Fransız çizer Alfred’in uyarlamasıyla ‘Beni Avlayamazsınız’
Guillaume Guéraud’nun aynı isimli romanından (Je Mourrai Pas Gibier), Fransız çizer Alfred tarafından çizgiromana uyarlanan, gençlik edebiyatının “kara” örneklerinden Beni Avlayamazsınız (Karakarga Yayınları), henüz ergenlik çağındaki bir genci, doğduğu ve büyüdüğü kasabada bir kutlama gecesini katliama dönüştürmeye götüren süreci anlatıyor.
Adı Martial... Ağabeyinin düğününde beş kişiyi öldürdü, iki kişiyi ağır bir şekilde yaraladı. Aslında kendisi de intihar edecekti, ancak fişeklerin hepsini kullanmıştı. Camdan atladı, sakatlandı. Ağlıyor. Vicdan muhasebesi, pişmanlık veya üzüntüden değil, kırılan bacağının acısından.
Bu şekilde başlayan ve geçmişe dönüşlerle ilerleyen, Fransız çizer Alfred’in, Guillaume Guéraud’nun aynı isimli romanından (Je Mourrai Pas Gibier) çizgiromana uyarladığı Beni Avlayamazsınız (Karakarga Yayınları), henüz ergenlik çağındaki bir genci, doğduğu ve büyüdüğü kasabada bir kutlama gecesini katliama dönüştürmeye götüren süreci anlatıyor.
THE WILD BUNCH VE BENİ AVLAYAMAZSINIZ!
Küçük yaşta başlayan sinema tutkusunu yazılarına yansıtan Guéraud, hikayeyi Sam Peckinpah’in The Wild Bunch filminden etkilenerek kaleme aldığını dile getiriyor. Usta çizer Alfred ise, onun planlara ayırarak, kısa ve keskin cümlelerle oluşturduğu sinematografik anlatımını çizgileriyle akıcı şekilde canlandırmayı başarıyor.
Beni Avlayamazsınız, Mortagne isimli kurmaca bir yerleşim yerinde geçiyor. Guéraud romanı, The Wild Bunch’ın verdiği esinin yanı sıra, gerçek bir gazete haberinden yola çıkarak yazmış.
Martial’in doğup büyüdüğü, ama kendini yabancı hissettiği kasaba iki ezeli düşman cepheye ayrılmış halde; bağda çalışanlar ve kereste işinde çalışanlar.
Kavga, gürültü, şiddet ve alkolü bol, herkesin “avcı” olmakla övündüğü bu ataerkil düzen içinde kalmamak için Mortagne dışında bir okula gidiyor Martial. Böylece, gelenek haline gelen iki meslekten birini öğrenmeyi -taraflardan birine dahil olmayı- reddediyor. Avcı olmayı da reddediyor, Mortagne sakinlerini avladığı güne kadar.
ÇOCUK / ERGEN KAHRAMANIN CANAVARLAŞMASI!
Gençler için yazdığı romanlarındaki şiddetin yüksek dozu nedeniyle kimi eleştirilerle karşılaşan Guéraud, Beni Avlayamazsınız’da toplumun “kurban” olarak okumaya alışkın olduğu çocuk / ergen kahramanın dönüşebileceği “canavarı” rahatsız edici şekilde göz önüne koyuyor.
Hikâyeye asıl gücünü veren de, seri ürettiği kötülüğe bakmamayı, baksa da görmemeyi tercih eden toplumun huzurunu kaçıran bu “rahatsız edicilik” oluyor.
Hikâyeyle iç içe geçmiş haldeki şiddet, özellikle “köyün delisi” Terence’a yapılanlar düşünülünce tiksinti veriyor. Bu da, Julia Kristeva’nın “iğrençlik” kavramını çağrıştırıyor. Çünkü ünlü psikanalistin ifade ettiği gibi, bir bedeni iğrenç kılan kirlilik ya da hastalık değil, bir kimliği, bir sistemi, bir düzeni rahatsız ediyor oluşu.
İĞRENÇLİK KAVRAMI...
İğrenç, Kristeva’ya göre, ne özne ne nesne olan bir var ol(ma)ma kategorisinde yer alıyor. Zygmunt Bauman’ın ifadesiyle “insandışılaştırılmış” bir varlık. Sistemin dışındaki “iğrenç” olarak Terence, bedeni tersyüz edilerek (içteki dışa çıkartılarak) öldürülüyor. Yine Kristeva’nın yorumuyla; bedenin tersyüz edilmesi, öznenin kelimenin tam anlamıyla aşağılanmasını, reddedilmesini akla getiriyor.
Hikâyenin diğer “ötekisi” de, sadece köyün delisiyle bağ kurabilen Martial. yaşı gereği kimlik krizinin içinde bunalan delikanlının iç gerçekliği ile Mortagne gerçekliği karşı karşıya geliyor.
ÇOCUKLUĞA VEDA!
Kaçınılmaz olarak, çocukluğuyla vedalaştığı dönüşüm başlıyor. Büyümek ve kendini tanımak için özdeşleştiği modellerden kopmayı deniyor. Yakınlık kuramadığı, ona dehşet veren dış gerçekliği reddediyor. Ebeveynlerinin yatak odasından, dış gerçekliğe doğrultuyor silahını.
Tüfeğin ucunda kalanlar, yaşam boyu yaptıkları eylemlerle kendi kendilerini insandışılaştırdıkları için, Martial tarafından katledilmeleri kolaylaşıyor. Dış gerçekliği yok etmeye çalışırken büsbütün ona evriliyor kahraman. Kurban cellada dönüşüyor.
KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI!
“Normal” olan, belli bir psikopatolojisi bulunmayan bireyin -Guéraud’nun romanındakilerle aynı olmasa da- belli şartlar altında şiddeti çok rahat uygulayabilir hale gelmesi, insanı insan olarak görmemeye şartlandıran dönüşümün kolaylığı ve aleladeliği, bir yandan da Hannah Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” kavramını anımsatıyor.
Özetle, Beni Avlayamazsınız bir çırpıda okunuyor, ancak okuru, üzerine uzun uzun düşünülecek çok sayıda kavram, olgu ve sav ile baş başa bırakıyor. Ve tam bunları düşünürken, akıllara kısa süre önce ABD’de 18 yaşında bir gencin Teksas tarihinin en kanlı okul saldırısını gerçekleştirdiği haberi geliyor...
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!