Depremzede çocuk olmak!

Yıkımın üzerinden 13 gün geçti. Keder çocukların yüzüne sinmiş. Hayalini anlatıyor Mert: “Mersin’de yaşamak istiyorum. Çünkü ucuz.” Öfkeliyim. Size çocukluk hariç her şeyi yaşattı bu ülke.

Yayınlanma: 19.02.2023 - 02:00
Depremzede çocuk olmak!
Abone Ol google-news

Büyük yıkımın üzerinden 13 gün geçti. Kurtulanlar şimdi hayata tutunma çabasında... Büyük depremi yaşamamış olan bizler bile umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bu günlerde, hiçbir duygudan tat alamayan, ruhu sönmüş, yürüyen enkazlar gibiyiz. Ancak hepimize iyi gelen tek bir şey var: Dayanışma...

Kıyametin yaşandığı bölgedeki ilk şok, varlığını göstermesi beklenen devletin bölgeye 48 saat gelmemesi oldu. Bu şokla birlikte insanlarımızı betonların altından kurtarmak için kendiliğinden başlayan insan seferberliği, büyüyerek, dünyanın dört bir yanına ulaştı. 

ŞEHRİ TERK EDİYORLAR

Depremin ikinci haftasındayız. Enkazların altından gelen mucize kurtuluş haberiyle umutlansak bile gerçek tüm çıplaklığıyla ortada. Kayıpların listesi ne yazık ki tutulmuyor. Açıklanan ölüm sayısı 41 bine yaklaşıyor. Oysa sadece Antakya’da yaşayanlar, henüz ulaşılmamış yüzlerce enkazın altında bir o kadar daha insan olduğunu söylüyor. 

Çok sevdiğim Antakya yıkıldı. Çok şükür ki dostlarım hayatta. Hiçbir bina oturulacak durumda değil. İnsanlar, kaybettikleri yakınlarının cenazelerini toprağa verip şehri terk ediyor.

YÜZLERİNDE KEDER VAR

Keder çocukların yüzlerine sinmiş. Çok az konuşuyorlar. Fevzi Mert’e soruyorum:

  • Şimdi nerede yaşamak istiyorsun?

- Mersin.

  • Neden?

- Çünkü deniz kenarı ve ucuz.

  • Antalya da deniz kenarında?

- Evet ama Antalya çok pahalı!

Kuracağı yaşamı, “hayatın ucuz olacağı” bir yerde kurmak üzerine planlayan sevgili Fevzi Mert; çok üzgünüm, çok öfkeliyim, çok kızgınım...

Ah çocuk, 

Sana bunları yaşatan binlerce sorumludan biri bile istifa etmedi, birinin bile istifası istenmedi.

Bağışla bizi demek istiyorum ama; ah çocuk bağışlama bizi... Bağışlama bizi.

ÜÇ ‘KAHRAMAN’ KARDEŞ

Kumlarda koşan üç kardeş… Üzerlerinde yardımlardan seçtikleri “Superman” kıyafetleri. Arama kurtarma çalışmalarında adını çok duyduğumuz, en çok yıkım olan Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ilçesinden gelmişler. Anneleri Betül Kılavuz anlatıyor: “Eşim fabrikada gece vardiyasındaydı. Çocuklarımla yalnızdım. Deprem bizi burgu gibi bir duvardan diğerine savurdu. Dört katlıydı binamız. Biz üçüncü kattaydık, zor kurtulduk. Evimiz enkaz oldu. İlk günler yardım alamadık. Kendi çadırımızı kendimiz yaptık. Kahramanmaraş’ta yaşam kalmadı. Şehrimizin yarısı göçük altında. Girilemeyen enkazlar var…”

Bu otele nasıl kabul edildiklerini soruyorum. AFAD’a kayıt yaptırdıktan sonra, otobüsle buraya yönlendirildiklerini anlatıyor. 

‘MUTLAKA GERİ DÖNECEĞİZ’

Güneş soğuğu kırıyor. Kumsalda çocuklarıyla oynayan anneler gözüme çarpıyor. Afetzedelere ilk kapılarını açan otellerden biri Süral’lar. Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman, Antakya’dan gelen 600 misafirleri var. Afetzedeler, yıkadıkları kazakları, pantolonları, havuz kenarına sermişler. Yaşlılar, güneşe vermiş yüzlerini, gözleri kapalı... Farklı memleketlerden gelen insanların acısı derin bir sessizliğe dönüşmüş. Ortak kederle yakınlaşan insanlar sessizce konuşuyorlar aralarında. Çimlerin üzerinde bir baba, yürümeyi öğretiyor oğluna.. 

“Ailemden kaybetmediğim o kadar az insan var ki. Eşim hamile, doğacak bebeğimizle avunuyoruz” diyor Hakan Koçaker. Antakyalı bir market çalışanıymış.  “Antakya’ya geri döneceğiz mutlaka. Baştan inşa etmemiz 4-5 yılı alabilir ama yeniden döneceğiz vatanımıza” diyor. 

TOPRAĞA VERME KUYRUĞU!

Nihayet dostlarıma kavuşuyorum. Son belgeselim “Çocuklar Hep Doğruyu Söyler’in kahramanı 10 yaşındaki Fevzi Mert, Antakya’yı vuran felaketten yara almadan kurtuldu. Annesi, babası ve kız kardeşi Zeynep’le uzun bir yolculuktan sonra Side’ye ulaştılar. Yorgunlar. Fevzi Mert’in dedesi, babaannesi artık hayatta değil. Baba Emre Öcal kendi çabalarıyla enkazı kazıdığını, hiçbir yardımın gelmediğini, dördüncü günde Yunan arama kurtarma ekibinin cenazeleri çıkardığını anlatıyor. Anne Petek Öcal, “Kulağımda insan sesleri… Her an, her saat. Kulağımdan gitmiyor. Yerin altından, enkazlardan gelen insan sesleri! Cenazelerimizi toprağa vermek için kuyruklar oluşturduk. Cenazelerimizin bedenleri için kefen bulamadık. Tabut hiç yoktu. Yerlere yatırdılar cenazelerimizi. Sıra sıra dizildik. Toprağa verme kuyruğu ne demekmiş onu da öğrendik” diyor.

SADECE YÜZDE 5’İ MI KAPILARINI AÇTI? 

Antalya’dan Side’ye doğru yola çıkıyorum. Aracımızın bagajında, Antakya’dan gelen dostlarımız için acil ihtiyaçlar var. Birkaç haftalığına onları rahatlatacak kadar… Ya sonrası? 

Antalya ve Mersin afet bölgesini terk edenlere kapılarını ilk açan kentler oldu.  Deprem bölgesinden ilk gelenler, Side, Manavgat, Kundu’daki otellere yerleştirildi. 9 bin 450 otel odası afet bölgesini terk edenler için hazırlanmış. 

Side’ye doğru giderken kafamdaki sorular: Antalya Türkiye’nin en büyük turizm kenti. 232 bin 361 oda kapasitesi var. Antalya’daki otellerin sadece yüzde 5’i mi depremzedelere kapılarını açtı? 68 bin depremzedenin yerleştiği bu oteller, onları ne kadar süre misafir edebilecek? Turizm sezonu açılınca ne olacak?

Side’ye yaklaşırken  Muratpaşa Belediyesi’nin yardım araçlarını görüyorum. Her gün depremzedelerin misafir edildiği otellere, Muratpaşa halkından gelen yardımları ulaştırıyorlar. Muratpaşa Belediyesi’nin Turuncu Masa’sına gelen yardımlarla belediye, ücretsiz bir mağaza açtı. İkinci el ev eşyasından, kadın, çocuk erkek iç giyimine kadar, Antalya halkından karşılanan bu ürünler, depremzedelere dağıtılıyor.

ÇOCUK HER YERDE ÇOCUK!

Antalya’da otellerde kalan depremzede çocuklar, umutlarını yaptıkları resimlere aktardı. Resimlerini otelin bahçesindeki tellere asarak sergilediler.

İHTİYAÇLARINI KARŞILIYORLAR

Görevliler afet bölgesine gelen yardımları türlerine göre ayırıyor. Otelde kalan depremzedeler ihtiyaçlarını buradan karşılıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler