Agatha Christie’nin kayıp on bir günü!

Andrew Wilson, Agatha Christie'nin gerçek yaşam öyküsüne dayanan, zekâ dolu üslubu, akıcı ve gerilimin bir an bile eksilmediği anlatımıyla gerçekle kurguyu ustaca harmanladığı romanı Cinayet Ustası (Altın Kitaplar / Çev. Çiğdem Öztekin); gizemli polisiye romanların kraliçesinin 1926 yılının Aralık ayında aniden ortadan kaybolduğu on bir günü, korkularını, umutlarını dile getiriyor.

Yayınlanma: 09.04.2022 - 00:03
Abone Ol google-news

GİZEMLİ KAYBOLUŞ!

3 Aralık 1926 gecesi ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie arkasında hiçbir iz bırakmadan gizemli bir şekilde ortadan kaybolur.

Christie tam da o sıralarda son romanı Roger Ackroyd Cinayeti ile dünya çapında bir ün kazanmış, delicesine aşık olduğu eşinin bir metresi olduğunu öğrenmiştir. Üstüne çok sevdiği annesini kaybetmiş olmanın ruhsal çöküntüsü içindedir.

Sherlock Holmes romanlarının yazarı Arthur Conan Doyle’un da katıldığı geniş çaplı operasyonlara karşın ünlü polisiye yazarı bir türlü bulunamaz.

On bir gün sonra Harrogate’de kocasının metresinin adıyla kayıt yaptırdığı lüks bir kaplıca otelinde gazetede kendisiyle ilgili haberleri okurken bulunan Christie, kayboluşu ve o arada ne yaptığıyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaz. Eşi, Christie’nin geçici bir hafıza kaybı yaşadığını belirtir.

CHRISTIE, NELER OLDUĞUNU ASLA AÇIKLAMADI!

Agatha Christie, yaşamı boyunca bu on bir günle ilgili herhangi bir açıklama yapmaz. Ünlü yazarın yaşamındaki bu gizem bugüne kadar çözülememiş, o on bir günde yaşananlar hiçbir zaman öğrenilememiştir.

Peki ya Agatha Christie o sırada hain bir şantajcının kurbanı olduysa? Amansız bir düşmanla savaşmak zorunda kaldıysa? Kendini bu şantaj kıskacından kurtarmak için umutsuzca çabaladıysa? Hatta gizemli cinayetlerin kraliçesi cinayet işlemek zorunda kaldıysa?

Bu bir dizi dehşet verici olayın başlangıcıdır. Acımasız şantajcı Christie’den önce ortadan kaybolmasını sonra da cinayet işlemesini ister.

Christie bu şantajcıdan kurtulmak, çok önem verdiği ailesine zarar gelmemesi için işleyeceği cinayette zekâsını, bilgisini ve becerilerini son noktasına kadar kullanmak zorundadır…

CHRISTIE, BU ROMANIN YAZILACAĞINI BİLİYORDU!

Andrew Wilson, Cinayet Ustası (Altın Kitaplar) romanında, Agatha Christie’nin 1926 yılının Aralık ayında aniden ortadan kaybolduğu bu on bir günü, korkularını ve umutlarını ustalıkla kurguluyor.

Agatha Christie’nin kendisi de bu kitabın yazılacağından haberdardı. Cinayet Ustası’nın editörü John Davidson da “Bayan Christie’ye bu roman fikrimi söylediğimde doğal olarak çekimser davrandı. Yine de kabul etti ama bir koşulu vardı. Kitap ölümünden kırk yıl sonra yayımlanacaktı,” açıklamasında bulunmuştur.

Agatha Christie’nin en büyük hayranlarından biri olarak gerek biyografisini gerekse tüm eserlerini okumuş ve birçoğunu da dilimize çevirmiş biri olarak bu roman beni çok heyecanlandırdı.

Polisiye romanların usta yazarı gerçek yaşamında da ailesini her şeyin üstünde tutan, eşine delicesine aşık, çocuğuna tapan ve onlara bir zarar gelmesin diye her şeyi yapabilecek bir kadın. Zaten Mary Westmacott adıyla kaleme aldığı psikolojik romanlarında da bu açıkça görülmektedir.

AKICI, GERİLİMLİ, ZEKİ BİR KURGU!

Andrew Wilson, Agatha Christie gibi ünlü bir kadının yaşamındaki bu gizemli on bir günle ilgili sorulara, zekâ dolu üslubu, akıcı ve gerilimin bir an bile eksilmediği bir anlatımla kurguladığı romanı Cinayet Ustası’nda yanıt bulmaya çalışırken; duygusal, kocasına aşık, ailesine bağlı ünlü bir kadının aile sırlarının topluma açıklanması ve küçük kızına zarar verilmesi gibi bir tehdit karşısındaki ruhsal durumunu da ustalıkla yansıtmış.

Tabii bu Agatha Christie’nin bu çıkmazdan kurtuluş şekli de tam Christie romanlarının çizgisinde ve tadında.

Yazar, Christie biçeminde yazıyor ve tıpkı onun gibi fazla dramatik sahnelerden kaçınıyor. Romanın büyük ölçüde Christie’nin ağzından anlatılıyor olması da çok ilginç.

Agatha Christie’nin olayın kahramanı olarak kendi ağzından anlattığı bölümlerde, düşünce şekli, duyguları ve olaya yaklaşımı; dışarıdan birinin ağzından anlatılan bölümlerde ise gizemli on bir günün öyküsü, tarafsız kişilerin polislerin ve gazeteci olmak isteyen genç bir kadının dilinden anlatılıyor.

Kitabı okumaktan büyük keyif aldım ve kurgudan da etkilendim. Ancak öyküye temel alınan gerçeklere karşın bunun sonuçta bir kurgu roman olduğunu da akıldan çıkarmamak gerek.

Özellikle polisiye sevenlerin ve Agatha Christie hayranlarının bu akıcı romanı okurken sevilen yazarın iç dünyasını daha yakından tanımaktan zevk alacaklarını düşünüyorum.

Yazarın Agatha Christie’nin kahramanı olduğu bu seriyi dünyanın çeşitli ülkelerinde ünlü yazarın gizli servis emrinde bir dedektif olarak gizemli olayları çözdüğü bir dizi romanda sürdürdüğünü de belirtelim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler