Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Biz pazar akşamı ne izledik?
Sanki zorla bir araya getirilmiş üç insan.
Bir gazeteci iki politikacı.
Yersiz ve gereksiz ve gerekçesiz bir seçim tekrarına bir hafta kala, sözde bir tartışma programı için ekranlara çıktılar.
Hapishanede gözetim altında yakınlarıyla görüşen mahkûmlar gibi...
Üçü de saatlerce kendilerini tuttular da tuttular.
Derin derin nefesler aldılar ve dikkatli cümleler kurdular.
Söylemek istediklerini değil, söylemeleri gerekenleri söylediler.
Cımbızla seçilmiş kelimeler...
Sansürlü gerçekleri gizlemekten yorgun gözler...
Ne gülerken içtendiler; ne itiraz ederken.
Sorulamayan sorular ve verilemeyen cevaplar, sorulan sorulardan ve verilen cevaplardan daha anlamlıydılar.
***
O yüzden biz...
Pazar akşamı televizyonda seçim öncesi gerçek bir tartışma programı izlemedik, izleyemedik.
Biz o akşam bu ülkenin başına geleni izledik.
Mevcut iktidarın tehditkâr varlığı yerini daha demokrat bir iktidara bırakmadığı sürece, bu ülkenin başına gelecekleri, gelebilecekleri izledik.
Biz pazar akşamı bir gazetecilik marifeti de izlemedik.
Gazeteciliğin, haberciliğin, televizyonculuğun ne hale geldiğini izledik.
İktidarın son yirmi yıl içinde, bu ülkenin tarihi boyunca güçlükle elde ettiği zaten kısıtlı olan kazanımlara ne kadar büyük bir zarar verdiğini izledik.
Haber alma özgürlüğümüzün, tartışma kültürümüzün elimizden alınıp nasıl çöpe atıldığını izledik.
Dayatılanlarla yetinmenin, korkularla biçimlenmenin felaketini izledik.
Politikanın gelebileceği en çirkin noktayı ayan beyan izledik.
Bu ortamda yapılan tüm seçimlerin aslında seçim olmadığını, olmayacağını izledik.
Ve daha da önemlisi, kendimizi izledik.
Yaşadığımızı sandığınız ülkede... aslında yaşamadığımızı, her gün yavaş yavaş öldüğümüzü canlı canlı izledik.
Son yirmi yıl içinde nelerden taviz verdiğimizi...
Düşünce yapımızın nasıl değiştiğini, değişmek zorunda kaldığını...
Eski önceliklerimizin artık yerini bambaşka önceliklere bıraktığını...
Hayallerimizden tasarruf edişimizi...
Doğru bildiklerimizi bir kenara atışımızı...
İdeallerimizin yıkılışını, o yıkıntıların altında nefessiz kalışımızı...
Yetinişimizi... izledik.
Yıllarca farkına varmamakta direnilen tehlikenin artık bizim bünyemize de nüfuz etmiş sonuçlarıyla çok ama çok sert yüzleştik.
***
Sandığın başına bu ağır yüzleşmeyle gideceğiz.
Aslında başımıza gelen bu kötü şey... iyi bir şey.
Çünkü net bir şekilde gördük, bu ülke dini siyasete fütursuzca alet eden iktidarın verdiği zararı bugünden yarına kolayca onaramayacak.
Her şey de öyle hemen çok güzel olmayacak, olamayacak.
Çünkü hâlâ “her şey” nedir, “güzel” nedir bir muamma.
O yüzden biz pazar akşamı izlediğimiz o “tartışmama” programında kendimizden bile gizlediğimiz çok önemli bir gerçeği izledik.
Ülke bu seçimde sandığa, her şey güzel olsun diye gitmiyor.
“Her şey”in güzel olmasını isteme özgürlüğünü geri almak için gidiyor.
Ki her şey bir gün gerçekten güzel olsun.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
En Çok Okunan Haberler
- Kepez Belediyesi'nde yeni başkan belli oldu
- AKP'li isimden istifa çağrısı!
- Şu pişkinliğe bakar mısınız!
- Dilan ve Engin Polat çiftinin yargılandığı davada karar
- Merkez Bankası faiz kararını açıkladı
- Milletvekili sayısı artacak
- Öğrenilmesi en zor dili açıkladı
- 'Kapıdan içeri sokmayın'
- Soylu geri mi dönüyor?
- Okyanus kadar derin 4 burç