Gözüpek bir eylem ve fikir insanıydı... Ürettikleri ve destekledikleriyle tarihin ölümsüz sayfalarında yerini aldı: Yunus Nadi ve Cumhuriyet’i...

Gözüpek bir eylem ve fikir insanıydı... Ürettikleri ve destekledikleriyle tarihin ölümsüz sayfalarında yerini aldı: Yunus Nadi ve Cumhuriyet’i...

7.05.2025 04:00:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Gözüpek bir eylem ve fikir insanıydı... Ürettikleri ve destekledikleriyle tarihin ölümsüz sayfalarında yerini aldı: Yunus Nadi ve Cumhuriyet’i...

Cumhuriyet’i anlamak için kurucusu Yunus Nadi’yi tanımak, bilmek gerekir. Nadi yalnızca bir gazeteci değil, aynı zamanda bir eylem adamıdır. Gözü pek, yiğit, kararlı, bedel ödeyen bir eylem adamıdır hem de... Kurduğu Cumhuriyet gazetesi; Yunus Nadi’nin kişiliğini de aşıp ülkede kurumsal bir güç niteliği kazanmış, sürekli bir etkinlik kaynağı olmuştur.

Kişilerin toplum yaşamındaki önemleri yadsınamaz. Kimi insan yaşarken öyle işler yapmıştır ki etkileri ölümünden sonra da sürüp gider. Yunus Nadi işte bu kişilerdendir. Kurduğu Cumhuriyet Gazetesi; Yunus Nadi’nin kişiliğini de aşıp ülkede kurumsal bir güç niteliği kazanmış, sürekli bir etkinlik kaynağı olmuştur.

Yunus Nadi, 28 Haziran 1945’te Cenevre’de bir ameliyat sırasında yaşamını yitirdi. Cumhuriyet’i zaten bir süredir oğlu Nadir Nadi yönetmekteydi. Yunus Nadi’nin eşi Nazime Nadi; oğulları Nadir Nadi, Doğan Nadi, kızları Leyla Uşaklıgil, Nilüfer Nun doğal ortaklar olarak bir anonim şirket oluşturdular. İmtiyaz sahipliğini Nazime Nadi üstlendi. Cumhuriyet, yolunda ilerleyecekti...

Cumhuriyet’i anlamak için kurucusu Yunus Nadi’yi tanımak, bilmek gerekir. Nadi yalnızca bir gazeteci değil, aynı zamanda bir eylem adamıdır. Gözü pek, yiğit, kararlı, bedel ödeyen bir eylem adamıdır hem de... Yunus Nadi taraftır. Cumhuriyetten yana taraftır. Laiklikten yana taraftır. Aydınlanmadan yana taraftır. Bağımsızlıktan yana taraftır. İzmir’de ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’in geleneğinden yana taraftır. Ali Kemal gibi gazetecilere karşı taraftır...

ÜÇ YIL HAPİS CEZASI

1880 yılında Fethiye’de Seydiler köyünde dünyaya gelen Yunus Nadi, Rodos Adası’ndaki Süleymaniye Medresesi’nde ve Galatasaray Lisesi’nde okuduktan sonra hukuk öğrenimi gördü. Gazetecilik ve yazarlık yaşamında Baba Tahir’in çıkardığı Malumat gazetesinde başladı. 1901’de yönetim karşıtı gizli bir derneğe katılmak suçundan üç yıl hapse mahkûm oldu ve Midilli Kalesi’ne gönderildi. Meşrutiyet’in ilan edilmesi üzerine İstanbul’a dönerek İkdam ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde yurt sorunlarını işleyen yazılarıyla dikkat çekti. 1910’da Selanik’te çıkan İttihat ve Terakki’nin yayın organı Rumeli gazetesinde başyazarlık yaptı ve ertesi yıl Mebusan Meclisi’ne Aydın milletvekili olarak katıldı.

1918’de kurduğu Yeni Gün gazetesinde işgal devletlerine karşı yazdığı yazılardan dolayı tutuklanacağını anlayınca 1920’de Ankara’ya kaçtı ve gazetesini Anadolu’da Yeni Gün adıyla orada çıkarmaya devam etti. Aynı yıl Muğla milletvekili olan Yunus Nadi, Cumhuriyetin kurulduğunu bildiren kanun maddesini Meclis’te okumuştu. 7 Mayıs 1924’te İstanbul’da kurduğu Cumhuriyet gazetesinde ölümüne kadar başyazarlık yaptı.

Yunus Nadi’nin vefatının ardından gazeteci yazar Fikret Adil kaleme aldığı “İki Hatıra” başlıklı yazısında bakın Nadi’yi nasıl anlatır...

‘BENZERSIZ ŞAHSİYET’

Bundan 20 sene kadar evveldi. Ankara’da Fresko Bar’ın üzerinde bir küçük odada oturuyordum. Bir akşam -daha doğrusu sabah, çünkü saat dört olmuştu- kapım vuruldu, açtım. Yunus Nadi göründü. Canı sıkılmıştı, benim orada olduğumu hatırlıyarak görüşmeye gelmişti. Odamda bir de küçük kütüphane vardı. Yunus Nadi oradan Baudelaire’in “Les fleurs du Mal”ini (Kötülük Çiçekleri) çekerek yüksek sesle okumaya başladı.

Bir tek kelime ile mest olmuştu. Ben, Yunus Nadi’nin o zamana kadar bilmediğim bu tarafı karşısında hayretler içinde kalmıştım, onu, ondan hiç de aşağı kalmayan ve bu hayretimin artırdığı bir zevkle dinliyordum. Yunus Nadi, büyük Fransız şairinin şu mısrasını okuyordu:

- Et jamais je ne pleure et jamais je ne ris (Ve asla ağlamam ve asla gülmem) Birdenbire durdu, kitabı kaldırıp yere vurdu, büyük bir heyecan içindeydi. Sordum:

- Ne oldunuz üstadım?.

- Bu adama, dedi, dehşetli surette kızıyorum.

- Neden?

- Bütün benim hislerimi, düşüncelerimi, yazmak istediklerimi daha evvelden yazmış da ondan.

Cumhuriyet gazetesinin başmuharriri Yunus Nadi Abalıoğlu yalnız Türk gazeteciliğinde değil, uluslararası gazetecilik âleminde de eşine rastlanması pek güç bir şahsiyete sahipti. Yarım asra yaklaşan gazetecilik hayatında, onun kadar mesleğine sadık, mesleğinin icablarına hürmetkâr bir muharrir bulmak cidden imkânsızdır. Yunus Nadi, içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun, her gün bütün gazeteleri okur, gündelik makalesini yazardı.