Güçlendirilmesi gereken...

06 Aralık 2022 Salı

Bilmem, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” derken altılı masayı oluşturanların kafalarında canlanan neydi?

Kamuoyuna sundukları metne bakınca bizim ve de hatırı sayılır miktarda vatandaşın zihinlerinde oluşan kavram ile bir yakınlık bulmak mümkün.

Devleti yeniden yapılandırmaya koyulurken düşler diyarında gerçeğin ilk fiskesiyle un ufak olmaya mahkûm hayali demokrasi şatoları kurma peşinde değilsek eğer devlet olgusunu boşuna güzelleyip, durmaktan vazgeçip, onu yerli yerine oturtarak bir şer odağı olduğunu görmek zorundayız.

Çıkardığı yasalarla hak ve özgürlüklerin sınırlarını çizen, kullanılmasının şartlarını belirleyen, uyrukları üzerinde yaptırım gücü olan, kamudan toplanan kaynakların nasıl harcanacağını saptayan, kişinin üretimini denetleyip, onun bir bölümüne vergi diye el koyan, vatandaşına, özgürlüklerini kısıtlamak dahil, yaptırımlar uygulayabilen, savaş ilanı yetkisiyle toplumu toplu kıyıma yollayan bir güç olan devletin iktidarının kaynağının tarihin ilk dönemlerinde Tanrısal olduğu ileri sürülüyordu. Bugün artık aklı başında kimse iktidarın Tanrı’dan geldiği düşüncesini savunmuyor. İkinci Dünya Savaşı’nın Nazizm ve faşizm karabasanlarını yaşamış olan insanlık, artık toplumsal yaşamda insana karşı en büyük tehdidin devletten geldiğini yaşayarak öğrenmiş bulunuyor. 

***

Ama insanların toplu yaşamları olmasa bugünkü düzeyine ulaşamayacağı, devletsiz toplu yaşam da olamayacağına göre, devletin zaruri bir kötülük olduğu görülür.

O zaman da “Ne yapmalı” sorusu gelir gündeme. Yapılacak olan, devletin gücünün tek odakta toplanarak tehdit oluşturmasını engelleyecek, denge ve denetim mekanizmalarının geliştirilmesidir ki buna da demokrasi diyoruz. Demokrasi arayışı peşinde olan her yerde olduğu gibi Türkiye’de de içinde bulunulan durumda güçlendirilmesi gereken devlete karşı birey ve sivil toplumdur.

Altılı masanın tam bu noktada, kamuoyuna sunduğu anayasa değişikliği önerisinde bu gerçeğin farkında olduğu görülüyor.

Nitekim sunulan değişiklik önerisinin 12. maddesinde aynen şöyle deniyor:

“İnsan onuru dokunulmazdır ve anayasal düzenin temelidir. Devlet insan onuruna saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür. Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz ve vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler bir bütündür, birbirini tamamlar ve yasama, yürütme ve yargıyı bağlar.

Devlet, temel hak ve hürriyetlerden herkesin eşit biçimde yararlanmasını sağlayacak her türlü düzenlemeyi yapmak, tedbiri almak ve ihlali önlemekle yükümlüdür.”

Bu madde genel ve soyut olmasına karşın, altıncı masa bileşenlerinin kişinin devlet karşısında güçlendirilmesi düşüncesini yansıtması bakımından önemlidir.

Hemen arkadan gelen ve anayasal düzenin esası olan insan onurunun bir parçası olan özgürlüklerin esas, sınırlamaların istisna olduğunu belirten 13. madde de yine soyut ifadesine karşın, hürriyetleri esas alan zihniyeti dile getirmesi bakımından önemlidir. Bu soyut ifadeli maddelerin en büyük güvencesi ise yıllar süren mücadelelerin sonunda elde edilmiş olmalarıdır.

***

Altılı masayı oluşturan siyasi parti temsilcilerinin, anayasanın siyasi partilerin tüzük, program ve eylemlerine ilişkin yasakları düzenleyen 68. maddenin 4 fıkrasında yer alan “Sınıf ve zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir diktatörlüğü savunmayı veya yerleştirmeyi amaçlayamaz” ifadesini çıkarıp bunun yerine “nefreti, ırkçılığı, şiddeti” ifadesini koymaları dikkati çeken ilginç bir husustur. Bu küçük değişiklik belki büyük sonuçlar doğurmayacaktır ama Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan “sınıf fobisi”nin artık aşıldığını göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları