Türkiye’ye alınmayan gazeteci Lepeska: Erdoğan’ın basın yasaklarının nasıl kurbanı oldum?
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye girişine izin verilmeyen serbest gazeteci David Lepeska, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün geldiği durumu kendi tecrübesi üzerinden anlattı.
“Hep Türkiye’nin cılız basın özgürlüğünden etkilenmeyeceğimi düşünürdüm, ne kadar da hatalıymışım” diyen Lepeska, Türkiye’ye girişine izin verilmemesinin ardından yaşadıklarını mizahi ancak gerçekçi bir dille anlattı.
Dünyaca ünlü Foreign Policy dergisinde yayınlanan yazıda Lepeska, Türkiye’ye dönme isteğini de anlattı: “Türkiye’ye girişimin engellenmesinin üstünden bir hafta geçmişken, Chicago’da bir kafede oturuyorum ve kendimi Türkiye’ye nasıl girebileceğimin yollarını düşünürken buluyorum. İstanbul üç yıldan fazladır benim evim. En çok aklıma yatan bir Yunan balıkçıya para verip beni Midilli’den karşıya geçirmesini sağlamak. Sarsak bir sandalla gecenin karanlığında ilerlerken, karşı istikametten gelen mülteci yüklü botları izleriz.
Ay ışığı altında iki bot yan yana geçer, belki birkaç mülteci bu aptal Amerikalıya el sallar, bu an sanki içinde bulunduğumuz dünyanın nasıl da içinin dışına çıktığını özetliyor. Ege’yi geçen mülteciler muhtemelen Türkiye’nin nasıl da yasakçı olduğunu gazetecilerden daha erken anlamıştı, ya da en azından benden. Mart ayında Türkiye’de basın özgürlüğü hakkında yazarken, yavaş yavaş kaynayan bir suyun içinde olduğumdan habersizmişim.”
‘Hükümetin baskı için seçime ihtiyacı yok’
“Türkiye’de ifade özgür olmaktan uzak. Esasında çoğunlukla korkunç bedelleri var” diyen Lepeska, son aylarda basına karşı girişilen linç eylemlerinden örnekleri sıraladı ve yabancı gazetecilerin de kokuyu giderek daha çok hissettiklerini söyledi.
Türkiye’nin gazetecilere dair kara listesinden bahseden Lepeska, son olarak kendisini de bu listeye alındığını anlattı ve “Dürüst olmalıyım, sınır dışı edilmedim ya da ülkeye girişim yasaklanmadı. Havalimanında ülkeye giriş iznim olup olmadığının yanıtı beklenirken, 20 saatin sonunda uykuma başka bir yerde devam etmeye karar verdim ve Chicago’ya doğru yola çıktım. Bugün hala Ankara’dan gelecek yanıtı bekliyorum. Hükümet bana neden izin verilmediği hakkında herhangi bir bildirimde bulunmadı” diye yazdı.
İfadeye baskının artışı ile PKK’yle yükselen çatışmaların çakıştığını ifade eden Lepeska, şöyle yazdı: “Türkiye’de 20 ayda dört seçim olmuşken, ifade üzerinde artan baskıyı yaklaşan bir diğer seçimle bağlantılı derdim. Şu anda birçok gözlemci AKP’nin Fransız tipi bir başkanlık sistemi önereceği yeni bir anayasayı referanduma götüreceğine inansa da, açık ki Ankara medyayı susturmak için yeni bir seçim kampanyasına ihtiyaç duymuyor.”
Tutuklu 30 gazetecinin 10’unun DİHA muhabiri olduğunu anımsatan Lepeska, Diyarbakır’da PKK üyeleriyle bir araya geldiği için suçlanacağına dair resmi olmayan istihbaratı da paylaştı ve “PKK’ye sempati duyan Kürtlerle buluştum, ancak herhangi bir PKK’liyle ne görüştüm ne de konuştum” dedi.
‘Türkiye, Rusya olabilir’
Lepeska’nın yazısı şöyle devam etti: “Şaşırtıcı gelebilir, ancak Türkiye’de çalışmaya başladığımdan beri Erdoğan’ın hayranıydım, destekçisi değil, ama hayranı. Gazeteciler için bir hediye gibiydi. Dudak uçuklatan bir ifade için her zaman hazırdı, şaşırtıcı derecede parlak politik hamleleri vardı. Ancak açık ki kendisi benim gibi gazetecilere pek hayran değil. Erdoğan’ın ‘çatallanmış’ dünyasında biri AKP’yi ya da Türkiye’nin ‘muzaffer’ yükselişini desteklemiyorsa ya da eleştiriyorsa, ya teröristtir ya da Türkiye düşmanı, bu ikisi arasında bir şey yok. Gerçek şu ki Türklerin çoğunluğu Kürtlere karşı derin bir güvensizlik besliyor. Bu önyargı ya da ırkçılık olarak görünebilir, ancak uzun süredir devam eden kanlı çatışmalar düşünüldüğünde anlaşılabilir.”
“Ankara’nın PKK’ye savaş açtığını” ve bunu Türkiye’de yaşayan insanların büyük bir kısmının desteklediğini düşünen Lepeska, hükümetin terörizme sempati besleyenleri vatandaşlıktan çıkarma planının bu yüzden kaygı verici olduğunu söyleyerek “Ankara’nın bu kavramı ne kadar geniş kullanabileceğini düşünürsek, Türkiye’nin yakında ‘eleştirisiz bir hava sahası’ haline geleceğini söyleyebiliriz” dedi.
Ortada bir utanç olduğunu ve bu utancın büyük kısmı AKP’ye ait olsa da, birazının da Türkiyelilerin sırtlanması gerektiğini savunan Lepeska yazısını, “Sessizlikleri dünya tarafından lanetlenmelerine neden oluyor, tıpkı devletin tüm medyayı kontrol ettiği ve gerçeğin buharlaştığı Putin’in Rusya’sı gibi. Aşağı bak Türkiye, su kaynamak üzere” diye bitirdi.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama