Aydın Engin

Özyönetimi anlamayanlara ve özyönetimden korkanlara…

21 Eylül 2015 Pazartesi

Kürt siyasal hareketinin güçlü olduğu kimi kentlerde art arda “demokratik özerklik” ya da “özyönetim” ilan edilmesiyle demokratik özerklik ve özyönetim gibi çok önemli ve sadece Kürtler için değil bütün ülke için demokratik sıçrama yaratabilecek bir hedef epey yara aldı.
Özel harekât polislerinin vahşet sınırındaki saldırılarına isyan etmenin haklılığı demokratik özerklik gibi önemli, değerli ama çetrefil bir siyasal ve demokratik hedefi “biz yaptık oldu” kolaycılığı ile ilan ediverenlerce ciddi ölçülerde gölgelendi. Birilerinin “Biz artık demokratik özerklik ilan ediyoruz. Bundan sonra Ankara’nın yasalarını da memurlarını da dinlemeyeceğiz. Çünkü onlar meşruiyetlerini yitirdiler” demeleri sahiden çocukçaydı. Öcalan’ın geliştirdiği, Selahattin Demirtaş’ın geçen seçim kampanyası sırasında yalınlık ve açıklıkla anlattığı demokratik özerklik hedefini bir sayfalık ve sloganlardan ibaret bir metni okuyuvermekle hayata geçirebileceklerini sananlar besbelli ki demokratik özerkliği pek anlamamışlar.
O yüzden hiç kekelemeden, birileri alınır kaygılarına kapılmadan Kürt siyasal hareketinin bütün bileşenleri için “Demokratik özerklik nedir ve ne değildir dersi”nin başlatılmasında büyük yarar var. Bu konuda epey okkalı metinlerden, herkesin anlayabileceği basitlik ve yalınlıktaki metinlere kadar bir hayli yazılı malzeme var. Keza kafa karışıklığını gidermek için demokratik özerklik, özyönetim, Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı gibi birbiriyle akraba olan ama bir ve aynı olmayan kavramlar arasındaki ayrım ve ayrımcıkların da bilinmesinde yarar olsa gerek.

***

Özyönetimi anlamayanlar için bu kadar…
Gelelim özyönetimden korkanlara…
Özyönetim katılımcı demokrasinin ete kemiğe bürünmesinde atlanamaz bir eşiktir. Ankara’da kerameti kendinden menkul zatların ve onların memurlarının tüm ülkeyi değil, her kentte, kasabada, köyde, mahallede, sokakta yaşayanların kendi kendilerini idare etmesidir.
Özyönetimden korkanların bir kesimi anlamadıkları için değil, iktidarın sarhoş edici gücünü ellerinden kaçıracakları, en azından azaltacağı için korkuyorlar. Domuzuna biliyorlar ki özyönetim ülkenin bölünmesine giden bir adım filan değil. Yine domuzuna biliyorlar ki Kürt siyasal hareketi ülkeyi bölüp kendi ulus-devletini kurmak gibi bir hedefi önüne koymuyor, tersine reddediyor.
Ulusalcıların ülkenin bölüneceği paranoyası üstüne kurdukları özyönetim karşıtlığı ise esas olarak Türk ulusdevletini koruma güdüsüne, onun çağdaş ve demokratik bir devlete dönüşmesinden ürkmelerine dayanıyor.
Oysa etnik kökenleriyle, inançlarıyla, yaşam alışkanlıkları ve kültürleriyle böylesine renk alacası bir ülke Ankara’nın dünyayı ve hayatı siyah-beyaz’a indirgemiş buyruklarıyla yönetilemez ve yönetilmemeli…
Bunu kavramak ve özyönetime dayalı bir devlet düzenini savunmak için kafayı kaldırıp dünyaya bakmak yeterli. Mesela Brezilya, Meksika, Almanya, İsviçre örnekleri bölünme tehlikesiyle yaşayan ülkeleri değil, tersine birliği pekişmiş katılımcı demokrasinin zenginleştiği ülkeleri gösteriyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları