiği alışkanlıklar bunlar. Böyle olunca da haliyle karşımdaki insanı anlamakta zorlanmam.
-Sahne mi daha gerçek yoksa hayat mı?
Sahne ve hayat birbirinin yansımasıdır.
‘Bir oyun oynamayı hayal ediyorum'
-Evinizin manzarası şahane...”Deniz, boğaz.. Bu manzaraya bakıp hayaller kurar mısınız? Mesela?
Şanslıyım böyle bir eve sahip olduğum için. Mücadeleli bir hayatın bana bahşettiği bir nimettir bu ev. Hiç de kolay olmadı burayı almam. Boğaz’a bakarak hayal kurabilirsiniz ama ben yattığım yerden tavana bakarak da hayal kurabilirim iş ki hayalleriniz tükenmesin. Şu sıralarda mesela yeniden sahneye çıkmayı ve bir oyun oynamayı hayal ediyorum
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu