"TSK subaylarının görevi Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak"

"Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasında Sanıklar Canatan Turgut, Kenan Yüce, Murat Dülek ve Adem Ceylan'ın avukatı avukatı Aykanat Kaçmaz, müvekkillerinin TSK personelini fişlediğinin iddia edildiğini ifade ederek, TSK'da görevli subayların görevinin Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak olduğunu söyledi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.07.2013 - 14:07

Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli Orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına devam edildi.

Sanık Ahmet Hacıoğlu'nun avukatı Zafer İşeri, müvekkilinin bir belgeyi kaydettiği gerekçesiyle mahkum edildiğini ileri sürerek, müvekkilinin belgeyi kaydettiği tarih ve saatte market ve benzin alışverişi yaptığını belgelerle ortaya koyduklarını anlattı. İşeri, ancak bunun mahkeme tarafından dikkate alınmadığını iddia etti.

Müvekkilinin o dönemde Kara Harp Okulunda binbaşı öğrenci olduğunu, kendisine tahsis edilmiş bir bilgisayar da bulunmadığını anlatan İşeri, bugüne kadar değerlendirilmeyen delillerin değerlendirilmesini ve müvekkilinin beraatına, tahliyesine karar verilmesini istedi.

"TSK subaylarının görevi Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak"

Sanıklar Canatan Turgut, Kenan Yüce, Murat Dülek ve Adem Ceylan'ın avukatı avukatı Aykanat Kaçmaz, müvekkillerinin TSK personelini fişlediğinin iddia edildiğini ifade ederek, TSK'da görevli subayların görevinin Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak olduğunu söyledi.

Kaçmaz, müvekkileri hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin onanması halinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesindeki, "suç vardır ancak icra hareketi yoktur" tespitine katılınmış olunacağını öne sürerek, subayların Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yemini ettiklerini hatırlattı. Kaçmaz, "Kararı onarsanız, TSK'ya bağlı yemin eden personelin Atatürk ilkelerine bağlılığının suç olduğunu sizler de tescil etmiş olacaksınız" diye konuştu.

Öncelikle sanıklara isnat edilen eylemlerin suç içermediğinin kabul edilmesini talep eden Kaçmaz, heyetin kararı, sanıkların beraat etmesi yönünde bozacağına inandığını dile getirdi. Kaçmaz, "Kararı bozarak mahalline gönderirseniz, olayın daha da aydınlanmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle sizler tarafından sanıkların beraatına karar verilmesini istiyorum" dedi.

Sanık Muharrem Selçuk Ünal'ın avukatı Cenk Süleyman Kalem de Başsavcılık tebliğnamesinde müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini istediğini hatırlatarak, müvekkilinin suçlu olduğuna ilişkin maddi delil bulunmadığını savundu.

Suça konu belge ve CD'lerin hukuki yollarla ele geçirilmesi söz konusu olmadığından, hukuki delil de sayılamayacağını ileri süren Kalem, müvekkilinin beraatına ve tahliyesine karar verilmesini istedi.


"Plan seminerleri yasaya aykırı değil"

Sanıklar Emin Küçükkılıç ve Halil Kalkanlı'nın avukatı Ali Kamburoğlu, müvekkillerinin katıldıkları seminerden dolayı 2010 yılından bu yana tutuklu olduklarını söyledi.

Söz konusu seminerin her yıl yapıldığını ifade eden Kamburoğlu, müvekkillerinin emir üzerine seminere katıldıklarını savundu.

Emir komuta altında olan kişilerin kendilerine verilen emirlere uymamalarının mümkün olmadığını kaydeden Kamburoğlu, bunun karşılığının emre itaatsizlik suçunu oluşturacağını anlattı.

Kamburoğlu, "Plan seminerleri yasaya aykırı değil, yasanın emrettiği, değerlendirdiği şeyler, seminere katılmak da suç değil" dedi.

Özel yetkili mahkemeleri eleştiren Kamburoğlu, "Özel yetkili mahkemeler yanlış kurulmuş adaletin temsilcileridir. Tutukluluk siyasi bir tedbir veya ceza aracı olmamalıdır. AİHM içtihatları ayaklar altına alınmaktadır" diye konuştu.


"Mahkemenin fiil algısı değişti"

Sanıklar Abdullah Gavremoğlu, Deniz Cora, Meftun Hıraca, Hasan Basri Aslan, Ahmet Türkmen ve Ümit Metin'in avukatı Naim Karakaya, yerel mahkemede yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

İddianamede eylemin gerçekleştirilememe gerekçesi olarak Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın eylemlerinin gösterildiğini ve bunun üzerinden savunma yaptıklarını aktaran Karakaya, hükümde ise Çetin Doğan'ın kalp ameliyatı olduğu için eylemin gerçekleştirilemediğinin yazdığına işaret etti.

Karakaya, mahkemenin fiil algısı değiştiğinden bu konudaki savunmalarının da alınması gerektiğini ifade ederek, bunun çok önemli bir usul eksikliği olduğunu öne sürdü.

Müvekkillerinden Deniz Cora'nın ilk olarak delil kabul edilen 19 CD'de ismi geçmezken, Gölcük Donanma Komutanlığında çıkan verilerde isminin bulunduğunu bildiren Karakaya, "Cora, plan kapsamında görev aldıysa adına imza hanesi açılmış dijital veriler varsa nasıl olup da seminerden 2 gün önce hazırlanan CD'lerde ismi geçmez" dedi.

Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, Deniz Cora ismiyle kurulmuş, bu kullanıcı adıyla açılan, adına tahsis edilen bir bilgisayar bulunmadığını belirten Karakaya, bunun da üst veri bilgilerine dayanan delillerin sahte olduğunu gösterdiğini iddia etti.

Hasan Basri Aslan'ın 2 belgede isminin geçtiğini söyleyen Karakaya, Aslan'ın görevlendirme listesinde adı geçtiği için planda görev aldığının kabul edildiğini ancak hangi eylemi gerçekleştireceğinin hiçbir veride olmadığını dile getirdi.

Karakaya, Aslan'ın hiçbir dijital veride imzasının olmadığını, seminerden sonra yurt dışına çıktığını ve böyle bir pesronele darbede görev verilemeyeceğini savundu.

Diğer müvekkilleriyle ilgili suçlu olduklarını gösteren somut deliller olmadığını ifade eden Karakaya, dijital verilerin sahte olduğunu, bunun aksi kabul edilse dahi hukuka aykırı yolla elde edildiği gerekçesiyle yok sayılması gerektiğini öne sürdü.

Karakaya, yerel mahkeme kararının bozulmasını ve müvekkillerinin tahliyelerini istedi.

Sanıklar Mustafa Koç, Ahmet Tuncer ve Devrim Rehber'in avukatı Abdullah Kaya, davayla ilgili sıkıyönetim dönemi yargılamalarındaki askeri mahkeme içtihatlarının incelenmesi gerektiğini söyledi.

Müvekkili Koç'un Harp Akademisinde öğrenci olduğunu, Tuncer'in binbaşı, Rehber'in yüzbaşı olarak görev yaptıklarını anlatan Kaya, Tuncer'in seminere katılmadığı, dijital belgelerdeki üst verilerde ismi olmaması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından beraatinin istendiğini belirtti.

Öğrenci subayların bir yazı yazmasının, hazırlamasının mümkün olmadığını ileri süren Kaya, Koç'un da seminere katılmadığını, dijital belgelerdeki üst verilerde isminin geçmediğini, beraati istenen sanıklarla aynı koşulları taşıdığını kaydetti.


"Hapiste 50 kilo verdi, sağlığına iyi geldi"

Müvekkillerinden Devrim Rehber'in polis raporuyla tutuklandığını anlatan Kaya, "135 kiloydu hapiste 50 kilo verdi, sağlığına iyi geldi. Şimdi tahliye olmasını bekliyoruz" dedi.

Müvekkilinin isminden dolayı savcı karşısında çekindiklerini söyleyen Kaya, "İsim soyad uyuyor kuşku bakımından" diye konuştu.

Rehber'e tahsis edilmiş bilgisayar olduğunu belirten Kaya, "Bilgisayar tahsis edilmiş olması suç değil. Suç işlendiğine ilişkin kanaat oluşmasına yeten bir şey de değildir. Bilgisayar var ama kullanıcı adı 'drehber' burada yazdığı gibi 'Devrim Rehber' değil. Bir tek şundan olma, bundan doğma, TC kimlik numarası şu diye yazmamışlar" ifadelerini kullandı.

Kaya, müvekkilinin rütbesi itibarıyla da isnat edilen suçu işlemesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, "Oradaki yüzbaşı, binbaşı plan seminerine katılacak da bilmem ne yapacak. Fiziken mümkün değil. Böyle bir şey hazırlayayım demeleri askeriyenin katı hiyerarşisi içinde imkansız" değerlendirmesinde bulundu.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler