TÜSİAD: Devlet ve özel sektör işbirliği yapmalı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, devrin, devletin ve özel sektörün bir arada olma, önerilere kulak verme devri olduğunu belirterek "Konuşanı susturma, 'biz gerekeni yaparız' diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir" dedi.

TÜSİAD: Devlet ve özel sektör işbirliği yapmalı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.10.2008 - 08:18

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD'ın yılın ikinci YİK toplantısının açılışında konuştu.

 

Küresel kriz aşmada güvenin önemi

Yalçındağ, küresel krize karşı önlem alınırken otoritelerin en çok zorlandığı noktanın, topluma ve piyasalara güven vermek olduğunu ifade ederek, toplumda güvenin böyle zor dönemleri aşmak için en önemli unsur olduğunu söyledi.

Türkiye'de ise güven duygusunu artıracak olanın, küresel krizin boyutları ve Türkiye'nin riskleriyle ilgili ciddi bir farkındalık içinde olunduğunun gösterilmesi olduğunu dile getiren Yalçındağ, şöyle devam etti: "Hangi durumda ne yapılacağına ilişkin geniş bir istişare ve ayrıntılı bir ön hazırlık içinde olunduğunu ortaya koyabilmektir. Devir, devletin özel sektörün bir arada olma devridir. Önerilere kulak verme devridir. Konuşanı susturma, 'biz gerekeni yaparız' diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir. Evet, Türkiye'de görünen bir yangın yok, ama yön değiştiren ve kuvvetini artıran bir rüzgarın tehdidi altındayız."

 

'IMF ile yeni bir anlaşma şart'

Küresel kriz tehdidini en aza indirgemek için, uzun süredir dile getirdikleri önerileri de paylaşan Arzuhan Doğan Yalçındağ, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalanması gerektiğini bildirdi.

Yalçındağ, şunları kaydetti:
"IMF ile ivedilikle girilecek yeni ve güçlü bir işbirliği, elde edilen makro istikrarın kuvvetlendirilmesi ve sürdürülebilmesi açısından önemli bir destek oluşturacaktır. Bu konuda gereksiz biçimde gecikilmiştir. Her geçen gün IMF ile yapılacak bu anlaşmanın zorlaşması anlamına gelebilir."

 

'AB ile müzakereler hızlandırılmalı'

AB ile müzakerelerin hızlandırılacağı yönünde inandırıcı bir yol haritası ortaya koymalıyız: Türkiye, yarım bıraktığı mikro reform sürecini artık bu yol haritası çerçevesinde oluşturmalı ve takip etmelidir. Özel sektör temsilcilerini de kapsayan somut gündemli ve süreklilik arz eden forumlar oluşturmalıyız. Bildiğiniz gibi, TÜSİAD olarak ilgili bakanlarla her zaman etkin ve verimli bir iletişim içinde olduk. Bugün de bu forumlar, 'Küresel Krizin Türkiye'ye Muhtemel Etkileri' özel gündemi ile toplanmalıdır."

 

'Türkiye ekonomisi yavaşlama içinde'

"Türkiye 2001 krizinden sonra bankacılık sistemini güçlendirmiştir. Bankacılık sistemimiz bugün eskisine göre dış şoklara daha dayanıklıdır. Dolayısı ile küresel krizin bankacılık sektörü kanalıyla ülkemize sirayeti muhtemelen sınırlı olacaktır. Buna karşılık, Türkiye ekonomisi bir süredir yavaşlama içindedir. Mevcut politikalarla büyüme süreci, yapısal bir sınıra gelip dayanmıştır. Bu çerçevede, TÜSİAD olarak sürekli bir noktaya dikkat çekiyoruz: Sanayide daha yüksek katma değer -yani daha yüksek gelir ve daha yüksek istihdam- yaratacak yapısal bir dönüşüm sağlamak. Bu tespitimiz bugün için her zamankinden daha fazla geçerlidir. Türkiye yeni bir sanayi stratejisine ihtiyaç duymaktadır. Türkiye'nin sanayi envanteri çalışmasının yeni tamamlanmış olması bu konuda önemli bir fırsattır. Bu fırsat iyi değerlendirilmelidir. Sanayi stratejisinin çatısı ancak bu envanter üzerine inşa edilmesi durumunda sağlıklı sonuçlar doğurabilecektir. Bu şekilde üretim yapısının dönüşmesi, orta ve uzun vadede, bir başka risk faktörümüz açısından da önemlidir. Bu risk faktörü 50 milyar doları bulan cari açığımızdır. Yapısal olarak ciddi bir sorun oluşturan cari açık, küresel likiditenin daraldığı bu dönemde de finansman açısından bizi sıkıntıya sokabilir. Ekonomimizdeki yavaşlama ve dünyadaki petrol ve emtia fiyatlarının düşmesinin cari açık üzerinde yaratacağı olumlu etkiler ise bu konunun sorun olmaktan çıkması için yeterli olmayabilir. Öte yandan, en büyük ihraç pazarımız olan AB'de büyüme yavaşlayacaktır. Durgunluğun Rusya'ya da sıçramasıyla ihracatımız olumsuz etkilenecektir. Ayrıca, bu iki coğrafyada yaşanacak daralmanın bireysel gelirler üzerindeki olumsuz etkisi sonucu başta turizm olmak üzere hizmet sektörü gelirlerimiz de azalabilir. Özel sektörün 140 milyar doları bulan orta ve uzun vadeli dış borcunun yarattığı açık pozisyonu da başka bir önemli risk faktörü olarak dikkate almak gerekiyor. Küresel kredi piyasaları daralırsa, doğacak finansman açığını, kısa dönemde sınırlı iç tasarruflarımız ile telafi etmek pek mümkün olamayacaktır. Bunun gelir ve istihdam üzerindeki etkilerini yaşamak durumunda kalabiliriz... Nitekim, daha şimdiden tarım dışı sektördeki işsizlik oranında yüzde 11-12'lerden, yüzde 14-15'lere hareket etme eğilimi gözlüyoruz."



"'Herkes benim çizgime gelsin' düşüncesi yanlış"

"Demokrasi kültürünü içine sindirememeyi, 'herkes benim çizgime gelsin' düşüncesini, ülkeyi yolundan saptıran suni gündem konuları ortaya atarak siyasetin ve bürokrasinin ulusal hedeflere kilitlenmesine engel olmayı siyasal istikrar anlayışıyla bağdaştıramıyoruz. Her yapıya bulaşması mümkün olan yolsuzlukları, itibarın ve güvenin düşmanı olarak görüp üstüne gitmek yerine, bu konudaki her türlü uyarı ve eleştiriyi siyasal karşıtlık olarak algılamayı da siyasal istikrarı pekiştirmekten uzak bir tutum olarak görüyoruz.''

 

Aktütün saldırısı

Konuşmasında şehit aileleri ve yakınları başta olmak üzere tüm Türkiye'ye baş sağlığı dileyen Yalçındağ, "Acımız büyük, ama, bu acı ülke sathında sağduyunun yitirilmesine yol açmamalı..." dedi.

Bu büyük acının, bir yandan terörün kaynaklarının kurutulması, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan gelişmesi konularının bir kez daha enine boyuna tartışılmasına yol açmasını, öte yandan da terörle mücadelede alınabilecek yeni fiziki önlemlerin hiçbir fedakarlıktan kaçınılmadan ve ivedilikle alınmasını sağlamasını dileyen Yalçındağ, ancak bunları yaparken, güvenlik gerekleri ile demokratik hakları karşı karşıya koymak, hele AB uyum yasalarının güvenlik zafiyeti yarattığı noktasından hareket etmenin, Türkiye'yi doğrudan teröristin istediği tuzağa çekeceğini ifade etti. Yalçındağ, "Çünkü terörizm ve onun ideolojisi özgürlüklerin kısıtlandığı ortamlarda daha kolay beslenip büyümektedir" diye konuştu.


 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler