Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Büyük çıkmaz
Böyle bir önerinin ortaya atılmasıyla bomba düşmüş gibi olacağını, toplumun şimdiye kadar görmediği bir şokla karşılaşacağını düşünmüştüm. Kolay değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri sarsılıyordu. Cumhuriyetin temeli laiklik olduğuna ve bu niteliğin değişmesinin teklif dahi edilmesi mümkün olmadığına göre, hilafet isteğinin Cumhuriyete karşı eylemli bir kalkışma olduğunu söyleyebiliriz.
Ve bazılarına göre bu olmuştur.
Şimdi ne olacak? Cumhuriyet savcılarının yetkili makamlarının harekete geçmeleri gerekmiyor mu?
Öte yandan cebir ve şiddete başvurmadan hilafet istemek düşünce özgürlüğünün bir parçası mı?
***
Ülkemizde hilafet isteğinin dile getirilmesi ve anayasanın, devletin gücünü nasılsa ele geçirmiş bir iktidar tarafından uygulanmaması, askıya alınması, bir darbe için zorunlu olan cebir ve şiddet unsurunu kendiliğinden yaratmış olmuyor mu? Durumun ciddiyeti de tartışmayı bir numaralı gündem haline getirmektedir.
Kamuoyunun bu konuda ciddi kuşkuları vardır. Aynı zamanda bugün işbaşında olan iktidarın bir zamanlar laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği, bizzat Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararıyla sabit olmuştur. Olaya bu açıdan bakınca laikliğin ciddi bir tehdit altında olduğu ve bu olgu karşısında iktidarın üzerine düşeni yapmadığı kaygısının yoğunlaşmasını garip görmemek lazım.
Durumun şakaya gelir bir yanı yok.
Herkes hilafet isteğine kulak vermeli, ne olduğumuza iyi bakmalıdır. Türkiye’de sivil ve askeri kadroların, milli eğitimin, devlet aygıtının tarikat ve cemaatlerin kuşatması altında olduğu artık herkesin malumu. Devletin milli eğitim bakanı, “sivil toplum kuruluşu” olarak gördüklerini söylediği tarikat ve cemaatlerle işbirliği halinde devletin kadrolarının talan edilmesi olgusunun süreceğini açıklamıştır. Bu sırada AYM’nin anayasa gereği herkesin uyması gereken kararları çiğnenmektedir.
Ortada çiğnenmiş bir AYM kararı mevcuttur. Bu fiilin bir yargı organı tarafından (Yargıtay) işlenmesi kimseyi yanıltmamalıdır. Hiçbir güç, anayasadan almadığı yetkiye dayanarak eylemde bulunamaz.
***
Anayasanın Yargıtay’a tanıdığı yargı ile ilgili yetkiler bellidir. Bunlar arasında, AYM kararlarının tartışılması, onanması yoktur. Yargıtay’ın AYM’nin kararını tanımamak gibi bir yetkisi yoktur!
İktidar da muhalefet de birbirlerini bu durumda anayasayı ihlal suçlar işlemekle suçlamaktadırlar.
İşin ilginci iki yüksek yargı kurumu birbirlerini de aynı suçla suçlamaktadırlar. Bu durumda kimin suç işlediği nasıl belli olacaktır? Buna kim karar verecektir? Görülüyor ki durum çok vahim boyutlara varabilecektir.
İktidar ve muhalefetin karşılıklı suçlamaları olayın geçiştirilmesine imkân vermemekte.
Kuruluşunun 100. yıldönümünde Cumhuriyet böylesine büyük bir çıkmazla karşı karşıyadır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- İBB'de yeni uygulama: Ücretsiz HPV aşısı
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'den 'mülakat' açıklaması
- Besin alerjisi nasıl tedavi ediliyor?
- 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
- CHP'li vekilden Soma için flaş çağrı...
- Mine Esen'den anlamlı konuşma...
- Serra Menekay yazdı, Aysim Dolgun Ildız besteledi
En Çok Okunan Haberler
- Selahattin Demirtaş'ın cezası belli oldu!
- AKP bürokrasisinde kavga
- Erdoğan açıkladı: Bir gruba daha yeşil pasaport müjdesi
- 'Anayasa ihlalinin sembol ismini...'
- Yurttaş ne kadar beğeniyor?
- Uyuşturucudan yakalanan oyuncudan ilk paylaşım
- Soylu’dan muhabire müdahale
- Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni gelişme!
- Aynı fabrikada ‘gizli kamera’ skandalı!
- Cemaatin inşaatı için 130 ağaca ‘idam fermanı’