Turizmin gözdesi: Ege
Yıllara tanıklık eden tarihi mekanların ve güzel koyların sahibi Ege, deniz, kültür ve sağlık turizmini bir arada yaşamak isteyenlere eşsiz fırsatlar sunuyor. İşte tatili planı yapmadan önce Ege'de mutlaka görülmesi gereken yerler...
Ünlü tarihçi Heredot'un ''En yüce gökkubbenin altında ve dünyanın en güzel ikliminde kurulmuş'' sözleriyle tanımladığı İzmir ve çevresi, tatilcilerin arzuladığı tüm turizm olanaklarını barındırıyor.
İzmir, Çeşme ilçesine bağlı Alaçatı beldesinde taş evleri, sokakları, sakız kokulu rüzgarıyla tatilcilere huzur vadederken, Foça ilçesinde Akdeniz foklarını izleme şansı veriyor.
İzmir, kent merkezine yakın turizm beldeleri, cami, kilise, sinagogları, müzeleri, antik şehirleri, şifalı termal suları ve mutfağıyla tatilcileri çağırıyor.
Kent merkezine 35 kilometre uzaklıktaki Urla kıyıları, köyleri ve tarihiyle turistleri kucaklıyor. İskele Mahallesi'ndeki MÖ 6000 bin yılına dayanan tarihi ile Limantepe, tarihte bilinen en eski liman olma özelliğine sahip. Burada Antik Klazomenai Kenti de yer alıyor. Tarihte zeytinyağı üretimiyle önemli bir ticaret merkezi olan Urla, kültür turizminden hoşlananlar için ideal bir mekan.
Yaz tatili için Urla'yı tercih edenlere, ünlü şairler Yorgo Seferis ve Necati Cumalı'nın izlerini taşıyan bu ilçede, katmer ve kabak çiçeği dolmasının tadına bakmaları önerilir.
Seferihisar
İzmir'e 47 kilometre uzaklıktaki Seferihisar da, MÖ 1050-1000 yıllarında kurulmuş 12 Ion kentinden biri. Seferihisar, tarihinin yanı sıra ilçeye 5 kilometre uzaklıktaki balıkçı yerleşimi olan Sığacık ile dalış yapıp zıpkınla balık avlamak isteyenlere ve koyları yatla gezmek isteyenlere hitap ediyor.
İzmir'in 80 kilometre güneybatısındaki Gümüldür, 8 kilometrelik sahil şeridiyle deniz, kum, güneş tatili arayanları ağırlayabilir. Menderes ilçesine bağlı olan Gümüldür, sessiz bir yerleşim biriminde ailesiyle tatil yapmak isteyenleri ağırlıyor.
Gümüldür'e komşu Özdere ise Ion uygarlığının Efes'ten başlayan ve Teos'a kadar uzanan Ege sahil çizgisinde konuklarını ağırlayan bir yerleşim birimi. 22 kilometrelik sahil şeridine sahip belde, temiz havasıyla doğayla iç içe tatil yapmak isteyenleri çağırıyor.
Çeşme
Yunanistan'ın Sakız Adası'na uzaklığı 8 mil olan Çeşme ilçesi, İzmir merkezden sadece 80 kilometre mesafede. İzmir'den yaklaşık 45 dakikada ulaşılabilen ilçe, 29 kilometrelik kıyı şeridi boyunca birbirinden güzel plajlara ev sahipliği yapıyor.
Çeşme merkezindeki Ilıca Plajı, 2 kilometre yakın uzunlukta ve termal kaynaklara sahip. Denizin içinden kaynayan sıcak termal suları, plajın termal havuz işlevi görmesini sağlıyor. Plaj, özellikle sığ deniziyle çocuklarıyla tatil yapanlara uygun.
Ilıca'ya 10 dakika uzaklıktaki Ildırı ve yöresi de kampçılar için uygun mekanları barındırıyor. Şifne'den sonra asfalt yolla ulaşılabilen bölgede Antik Erythrai Kenti de yer alıyor. İlk Tunç Çağı'ndan bu yana yerleşimin olduğunu gösteren kanıtların bulunduğu bölge, kültür turizmini sevenler için alternatif olabilir.
Çeşme'nin güney ve güneybatısında yer alan Çiftlikköy ve Pırlanta plajları ile ilçe merkezinden ulaşımın sağlandığı Çatazmak Plajı da Çeşme'nin görülmeye değer bölgelerinden.
İlçeden yatlarla bir saat uzaklıktaki Eşek Adası, eski adıyla ''Goni'', temiz koyları ve eşekleriyle günübirlik yat gezintilerinin adresi olabilir. Eşeklerin yaşayabilmesi için rüzgarla çalışan bir tatlı su kuyusunun bulunduğu ada, su altı ve su üstü sporları için uygun bir alan.
Çeşme'den 5-10 dakikada ulaşılan Alaçatı beldesi de taş evleri, taş sokakları, butik otelleriyle sakin bir tatil geçirmek isteyenlerin tercih edecekleri bir yer. Sakız kokusu taşıyan rüzgarı, beldeyi yel değirmenleri ve rüzgar sörfüyle sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada tanınır kılıyor. Alaçatı, her yıl uluslararası sörf organizasyonlarına ev sahipliği yapıyor.
2. Beyazıt tarafından yaptırılan Çeşme Kalesi ve dışında dükkanların bulunduğu kervansaray da ilçenin görülebilecek tarihi mekanlarından. Çeşme'de tatil yapmak isteyenler, başta çipura, barbun olmak üzere deniz ürünlerini tatmalı, özel yapım susamlı ekmekle yapılan kumrusunu yemeli, Alaçatı'nın dar ve serin sokaklarında dolaştıktan sonra sakızlı bir kahve içmeli ve her biri diğeriyle yarışacak güzellikteki koylarında denize girmeli.
Dikili
Ailece yapılacak huzurlu tatillere Dikili ilçesi ve ona bağlı Çandarlı adres olabilir. İzmir'in 120 kilometre kuzeyinde bulunun Dikili, sahili, Merdivenli ve Denizköy'de bulunan krater gölleri ve mağaraları, Madra Çayı'na dayanan ormanları ile sakin tatillere ev sahipliği yapıyor.
Dikili'ye 19 kilometre uzaklıktaki Çandarlı da soğuk denizi, köy ve kent yaşamını buluşturan kültürü ile tatilcilere sükunet vadediyor.
Foça
Adını kentin çevresindeki adalarda yaşayan foklardan alan Phokaia'nın (Foça) MÖ 11. yüzyıla dayanan tarihi, MÖ 9. yüzyılda Ion yerleşimlerine de tanıklık etmiş. Anıt mezar, taş ev, Dışkale, Atatürk'ün konakladığı Ağalar Konağı, Antik Çağda kayalara oyularak yapılmış aile mezarı, Şeytan Hamamı, deniz kenarında kurulmuş Kybele Açık Hava Tapınağı, Ionların en eski tapınağı olan Athena ve Osmanlı döneminden kalma birçok tarihi eser, Foça'da görülebilir.
İzmir'in kuzeybatısında yer alan Foça'ya şehir merkezinden 1 saatte ulaşılabilir, irili ufaklı koylarında denize girebilir, koruma altındaki Siren Kayalıklarında nadir de olsa bir Akdeniz fokuna rastlayabilirsiniz.
Eski Foça'dan yaklaşık 15 dakikada ulaşılan Yeni Foça da sessiz sakin tatil mekanlarından biri. Eski Foça ve Yeni Foça arasındaki Mersinaki koyları, en güzel plajlarıyla tatilcileri ağırlıyor, eski değirmenleri, denize dik inen yarları ve balıkçı lokantaları ile gezginlere görsel ziyafet sunuyor.
Çevredeki adalara günü birlik tekne gezintilerinin yapılabileceği Foça'ya yolunuz düştüğünde ızgara sardalye, yoğurtlu balık, kalamar dolması, balık dolması, balık çorbası, balık paçası, kuzu etli enginar, zeytinyağlı enginar dolması tadabilir, Ege mutfağının lezzetine varılabilir.
Selçuk
İzmir Aydın Karayolu'nun 73. kilometresindeki ilçe, dünyanın en büyük açık hava müzelerinden Efes Antik Kenti'nin sahibi. Her yıl binlerce turisti ağırlayan Efes Antik Kenti'ndeki buluntular Genç Tunç Çağı'na tarihleniyor. Efes, Türkiye'de mümkünse bir mihmandar eşliğinde görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Selçuk'ta bulunan Meryem Ana Evi, Aziz John Kilisesi, Artemis Tapınağı, İsabey Cami, Selçuk Kalesi de ayrı ayrı öykülere sahip kültürel miraslar arasında. Selçuk'a 8, Efes Antik Kenti'ne 6 kilometre mesafedeki Pamucak Plajı da kumu, temiz denizi ile hayal edebileceğiniz her türlü su sporu ve eğlencenin yaşandığı eşsiz bir dinlence alanı olarak misafirlerini ağırlıyor.
İlçeye gidenler, 7 kilometre uzaklıktaki Şirince köyünü de şarapları, köy mimarisi, üzüm bağları, zeytin ağaçları ve şeftali bahçeleri için ziyaret edebilir. Türkiye'nin en iyi çöp şişini de bu ilçede yiyebilirsiniz.
Uşak
Ege Bölgesi'nin iç bölümünde yer alan Uşak, dünyanın paha biçilemeyen en önemli arkeolojik değerlerinden ''Karun Hazineleri'' ve ev sahipliği yaptığı ören yerleri ile kültür turizmine meraklı ziyaretçiler için eşsiz güzellikler vadediyor.
İzmir-Ankara kara yolunda bulunan Uşak, komşu illeri Denizli, Afyonkarahisar, Kütahya ve Manisa'ya ortalama 90 dakika uzaklıkta. Kara yoluyla İzmir'den 3, Ankara'dan 4 saatte ulaşılabilen kente, hava yoluyla da THY'nin İstanbul'dan pazartesi, çarşamba ve cuma günleri düzenlediği tarifeli seferlerle gelmek mümkün.
MÖ 4 bin yılından itibaren ilk yerleşimlere sahne olan Uşak'ta, MÖ 2 binli yıllarda Hititler'in ve sonraları Frigler'in egemenliğinde olduğu bilinmekle birlikte, kent ve yakın çevresinde esas olarak MÖ 7. yüzyıldan itibaren hüküm süren Ion Uygarlığı'nın izleri hakim.
Bu uygarlık içinde dünyada ilk kez parayı basan ve kullanan, döneminin en zengin krallığı olan Lidya Krallığı'nın MÖ 546 yılına kadar süren hakimiyetinin izleri, kent ve çevresindeki tarihi kalıntı ve buluntularda gözlenebilmekte.
Kentteki bu döneme ait en önemli eserleri Uşak Arkeoloji Müzesi'nde görmek mümkün. MÖ 7. yüzyıldan itibaren bölgede hakimiyet süren Lidya Krallığı'nın, zenginliğiyle dillere destan olmuş, ''Karun gibi zengin'' deyimiyle efsane haline gelen Hükümdar Kroisos'un (Karun) paha biçilemez hazinesine bugün bu müze ev sahipliği yapıyor.
Güre köyü yakınlarında 1965 yılında yapılan kaçak kazı çalışmalarında gün ışığına çıkan, daha sonra yurt dışına çıkarılan ''Karun Hazineleri'', yıllarca verilen hukuk mücadelesinin ardından 1996 yılında ABD'deki Metropolitan Müzesi'nden iadesi sağlanmıştı.
Müzeyi ziyaret edenler, Türkiye'ye iade edilen 450 parçalık ''Karun Hazineleri''nin en seçkin parçalarından 300'ünü bu müzede görebilirler.
Uşak kent merkezi, toplam 15 bin eserin yer aldığı Arkeoloji Müzesinin yanı sıra, kent merkezinde Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan tarihi yapılarıyla da göz dolduruyor.
Bu yapılar içinde Belediye Meydanı'ndaki 15. yüzyıl eseri Ulu Cami ile bu esere yaklaşık 100 metre mesafedeki Burmalı Cami görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Kentin, Aybey, Işık ve Karaağaç mahallerinde ise tarihi Uşak evlerini görmek mümkün. Bugün büyük bölümü bakımsızlık nedeniyle kullanılamaz durumda olan bu evler, geleneksel Türk mimarisini gözler önüne sermesi nedeniyle büyük önem taşıyor.
Kent merkezindeki görülmesi gereken bir diğer tarihi ve kültürel mekan da Kurtuluş Savaşı'nın son dönemlerinde karargah olarak kullanılan ve günümüzde Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veren tarihi ev. Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis'in 2 Eylül 1922'de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'e teslim olduğu bu müze evde, halk kültürüne ilişkin birçok eser sergileniyor.
Müzede, gündelik yaşamı yansıtan giysiler ve takılar, dünyaca Uşak halıları ve Eşme kilimlerinden örnekler ile Anıtkabir Müzesi'nden getirilen Atatürk'e ait özel eşyalarla düzenlenmiş çalışma odası, yatak odası, toplantı odası ve konuk ağırlama odası görülebilir.
Kent merkezinde toplam 230 yatak kapasiteli 8 otelde konaklama imkanı bulunan Uşak'ta, kök boyasından yapılan Uşak Halısı, Eşme kilimi, pamuklu dokuma ürünleri, alışveriş yapmak isteyenlerin öncelikli tercihleri arasında yer alıyor.
Uşak, ziyaretçilerine mutfak kültürüyle de zengin seçenekler sunuyor. Kente gelenler Uşak'ın meşhur tarhana çorbası, yumurta sızdırması, ciğerli bulgur, döndürme, Arap aşı, keşkek, alacatene, köpük helva, demir tatlısı ve tahin helvasından tadabilirler.
Uşak'a bağlı ilçeler de sahip olduğu tarihi ve doğal değerleriyle ayrı ayrı güzelliklere sahip. Kent merkezinden yaklaşık yarım saatlik bir yolculukla ulaşılabilen Banaz ilçesinde, Ahat köyü sınırları içinde yer alan Akmonia Antik Kenti, görülmesi gereken tarihsel mekanların başında yer alıyor.
Banaz ilçesine 8 kilometre mesafedeki MÖ 7 yüzyılda kurulan Roma dönemi kenti, binlerce yıllık mozaikleriyle ziyaretçilerine büyüleyici bir atmosfer sunuyor.
Uşak kent merkezine 32, Sivaslı ilçesine 2 kilometre mesafedeki Sebaste Antik Kenti de MÖ 4 bin yılına kadar uzanan kalıntılarıyla dikkati çekiyor.
Uşak kent merkezine yaklaşık 40 dakika mesafedeki Ulubey ilçesi ise ABD'deki ''Büyük Kanyon''un ardından dünyanın en uzun ikinci kanyonuna sahip. Özellikle doğa meraklıları için kentin en önemli turistik mekanları arasında yer alan Ulubey Kanyonları'nın uzunluğu 73 kilometreyi buluyor.
Ulubey ilçe merkezine bir kilometre mesafede, belediye tarafından düzenlenen seyir tepesinde kanyonu bütün ihtişamıyla görebilmek mümkün. Doğaseverler ayrıca kanyon içindeki yürüyüş yolları ve patikaları da kullanabiliyorlar.
Ulubey ilçesinde görülmesi gereken bir diğer önemli turistik mekan da kent merkezine 40 kilometre mesafedeki Sülümenli köyü sınırları içinde bulunan Blandus Antik Kenti.
Büyük İskender'in Anadolu seferinden sonra Makedonyalılar tarafından kurulduğu ve şehir halkının kendilerine Makedonyalı Blaundus adını verdiğini kent, hakim bir tepede kurulmuş. Makedon egemenliğinin ardından sırasıyla Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğuna bağlı olarak yaşamın devam ettiği kentte, darphane, tapınak, tiyatro, stadyum, giriş kapısı, şehir surları ve idari binalar ayakta kalan tarihi kalıtlılar arasında yer alıyor.
Uşak kent merkezine 35 kilometre mesafedeki Karahallı ilçesi ise, ilçe merkezine yaklaşık 15 dakika mesafedeki tarihi Clandras Köprüsü ile dikkati çekiyor. MS 150'lilerde yaptırıldığı bilinen tarihi köprünün, Hristiyanların kaybolmuş yedinci mezhebi Montanizm'in başkenti olarak bilinen Antik Pepauze Kenti'ne ulaşımı sağlamak için yapıldığına inanılıyor. Bu iddiayı ispatlamak için bölgede halen ABD ve Alman bilim adamları tarafından arkeolojik çalışmalar sürdürülüyor.
Aydın
Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden Aydın, tatil yörelerine gitmek isteyenlerin geçiş noktasında olmasıyla dikkati çekiyor. Tarih sayfalarına ''Dağlarından yağ, ovalarından bal akar'' sözüyle geçen Aydın, verimli topraklarının yanı sıra turistik açıdan da önemli bir yer.
Antik dönemin birçok bilgin, mimar, heykeltıraşının yetiştiği Aydın'a gelenler, kentteki turlarına tarihi Tralleis Antik Kentini gezerek başlayabilirler.
Aydın'dan yola çıkıp deniz keyfini yaşamak isteyenler, meşhur çöpşiş tesislerine gidebilmek için otobanın dışına çıkarak 30 kilometre ilerideki Ortaklar beldesinde kısa bir mola vermeliler.
Aydın'dan yola çıkarak Kuşadası'nı gezmek isteyenlere Çamlık mevkindeki Türkiye'nin tek ''Buharlı Lokomotif Müzesi''ni görmeleri önerilir. Müzenin ardından Kuşadası'na Atatürk Yolu'ndan gidecek tatilciler, 20 kilometre sonra Türkiye'de turizmin başladığı Kuşadası'na ulaşabilir.
Mavi Bayraklı Pigale, Kadınlar Denizi, Güvercinada, Yavansu ve Aslanburnu plajlarında deniz keyfi yapacak tatilciler, Avrupa'nın en büyük su parkında rafting yapabilir, deniz canlılarıyla yüzebilir, yapay nehirde timsahları izleyebilir.
Kuşadası denizi ve güneşi, çarşısı, kalesi, diskoları, otelleri, su parklarıyla her kesime hitap edebilen tatil yörelerinden. Kuşadası'nın gezilmesi gereken bir yeri de Güzelçamlı Milli Parkı.
İlçeye 30 kilometre mesafedeki bu park, hem kumsal, hem taşlık, hem ikisi bir arada olmak üzere 3 ayrı koydan oluşur ve tertemiz deniziyle misafirlerine eşsiz güzelliğini yaşatır.
Tatilciler, Milli Park çıkışındaki Zeus Mağarası'nda da sıcak yaz günlerinin en serin dakikalarını yaşayabilirler.
Kuşadası'na 15, Davutlar beldesine 4 kilometre mesafedeki Değirmen Restoran da Kuşadası'na tatile gelenlerin vazgeçemedikleri doğa harikası bir yer olarak bilinir.
Aydın'ın turizm merkezlerinden Didim'deki Altınkum Plajı, görenleri hayrette bırakacak kadar güzeldir.
Gün batımının en canlı görülebildiği Altınkum Plajı'ndan başlayarak 53 kilometrelik sahil şeridinde hemen hepsi kumsal olan çok sayıda koyu görebilecek tatilciler, günün yorgunluğunu Apollon Tapınağı'nda atabilir.
Apollon, antik dünyanın en büyük üçüncü tapınağı olmasının yanında, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın mimari ikizi olmasıyla da dikkati çekiyor.
Antik çağın filozoflar kenti Milet, Didim'e 20 kilometre mesafede. Didim'den tatilini sahil şeridini izleyerek sürdürmek isteyenler, Menderes Nehri'nin bir başka eseri, Didim'e 30 kilometre uzaklıktaki Bafa Gölü'nde balık yiyebilirler.
Denizli
Denizli, tarihi ve turistik yerleriyle tatil tercihinde bulunacaklar için zengin seçeneklere sahip.
Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin kesişiminde yer alan Denizli, tarihi açıdan eski bir yerleşim merkezi. Horozlarıyla ünlü Denizli, zengin bir tarih ve kültüre sahip. Hierapolis ve Laodikeia, Tripolis gibi antik kentleri, kaplıcaları ve dünyada eşi olmayan travertenlere sahip Pamukkale ile Denizli görülmesi gereken bir turizm merkezi.
Ankara, İzmir ve Antalya gibi şehirlerin kavşak noktası olan Denizli'de tatil yapmak isteyenler için farklı alternatifler bulunuyor. Hava ve kara yolu ile ulaşımın mümkün olduğu kent, daha girişten itibaren ziyaretçileri güzellikleriyle karşılıyor.
Kara yoluyla Afyonkarahisar yönünden giriş yaparken ya da hava yoluyla gelirken ziyaretçileri ilk olarak Çardak ilçesinde yer alan Selçuklu eseri Çardak Kervansarayı karşılıyor.
Çardak ilçe merkezinin hemen dışındaki kervansaray, yazıtından anlaşıldığına göre I. Alaaddin Keykubad zamanında, 1230 yılında yaptırıldı. Çardak'tan Denizli'ye gelirken 30. kilometrede Kaklık Mağarası'nın levhasıyla karşılaşılıyor. Doğal sit alanı olarak belirlenen Kaklık Mağarası, ''Yeraltındaki Pamukkale'' diye adlandırılıyor. Mağara, basamaklar halinde havuzları bulunan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli travertenleri ile Pamukkale'nin küçük bir benzeri. Bol miktarda termal suyun bulunduğu mağaranın, berrak, renksiz ve kükürt kokulu suyunun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor.
Akhan Kervansarayı
Denizli şehir merkezine gelirken Denizli–Afyon kara yolunun 7. kilometresinde bulunan han, aynı adı taşıyan köyün hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçukluları'nın batıdaki son kervansaraylarından olan ve iki kitabesi bulunan Akhan, sultan hanları şemasına uymakla beraber, oldukça küçük bir han.
Denizli'nin 6 kilometre kuzeyinde yer alan Antik Laodikeia Kenti de Pamukkale'ye giderken mutlaka gezilmesi gereken tarihi yerlerden. Afyonkarahisar-Denizli kara yolundaki Pamukkale sapağına döndükten sonra 1 kilometre ileride bulunan Laodikya, Efes'ten sonra 2. büyük antik kent olma özelliği taşıyor.
Kazı çalışmaları devam eden antik kent, İncil'de 7 kiliseden birine ev sahipliği yapması dolayısıyla her sene birçok yabancı turisti ağırlıyor.
Pamukkale
Denizli denince ilk akla gelen Pamukkale travertenleri. Tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Denizli'nin en önemli turizm bölgesi olan Pamukkale, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan travertenlerden oluşuyor.
Hierapolis Arkeoloji Müzesi'ne de ev sahipliği yapan Pamukkale ören yerini, tüm güzellikleriyle keşfedebilmek için ziyaretçilerin en az yarım günlerini ayırması gerekiyor. Geniş bir alana yayılan ören yerinde ulaşım zaman zaman nostaljik motorlu araçlarla sağlansa da müze, antik tiyatro ve tarihi yapılarının hepsini görmek için bol zaman gerekiyor. İnsanları güzelleştirdiğine inanılan antik havuzdan hakkıyla yararlanmak için ise 10 günlük bir küre ihtiyaç var.
Ünlü Karahayıt Kaplıcaları da Pamukkale travertenlerinden 5 kilometre ileride bulunan aynı isimli beldede yer alıyor. Karahayıt'taki termal su kaynağı, Pamukkale'deki su kaynağına benzer bir yapıya sahip olmasına rağmen, burada beyaz travertenler oluşturmak yerine aktığı yeri kırmızımsı bir renge bürüyerek süslemiş.
Pamukkale termal kaplıcalarının bir kolu sayılan bu kaplıcaların, kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geldiği biliniyor. Belde, aralarında 5 yıldızlı otellerin de yer aldığı büyüklü küçüklü çok sayıda konaklama tesisi ile bölgenin önemli konaklama merkezlerinden.
Karahayıt'ta dinlendikten sonra Denizli'nin batısından geziye devam etmek isteyenler İzmir yolundaki Sarayköy ilçesindeki termal merkezleri ziyaret edebilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da tercih ettiği Sarayköy'deki kaplıcalar da hem tatil yapıp hem de şifa bulmak isteyenlerin tercih edeceği yerlerden.
Tripolis Antik Kenti ise Denizli merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Buldan ilçesi, Yenicekent beldesi ile Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulu. Tripolis, batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege'ye, güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile İç Anadolu ve Akdeniz'e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisi. Kentin güneyinde Çürüksu Vadisi'nde kurulmuş çağdaşı Laodikeia'ya 30 kilometre, Hierapolis'e ise 20 kilometre uzaklıkta.
Honaz Dağı, Denizli'nin Honaz ilçesi sınırları içinde yer alıyor ve Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı olarak kabul ediliyor. Milli parkın ana özelliğini, Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı olan ve 2528 metre yüksekliğe sahip Honaz Dağı ve bünyesindeki kaynaklar oluşturur.
Denizli'ye 70 kilometre, Güney ilçesine ise 20 kilometre uzaklıktaki Güney Şelalesi, birinci derecede SİT alanı ve genel sıralamada Türkiye'nin 23'üncü doğa harikası. Büyük Menderes'e yaklaşık 20 metre yüksekten dökülen şelalenin kireçli suyu sayesinde şelale yatağında kalker basamaklar oluşmuş.
Binlerce yıllık dokuma kültürüyle ünlü Buldan'daki 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı şehir dokusunu günümüze yansıtan 150'ye yakın ev de restore edilerek turizme kazandırılıyor. Görenleri hayran bırakan bu evler, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan Safranbolu evleri gibi tarih kokuyor. Buldan, Denizli'ye 46 kilometre uzaklıkta.
Şehzadeler şehri Manisa
Tarihteki adı ''Magnesia'' olan Manisa, ''Şehzadeler şehri'' olarak da biliniyor. Manisa, sadece Osmanlı şehzadelerinin kenti olmasıyla değil, her derde deva olduğuna inanılan şifalı mesir macunu, çekirdeksiz Sultaniye üzümü, yeşil sevdalısı ''Manisa Tarzanı'' ve damaklarda unutulmaz tat bırakan kebabıyla da tanınıyor.
Merkezde ve ilçelerinde sayısız tarihi eser bulunan Manisa, Mimar Sinan'ın Ege Bölgesindeki tek eseri olan Muradiye Camisi ve Külliyesi'ne de ev sahipliği yapıyor. Mesir macunu saçımı yapılan tarihi Sultan Camisi ve Külliyesi de şehir merkezinde öne çıkan belli başlı tarihi eserler arasında yer alıyor.
Kent merkezindeki Bereket Tanrıçası Kybele, Ağlayan Kaya (Niobe), Yeni Han, Rum Mehmet Paşa Bedesteni, Manisa Kalesi ise kenti yakından tanımak isteyenlerin öncelikli olarak görmesi gereken yerler listesinde ilk sıralarda alıyor. Tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar giden Aigai, Herodot'nun bahsettiği Batı Anadolu'daki 12 Aiol kentinden biri olarak biliniyor.
Manisa, 469 yıldır kesintisiz şekilde yapılan mesir şenlikleriyle dünyada eşi bulunmayan bir geleneği yaşatan bir kent. Mesir macunu, ilk olarak 16. yüzyılda meşhur hekim Merkez Efendi tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan için hazırlandı. Merkez Efendi'nin 41 çeşit baharattan hazırladığı şifalı macunla sağlığına kavuşan Hafsa Sultan'ın isteği üzerine, halkın da bu macuna erişebilmesi amacıyla 469 yıldır mesir şenlikleri düzenleniyor.
Manisa'nın yeşil görünümünde büyük emeği olan ''Manisa Tarzanı'' Ahmet Bedevi'yi anlamak, yaşadığı yer olan Manisa Spil Dağı eteklerindeki kulübesini görmeden Manisa'dan ayrılmamak gerek.
Manisa'yı keşfe çıkanlara, doğal ve tarihi güzellikleri gezdikten sonra, dinlenmek için bir Manisa kebapçısına oturmaları, üzüm şırası eşliğinde odun ateşinde pişen köftelerin tadına bakmaları önerilir.
Yenilen yemek üzerine tarihi Yeni Han'a özgü ''Cilveli Kahve'', Ayn-ı Ali Türbesi bitişiğinde yer alan Ayn-ı Ali Çay Bahçesi'nde de ''Sultan Çayı'', Manisa'ya gelenlere tavsiye edilebilecek içecekler arasında yer alıyor.
Manisa merkezde, fazladan birkaç gün daha kalabilecek ziyaretçiler, Çeşnigir, İvaz Paşa, İbrahim Çelebi, Hüsrev Ağa, Lala Paşa, Karaköy, Göktaşlı, Ayn-ı Ali, Derviş Ali, Nişancı Paşa camileri, İlyas Bey Mescidi, Revak Sultan, Saruhan Bey, Yedi Kızlar, 22 Sultanlar türbeleri, Sinan Bey Medresesi, Darphane, Molla Şaban Sıbyan Mektebi, Dere, Karaköy, Hüsrev Ağa, Alaca hamamlarını görebilir.
Sardes Antik Kenti
Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart beldesindeki Sardes Antik Kenti ve yöresi, 5 bin yılı aşkın süredir çeşitli yerleşimlere sahne olmuş. Batı Anadolu'daki yedi önemli kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da öneme sahip. Tarihte devlet güvencesinde paranın basıldığı ilk yer olarak bilinen Lidya Devleti'nin başkenti Sardes, tarım, hayvancılık, ticaret ve Sart Çayı'nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olarak tanınıyor.
Kula ilçesinde ise Kula evleri görülmeye değer eserler arasında. Kula, sivil Osmanlı mimarisinin özellerini taşıyan, genellikle 18. ve 19. yüzyıl yapısı evleriyle ünlü, görülmeye değer açık hava müzesi görünümünde. Türünün özgün örneklerini oluşturan, dar sokaklar boyunca sıralanmış evlerde ağırlıklı olarak ahşap malzeme kullanılmış. Daha çok iki katlı, cumbalı ve saçakları süslemeli olan evlerin hepsinde, yüksek duvarlarla sokaktan ayrılmış birer avlu bulunur.
Spil Dağı 1969 yılında milli park ilan edildi. Park arkeolojik ve mitolojik özelliklerinin yanı sıra, dağcılık sporuna uygun ve önemli bir rekreasyon alanı. Mitolojide Kybele, Niobe, Tantalos ve Pandereos ile ilgili öykülerde adı geçen Spil Dağı'nın eteklerinde Tantal Kalesi kalıntıları, bereket tanrıçası Kybele'nin rölyefi, Niobe Ağlayan Kaya ve Bizans Dönemi'nden kalma Magnesia Kalesi'nin kalıntıları yer alıyor.
Dağın en ünlü bitkisi, kümeler halinde yetişen Manisa lalesi. Bu lale türü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'a götürüldü ve bir döneme adını verdi.
Afyonkarahisar
Türkiye'deki termal tesis yatak kapasitesinin üçte birine sahip Afyonkarahisar, sağlık ve eğlenceyi bir arada yaşamak isteyenlerin ilgi odağı oluyor.
Afyonkarahisar'daki termal tesislerdeki doluluk oranı, her mevsim yüzde 60'ların üzerinde seyrediyor. İldeki termal tesisler, romatizma, eklem bozuklukları, çocuk felci, solunum yolları ve kalp hastalıklarının da arasında bulunduğu birçok rahatsızlığın tedavisine yardımcı oluyor.
İkbal ve Oruçoğlu termal tesisleri, sporcu kampı ve rehabilitasyon hizmeti veriyor. Afyonkarahisar-Eskişehir kara yolunun 20. kilometresindeki Gazlıgöl Termal Tesisleri'nde de otel, motel ve pansiyonlarda konaklama olanakları sunuluyor. Ömer Termal Tesisleri ve Gecek Termal Tesislerinde Türk hamamı ve olimpik yüzme havuzları bulunuyor. Devremülk hizmeti de verilen tesislere daha çok yabancı turistler ilgi gösteriyor.
Sandıklı ilçesinde belediyenin işlettiği Hüdai Termal Tesislerinde, dünyaca ünlü çamur banyosu ve Türk hamamının yanı sıra yüzme havuzu ve spor tesislerinden yararlanılabilir. Heybeli Termal Tesisleri ise cilt hastalığı olanlar tarafından tercih edilen yerlerden.
Afyonkarahisar, coğrafi konumu nedeniyle yüzyıllarca birçok medeniyete evsahipliği yapmış. Ege, İç Anadolu, Marmara ve Akdeniz bölgelerinin geçiş noktasında bulunan Afyonkarahisar, oldukça zengin mutfak kültürüne sahip.
Afyonkarahisarlılar, misafirlerine zülbiye, Afyon kebabı, nohutlu patlıcan musakka ikram ediyor. Tatlı olarak ise kaymaklı ekmek kadayıfı sofralarda eksik olmuyor. Afyonkarahisar yemeklerinde daha çok don yağı ve haşhaş yağı tercih ediliyor. Afyonkarahisar'da yetişen mor patlıcandan ise 21 değişik yemek yapılabiliyor.
Yılki atlarını izlemek için
Sandıklı ilçesindeki Akdağ ve Sultandağları'nda yaban geyikleriyle yılkı atlarını görmek şansı var. Özellikle Akdağ'daki Koca Yaylası'nda bulunan ve kendilerine insanları yaklaştırmayan yılkı atlarını görmek isteyenlere yanlarında mutlaka bir dürbün bulundurmaları tavsiye edilir.
Ankara'dan Afyonkarahisar tarafına gelenler, Emirdağ ilçesi ve çevresinde yoğurt yemeden geçmemeli. Bayat ilçesinden yöreye özgü kök boyalı kilimlerden alabilecek tatilciler, İscehisar ilçesinde de mermer hediyeliklerden satın alabilirler.
Konya'dan Afyonkarahisar'a gelenler ise Sultandağı ilçesindeki Napolyon kiraz bahçelerinin içinden geçer. Tatilcilere, buradaki kirazlardan tatmaları tavsiye edilir.
Afyonkarahisar'dan Antalya yoluna gidecekler ise Kocatepe Şehitliğine uğrayabilirler.
Kuruluş ve kurtuluşun diyarı: Kütahya
Kütahya, sahip olduğu tarih, doğa ve sağlık turizmi imkanlarıyla Anadolu'nun batısında tatilcilere önemli alternatifler sunuyor.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan, çini ve seramiğiyle ünlü Kütahya, Frig Vadisi'nden Aizanoi Antik Kenti'ne, erken Hristiyanlık dönemine ait kilise ve şapellerden, Selçuklular'dan kalma Hıdırlık Mescidi'ne kadar birçok eseri bünyesinde barındırıyor.
İlin en önemli tarihsel yapıları, Çavdarhisar ilçesinde bulunuyor. Aizanoi Antik Kenti, Kütahya-Gediz kara yolunun 54. kilometresindeki bu ilçe sınırlarında kalıyor.
Türkiye'nin en iyi korunmuş arkeolojik kalıntılarının yer aldığı Roma kenti Aizanoi, MÖ 2'nci yüzyıla ait olmasına rağmen hala ayakta kalan yapılarıyla dikkati çekiyor.
Antik kentte, Zeus Tapınağı, iki agora, termal gymnasium, tiyatro ve buna bitişik stadyum, hamamlar, sütunlu cadde, Kybele kutsal alanı, köprüler, nekropol, kanal ve su yolları gibi önemli yapılar mevcut.
Kütahya-Eskişehir kara yolunun 26. kilometresindeki Sabuncupınar bucağından başlayıp Ovacık köyüne kadar uzanan ve büyük bölümü çam ormanları arasında kalan Frig Vadisi de, Kütahya'ya gelen turistlerin en fazla ilgi gösterdiği yerlerden biri.
Vadide, Frigler'in ana tanrıçası Kybele'ye adanmış açık hava tapınaklarıyla savunma amaçlı yapılar, Roma İmparatorluğu döneminde kayalar oyularak yapılan barınaklar, mezar odaları, ağıl ve ahır olarak kullanılan mekanlar, sarnıçlar ve ambarlar önemli yer tutuyor.
Osmanlı Devleti'nin kurulduğu topraklar
Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna tanıklık eden Domaniç ilçesine Bursa-İnegöl-Tavşanlı yolunu takip ederek ulaşmak mümkün. İnegöl ve Tavşanlı'nın tam ortasında yer alan Domaniç, tarihi ve doğal güzellikleriyle şirin bir Anadolu kenti. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen Domaniç, Osmanlı'nın kuruluşundan izler taşıyor.
Devletin kurucusu Osman Gazi'nin, ninesi Hayme Ana tarafından beşiğinin kurulduğuna inanılan ve koruma altına alınan ''Mızık Çamı'', ilçeye bağlı Domur köyünde yemyeşil çam ağaçlarının arasında ziyaretçilerini bekliyor.
''Devlet Ana'' olarak bilinen Hayme Ana'nın türbesi de bu ilçeye bağlı Karaköy'de yer alıyor. Asırlardır bir gelenek halinde sürdürülen ''Hayme Ana'yı Anma ve Göç Şenlikleri'', her yıl eylül ayının ilk haftasında gerçekleştiriliyor.
Kütahya, Osmanlı'nın kuruluş dönemine tanıklık ettiği gibi, Kurtuluş Savaşı'nın kazanıldığı toprakları da bünyesinde barındırıyor.
Sakarya Savaşı'nda durdurulan düşmanın Anadolu'dan atılması için harekete geçen kahraman Türk askeri, yaklaşık bir yıl süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Büyük Taarruzu, Dumlupınar ilçesi sınırlarında başlattı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Büyük Taarruz'u bizzat idare ettiği bölge, günümüzde Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy beldesi sınırlarında kalıyor.
Dumlupınar'da, 30 Ağustos 1922'de Türk Ordusu'nun zaferiyle sonuçlanan meydan muharebesinin ardından başka seçeneği kalmayan düşman kuvvetleri, İzmir'e doğru kaçmaya başladı.
O günlerde Çalköy'de kırık bir kağnı üzerinde İsmet (İnönü) ve Fevzi (Çakmak) Paşalar ile durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal Paşa, ''Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri'' emrini burada verdi.
Bu büyük zaferi takip eden günlerde düşmanın İzmir'de denize dökülmesiyle sadece bölge değil, tüm Anadolu düşman işgalinden kurtuldu. O günlerin anısının yaşatılması için Zafertepe Çalköy ve Dumlupınar'da anıtlar inşa ettirildi. Aynı zamanda buralarda şehitlikler de bulunuyor.
Kaplıca turizmi
Kütahya, termal turizm açısından da yerli ve yabancı turistlere şifa vadediyor. Kentin kuzeyinde yer alan, Kütahya-Eskişehir kara yolunun 16. kilometresinden ayrılan yolla ulaşılan Ilıca Harlek Kaplıcaları, 25-43 derece arasında değişen, kalsiyum, magnezyum ve bikarbonat içeren şifalı suyuyla dikkati çekerken, Bakanlar Kurulu kararıyla 1989 yılında termal turizm merkezi ilan edildi.
Kütahya'nın batısındaki Yoncalı Kaplıcaları da 42 derecelik suyuyla gelenlere şifa vadediyor. Yoncalı'da 200 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, bir otel ile irili ufaklı birçok dinlenme tesisi yer alıyor.
Emet ilçesi yakınlarındaki termal merkez ise 43-56 derece arasında değişen sıcaklıktaki sularıyla ziyaretçilerini ağırlamayı sürdürürken, Gediz ilçesine 18 kilometre uzaklıktaki Ilıcasu Kaplıcaları da sıcaklığı 98 dereceye kadar şifalı sularının yanı sıra buhar ve çamur banyolarıyla dikkati çekiyor.
Kütahya'nın yöresel damak tatları Ege ve İçanadolu mutfak kültüründen izler taşıyor. Kentte Germiyan Sokak başta olmak üzere çeşitli yerlerinde bulunan ve restore ettirilip turizme kazandırılan eski konaklar, damak tatlarının sunulduğu mekanlar olarak göze çarpıyor.
Parmak pide, gözleme, tereyağlı şibit, su böreği, mantı ve cimcikten oluşan hamur yemekleri, küp eti, güveç, kavurma ve köftelerin yanı sıra zeytinyağlı yemekler, kızılcık tarhanası, ovmaç, tekke ve sıkıcık çorbaları, bu konaklarda ziyaretçilere sunuluyor.
Kent merkezindeki önemli tarihi yapılarda biri de Kütahya Kalesi. Kente hakim bir tepede bulunan kale, seyrine doyumsuz güzellikleri barındırıyor.
''Çini ve seramiğin başkenti'' olarak nitelendirilen Kütahya'da ziyaretçileri, Zafer Meydanı'ndaki büyük vazo karşılıyor. Bu yapı, kentin tarihinde önemli yer tutan çini ve seramiği yansıtması bakımından önem taşıyor.
Macar Milli Kahramanı Lajos Kossuth'un 19. yüzyıl sonlarında konuk edildiği Macar Evi de Türk ve Macar dostluğunun simgesi olarak ilgi görüyor. Her yıl mart ayında Türk ve Macar yetkililerinin katılımıyla burada Macar Bağımsızlık Günü törenleri yapılıyor.
Topraklarının yarıdan fazlası ormanlık alanlarla kaplı olan Kütahya, trekking ve piknik alanlarıyla da göz dolduruyor.
Kent merkezine 5 kilometre uzaklıkta orman içi dinlenme yeri olarak düzenlenen Çamlıca, çam ağaçları, soğuk suları, temiz havası ve manzarasıyla ziyaretçilerini tam anlamıyla dinlendiriyor.
Gediz'deki Murat Dağı, Simav'daki Gölcük yaylası, ilin önemli dinlence yerleri arasında bulunuyor.
FOTO GALERİ İÇİN: http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=galeri&kid=313&sn=1#sd
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!