Çetin Doğan

25 Nisan 2023 Salı

Emre (Kongar) Hoca pazar günü bayramı içeride geçirenleri yazmış. Sık sık içeride olanları anıyor. Bu yazılar birer çığlık, bizim için yatanların durumları karşısındaki çaresizliğe isyan ve utanç çığlıklarıdır. Ben bugün onlardan biri olan Çetin Doğan’dan söz edeceğim.

Emekli General Çetin Doğan resmen darbeden yatıyor. Hakkındaki iddialar, zamanında teker teker çürütüldü. Bavullar içinde getirilen sahte “delillerin!” geçersizliği kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla gözler önüne serildi. Çetin Doğan’ın damadı ünlü bilimadamı Dani Rodrik’in, kumpası hazırlayanların pespayeliklerini gözler önüne seren çalışmaları kitap oldu. Çetin Doğan hakkında bütün kumpas davalarında öne sürülenler çürütüldü. Ama bunlar bir şeye yaramadı, Çetin Doğan yine hapiste.

Kumpas davalarının en azgın döneminde, bir yakını aracılığıyla Çetin Doğan’a haber gönderdim:

-“Darbe yapmadım” diyor ama bu savunmayla mahkûm olacak. Çünkü zaten darbe yapmadığı için yargılanıyor.

***

Zaman bu gerçeği ileri sürenleri haklı çıkarmakla kalmadı aynı zamanda darbelerle ilgili bir kuralı da bir kez daha doğruladı. O da şuydu: Vadesi dolmuş darbenin yapılmaması bir şeyi çözmez çünkü o darbenin yapılmamasından doğan boşluk başka bir darbe tarafından doldurulur. Bu kural gereğince de vadesi dolan darbenin yapılmamış olması bir şeyi değiştirmez, darbe yapıldığında ne olacaksa aynı ya da benzeri yine olur.

Tabii, bu darbelerin de özünde bir şeyi değiştirmeyeceği kuralını değiştirmez. Önemli olan toplumun darbeler sarmalına düşmemesi ve çözümün demokrasinin sınırları içinde aranmasıdır.

Türkiye, laik Cumhuriyetten tarikatlar, cemaatler egemenliğindeki siyasal İslamın öncülüğünde bir şeriat Cumhuriyetine dönüşürken Cumhuriyet mitingleriyle somutlaşan demokratik ulusal bilincin toplumsal hayata egemen olamamasıyla bir darbe ortamına girmişti.

Ama o sırada ortada klasik darbeyi göze alacak güç yoktu. Ne var ki bu durum darbenin hepten önlenmesine yol açmadı. Doğan boşluktan yararlanan, şeriatçı güçler, devletin erklerini ele geçirdiler, böylelikle manevi cebir unsurunu da gerçekleştiren sivil darbeciler yollarında yürümeyi sürdürdüler. Bu arada vadesi dolan darbeye tevessül etmeyenleri de darbeye teşebbüs ettikleri bahanesiyle (Gerçekte darbeyi gerçekleştirmedikleri gerekçesiyle yargılıyorlardı) yargıladılar ve içeri attılar.

İşte Çetin Doğan meselesinin iç yüzü budur.

Burada bir noktada dikkatli olmak ve bir yanılgıya düşmemek gerekir. O da darbeler sorunları çözmediğinden onlara bel bağlamanın doğru olmadığı gerçeğidir.

Evet, eğer toplumlar içinde bulundukları güçlükleri kendi içlerinde oluşturdukları demokratik süreçlerle çözemiyorlarsa o zaman hapı yutmuşlar demektir. Ayrıca buldukları çözümlerin yalnızca sivil olmaları ve diğer demokratik öğeleri yeterince içermemeleri halinde de askeri darbelerden hiçbir farkları kalmayacağını da bilmek gerekir.

***

14 Mayıs arifesindeki Türkiye işte böyle bir yol ayrımında. Sorunlarına toplumun bütün üretici ve ilerici güçlerini katarak, demokratik sağı da (eğer öyle bir şey var ise veya oluşturabiliyorsa) yanına alarak büyük bir uzlaşma ile içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulabilirse ne âlâ. Kurtulamazsa darbeler çukuruna düşerek, darbeler kurallarına uyarak, darbelerin birinden öbürüne sürüklenecek ve hiçbir darbe de soruna çare olamayacaktır.

Bu çukura bir kez düştükten sonra vadesi gelen darbeleri yapmamak da hiçbir soruna çare olamayacaktır.

14 Mayıs günü bu bilinçle sandık başına!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları