Dikta kurumlarıyla diktayı aşmak

16 Aralık 2022 Cuma

“Sorun kimin ahmak olduğunda olsaydı, yine de kolaydı” demek mümkün değil. Çünkü, İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesini ahmaklık olarak nitelerken kimi hedeflediğini belirlemek üzere sorulan “Kim ahmak” sorusu üzerine, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hemen ortaya atıldı ve “Benim” dedi, ama Yüksek Seçim Kurulu’nun anlı şanlı yargıçları karşı çıktılar ve “Hayır” dediler “Biziz” aslında. Tartışmanın gelişmesinden de herkesin kolayca anlayabileceği gibi, Ekrem İmamoğlu’nun Süleyman Soylu’nun kendisine yönelik çıkışına verdiği ahmak yanıtının matufiyeti konusunda bir tereddüt yoktu. Zaten 14 Aralık günü Ekrem İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası dolayısıyla da siyaset yasağı kararını veren İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargıcının da daha önce belirttiği gibi, sözlerin hedefinin Soylu olduğu, dolayısıyla kararın hukuki yanı bulunmadığı belliydi. Karardan sonra yapılan açıklamalar ve yayımlanan çarşaf çarşaf resimler de davanın yargıçları ve savcısının nasıl AKP güdümünde olduğunu gösteriyordu.

***

Kamuoyu gibi muhalefet de olayı doğru okumuşlardı, bu AKP’ye bağlı yargının darbesiydi. Dünya basını ve kamuoyunun kanaati de bu yöndeydi.

Olaya doğru teşhis koyan İmamoğlu, kararın açıklanacağı anda herkesi Saraçhane’ye çağırmış, çağrı 14 ve bilhassa 15 Aralık günü geniş çapta destek bulmuştu.

2023 seçimlerine az kala AKP demokrasinin kurallarına uymayacağını, Türkiye’yi sandığa dikta altında götüreceğini ortaya koymuştu.

Bu durumda, CHP de Millet İttifakı da sokaktan başka yol kalmadığını görmüş, Saraçhane buluşmalarıyla bunun ilk adımını atmışlardı.

Diktaya devam diyen AKP’ye muhalefet demokrasi çağrısı ile yanıt veriyor.

Bu durumda, diktaya karşı demokrasi savaşımını, diktanın kurumlarıyla vermek zorunda kalan muhalefetin işinin güç olduğu görülüyor. Bağımlı yargının İmamoğlu davasındaki tavrı, 2023 seçimlerinin adil, güvenli ve dürüst şekilde yapılmayacağını göstermiştir. Seçmen kütüklerinin Süleyman Soylu’nun başında bulunduğu İçişleri Bakanlığı tarafından düzenlendiği ve güvenliğini bu davadaki tavrı ile kimsenin bağımsız olduğunu iddia edemeyeceği bir yargının denetimindeki seçime, gerçekten seçim demenin mümkün olmayacağı açıktır.

Bugünden sandık başına geçecek zaman içinde her türlü demokratik tepkinin şiddetle bastırılacağı, terör ortamının yaratılacağı bir sürecin sonunda ulaşılacak iktidar uydusu, bir yargının denetiminde olacak seçimin milli iradeyi yansıtmayacağı aşikârdır.

Millet İttifakı buna rağmen seçimi kazanacağına inanıyor, gözlemciler de böyle bir olasılığın saf dışı edilmeyeceğini, güçlü olduğunu söylüyorlar ama bu olasılığın gerçekleşme belirtilerinin bariz biçimde, belli olmaya başladığı zaman, AKP’nin oyunu hepten bozmaya kalkması beklenmelidir.

Kamuoyunun bilinçli kararlılığı, her şeye karşın seçim öncesinde ve sırasında demokrasi güçlerinin yararına bir hava oluşturması mümkündür. Ama diktanın şimdiye dek güçlendirdiği kurumları, her türlü demokratik girişim ve umara karşı aportta alesta durumdadır.

Her şeyin birbirine girdiği gözün gözü görmediği ortamda, İmamoğlu üzerinde oynanan oyunların, 6’lı masanın ortak adayının saptanmasında etkili olmayı hedefleyen bir katakulli olması gibi aklın kabul etmekte zorlanacağı iddiaların da ortaya atılmasına yol açtığı görülüyor.

6’lı masanın, bu gibi oyunları boşa çıkaracak siyasi deneyime sahip olduğuna inanıp, bu gibi söylentileri ciddiye almazken, yine de önümüzdeki dönemde ülkeyi çok güç ve acılı günlerin beklediğini bilmeliyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları