Yönetmen Agnes Varda 90 yaşında kanserden hayata veda etti
Sinema dünyasını sarsan haber Fransa’dan geldi: Agnes Varda önceki gece hayata veda etti. Fransız Yeni Dalga akımının nadir kadın yönetmenlerinden olan ve Godard kadar olmasa da hâlâ aktif şekilde sinemayla ilgilenen Varda geçen yıl tüm dünyada büyük ilgi gören “Visages, Villages” adlı belgesele imza atmış (JR ile birlikte), bu yıl da son filmi “Varda par Agnes”i Didier Rouget ile birlikte kotarmıştı.
30 Mayıs 1928’de Belçika’da dünyaya gelen Agnes Varda’nın babası Anadolu göçmeni bir Rum, annesi ise Fransızdı. Genç yaşta Paris’e giden ve burada Jean Vilar yönetimindeki Théâtre National Populaire’de çalışmaya başlayan Varda bu sıralarda fotoğrafa merak saldı. 1954 yılında başrollerini Philippe Noiret ile Silvia Monfort’un oynadığı ilk filmi “Pointe Courte”u çektiğinde montaj masasında o yıllarda adı yeni yeni duyulmaya başlanan bir başka sinema devi, Alain Resnais oturuyordu. Belçika Sinema Dergisi’nde (Revue belge du cinema) bu amatör nitelikli film için “Yeni bir sinemanın tohumları atılıyor” nitelemesi yapılacaktı. Bir anlamda Godard, Resnais, Truffaut gibi isimlerden yıllar önce Yeni Dalga’nın ateşini yakıyordu Varda.
İleriki yıllarda hayatını birleştireceği Jacques Demy ile 1958’de bir festivalde tanışan Varda ona asıl ününü getirecek ve Yeni Dalga’da önemli bir figür haline gelmesine yol açacak olan “Cléo de 5 a 7”i (5’ten 7’ye Cléo) 1961’de çekti. 60’lı yıllar boyunca kısası uzunu, belgeseli kurmacası birçok filme imza atan Varda bir yandan da Alain Resnais, Chris Marker, Jacques Demy gibi isimlerle birlikte “Sol Yaka” (Rive Gauche) olarak anılacak küçük bir grubun da üyesi olarak bilinecekti. Adından da tahmin edileceği gibi Seine’in sol yakasına atıf yapan bu grup bir yandan da onların politik duruşlarını tarifliyordu.
Feminist tavrıyla da öne çıkan ve bu alanda eylemcilikten geri durmayan Agnes Varda 1971 yılında “343’lerin Manifestosu” olarak bilinen ve kürtajın yasallaşmasını talep eden bildiriye imza attı. 1976’da çektiği “L’une chante, l’autre pas” (Biri şarkı söylüyor, diğerleri değil) adlı müzikal filminde de yine 60’lı 70’li yıllarda kadınların özgürleşmesini işleyecekti.
1965’te “Le Bonheur” (Mutluluk) adlı filmiyle Louis Delluc ödülünü alan Varda, 1985’te de “Sans toit ni loi” adlı filmiyle Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ödülünü aldı. Varda 2015’te de Cannes Film Festivali’nde Onur Ödülü (Palme d’honneur) alan ilk kadın sinemacı olarak tarihe geçti. 2017’de ise bu kez Onur Oscar’ı alarak Akademi tarafından taltif edildi.
Fransız Yeni Dalga’sının annesi ya da büyükannesi olarak anılan Varda yıllar sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide ilk filmi için şunları söylemişti: “İlk filmimi yaptığım zaman sinema dünyasının dışından biriydim, kimseyi tanımıyordum ve hatta film bile izlemiyordum. Yani sinemayı yoktan icat etmem gerekmişti ve bunu da çok az bir parayla yapmıştım. Ama yapmak istediğim şey buydu, onu biliyordum.”
Çift renkli saçları, insanın hafızasından silinmeyecek gülümsemesi ve beyazperdenin tarihine geçen filmleriyle Agnes Varda sinemanın ta kendisiydi.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi