Türk sinemasının sönmeyen yıldızı

Türk Sineması'nda zihinlere, kendisinin kabul etmediği 'vamp kadın' imajıyla yerleşen ve 150'ye yakın filmde oynayan Sevda Ferdağ, sinemanın gerçek bir işçisi olduğunu söyledi.

Türk sinemasının sönmeyen yıldızı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.10.2009 - 07:54

Henüz 16 yaşındayken İhsan Sedat'ın yönettiği ''O Günden Sonra'' filmiyle 1958 yılında sinema oyunculuğuna başlayan ve yarım asrı geride bırakan Türk Sineması'nın ünlü sanatçılarından Sevda Ferdağ'a, 46'ncı yılına giren Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde onur ödülü verildi.

Türk Sineması'nda bazı dönemler kısa aralıklar vererek 50 yılını geride bırakan sanatçı, geçmişteki ve günümüzdeki sinemayı, televizyonu değerlendirdi. ''Filmlerimin sayısını unutuyorum. Gerçek bir işçiyim. Sinemanın bu şartları altında kendimi, bazı arkadaşlar gibi gerçek bir oyuncu olarak kabul etmiyorum'' diyen Ferdağ, yarım asırlık sinema yaşamında kendisinde doğal bir yorgunluğun da olduğunu belirtti. Sanatçı ablası Ferda Ferdağ sayesinde 16 yaşında mesleğe başladığını, o dönem film teklifleri almaktan sokaklarda yürümekte zorlandığını anlatan Ferdağ, ''O şartlarda her şeyiyle sevmiştik sinemayı. Ben arkadaşlarımı sevdim ama sinemanın şartlarına hala alışamadım. Hala şaşırıyorum'' dedi.

Sinema çekimlerinde 48 saat uyumadan çalıştıkları günler olduğunu, bugün de rol aldığı televizyon dizisinde teknolojik imkanların artmasına karşın kendisinin ve ekibin yine aynı zor şartlarda çalıştığını dile getiren Ferdağ, şöyle konuştu: ''Çalıştığım dizi, hem Çatalca, hem Sarıyer, hem Beykoz'da çekiliyor. Bugün de tüm ekipler için zor şartlar hala devam ediyor. Onun için ben gerçek bir işçiyim. Türk Sineması'nın ağır şartları, bugün dizilerde daha ağır olarak devam ediyor.''

Yarım asırdır sinemadan hiç kopmadığını, en son olarak da Mustafa Altıoklar'ın yönettiği ''Ağır Roman'' filminde oynadığını anlatan sanatçı, sanat yaşamını şu günlerde televizyon dizileriyle sürdürdüğünü dile getirdi. Türk Sineması sanatçılarının birçoğu gibi kendisinin de 1980'li yıllarda bir dönem gazinolarda şarkıcılık yaptığını ve sinemaya kısa bir dönem ara verdiğini hatırlatan Sevda Ferdağ, ''Film teklifleri geliyor. Beni uçuracak bir senaryo olursa yaparım. İnandığım dizi olursa da yer alıyorum'' diye konuştu.
 

'Sevgi ve dostluklar olmasaydı Türk sineması olmazdı'

Sanat yaşamında Yeşilçam ve Türk Sineması ayrımlarını kabul etmediğini ve bu ayrımın yapılmasını da anlamadığını ifade eden Ferdağ, ''Sinemada en sevmediğim kavram, Yeçilçam ve Türk Sineması ayrımıdır. Böyle bir ayrımı anlamıyorum. Türk Sineması var. Yılbaşı ağacı değil ki bu'' dedi. Türk Sineması'nda bir dönem yoğun sansür yaşandığı ve sanatçıların da emeklerinin gerçek karşılığını alamadıklarını belirten Ferdağ, bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'de sinemanın geçmişteki sevgi ve dostluklarla büyüdüğünü ifade etti.

Ferdağ, soru üzerine, sahip olduğu maddi birikiminin de gazinolarda şarkıcılık yaptığı yıllardan geldiğinin altını çizerek, şöyle devam etti: ''Devlet Türk Sineması'na hiç bir dönemde sahip çıkmadı. Sansürler yaşandı. Hiç kimse gerçek değerini bulamadı. 150 civarında film yaptım. Artık bazı dostlarım da yok. Bizim dönemdeki o dostluklar ve sevgi olmasaydı bugün Türk Sineması olmazdı. Türk Sineması'nda bizim dönemimizde hiç kimsenin maddi açıdan emeğinin karşılığını aldığını düşünmüyorum. Varsa birikimlerim, gazino dönemine aittir. Onun için ben ve birçok arkadaşım her zaman Fahrettin Aslan, Osman Çağlayan gibi hayatta olmayan gerçek gazino krallarına teşekkür borçluyuz.''
 

Halit Refiğ ve 'Gurbet Kuşları'

Sinema yaşamında dönüm noktasının ''Gurbet Kuşları'' filmi olduğunu ve filmin yönetmeni Halit Refiğ'in kendisi için taşıdığı anlamı da dile getiren sanatçı, ''Halit Refiğ'in ölümü nedeniyle çok canım yanıyor. Kendi döneminde zor çalışma şartlarına hayır dediğim zaman bana sivri dilli derlerdi. Halit Refiğ de bana 'sivri dilli' derdi'' diye konuştu. Dünyada, Türkiye'de geçen yıllar içerisinde herşey gibi sinemanın da değiştiğini, yeni dönemde bu değişikliklere uygun filmlerin ortaya çıktığını bildiren Ferdağ, geçmişteki gibi yeni dönem Türk Sineması'nda da iyi ve kötü oyuncular bulunduğunu belirtti. Ferdağ, ''Yeni dönemdeki sanatçılar inşallah bizi aşarlar'' dileğinde bulundu.

Ferdağ, yeni dönemdeki sanatçıların, sinema ve dizilerdeki ağır çalışma koşullarına, maddi şartlar ve kolay şöhret edinmeleri nedeniyle hayır diyemediklerini de savundu. Genç sanatçıların, eski dönemdekilerden farklı olarak yaşanan değişim dolayısıyla çok daha rahat tavırlar sergilediklerini anlatan Ferdağ, ''Ben sinemacı değilken de o dönemdeki büyüme tarzımızdan kaynaklanan farklı duruşumuz vardı. Yeni nesil sokağa kotla çıkıyor. Ben, Beyoğlu'na çıktığımız zaman soket çoraplarımı çıkarır cebime koyardım. Artık dünya değişti, bunu da anlayışla karşılıyorum'' diye konuştu.
 

'Dizilerde başıma eşarp bırakıyorlar'

Türk Sineması'nda kendisine, ''vamp kadın'' yakıştırmasını yapanları eleştiren Sevda Ferdağ, günümüzde de dizilerde kendi dönemindeki sanatçılara yönelik belli kalıplar oluşturulduğunu savundu. Ferdağ, sözlerini şöyle tamamladı: ''Vamp kadın yakıştırmasını yapanlar ayıp etmişler. Kesin böyle bir şey yok. Başrol oynadım, iyi kızı oynadım ama kötü kızı hiç oynamadım ama yıllarca böyle gördüler. Şimdi de yaptığım her dizide hanım ağayı oynatıyorlar. Her yaptığım dizide başıma bir eşarp bırakıyorlar. Onların hayal güçlerinin az olduğuna inanıyorum. Dünyada oyuncuların üzerine hiç bir şey yapışmıyor, bizde bu var, bunda basının da suçu var.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon