Halkına ve devletine karşı meşru müdafaa

02 Temmuz 2023 Pazar

Sevgili,

Cumhuriyet’in yazarlarını hem bilgilenmek hem de keyiflenmek için okuyorum.

Kendimi tutmayıp koyversem, gerek yazı yazarken gerekse sana mektup, hep onlardan söz edeceğim, tabii olmuyor. Ama bugün yine dayanamayıp bunlardan biri olan Özdemir İnce’nin 30 Haziran tarihli yazısına değinmeden edemeyeceğim.

Halkçılığın (o konuyu bir gün ayrıca ele alacağım) leş gibi ayak kokan popülizm ile karıştırılarak yapılan halk dalkavukluğu yıvışıklığının tuzağına düşmeyen yürekli yazar Özdemir İnce 30 Haziran’da Cumhuriyet’te çıkan “Türkiye’de vergi sıralaması” yazısında “Halk benim için kutsal değildir” deyip, nedenlerini de açıkladıktan sonra, hiç eveleyip gevelemeden halkın bilinçsiz bir topluluk olduğunu, dinbazların elinde oyuncak haline geldiğini söylüyor.

***

Bütün bunları yeniden vurgulamaya gerek yok, son “seçimler!” sırasında hepsini gördük. Şimdi yine cehalete, baskıya, zulüme karşı kavga vermek zorundayız. Bu kavga her şeyden önce bilinç, açıksözlülük ve yürek ister.

Halkın cehaletini, bilinçsizliğini, aymazlığını görmek bilinçtir. Neye karşı savaştığımızı bilmek demek olan bilinç, halktaki aksaklıkları gizlemeyi değil ortaya sermeyi gerektirir. Bu yürekli davranıştan kaçmamalıyız. Durumu iyi saptamalıyız ki aksaklıkları giderebilelim.

Egemenlik Cehaletindir, Cehaletin Rönesansı kitaplarının yazarı Özdemir İnce ile aksaklığın temelinde anlaşıyoruz. O da aksaklığı toplumun yeterince üretici olmamasına ve halkın cehaletine bağlıyor.

Evet Türkiye ürediğinden, tükettiğinden daha az üreten yani açıkçası yeterince üretmeyen üretemeyen bir yağma ve talan toplumudur. Yağma ve talanın dizginlerini, yağmaladığının bir bölümünü dağıtarak ellerinde tutanlar ülkeye egemen olurlar. Emekçiler, aydınlar, halkın büyük kısmi ise bunların sultası altında yaşamaya çalışırlar. Bunlar yağma ve talan düzeninin egemenleri ve yandaşı olanlar tarafından kuşatılmışlardır. Son seçimden sonra ortaya çıkan tablo da budur.

***

Yalnız burada, gerçekte muhalefet ile iktidar arasındaki ilişki yüzde 52’ye 48 değildir.

Son seçimlerde muhalefetin kazandığı bölgelerin üretime katkılarına şöyle bir bakalım. Bunun için de ödenen vergi oranlarına göz atalım.

Son seçimlerde Millet İttifakı’nın önde olduğu bölgeler şunlardır:

İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Hatay, Antalya, Tekirdağ. Millet İttifakı’nın kazandığı bu yerlere gidişat öyle gösteriyor ki gelecek yerel seçimlerde az farkla kaybedilen ve oy oranında yükselme gösteren Bursa va Kocaeli de katılacaktır. Şimdi Millet İttifakı’nın kazandığı seçim bölgelerinde vergi tahsilat oranları şöyle: İstanbul yarıdan biraz fazla, Ankara yüzde 11, İzmir yüzde 10.5.

Son seçim sonuçlarına göre Türkiye’deki zenginliklerin çoğunu üretenlerin yani vergi verenlerin yüzde 75’i, vergi yani üretim oranı kendisininkinin beşte biri olanların egemenliğindedir.

Gelecek yerel seçimlerde bu oran daha da eşitsiz hale gelecektir.

Yani şu anda üretenlerin demokrasi ve özgürlük isterken, bunu istemeyen üretmeyenlere ve devletin erklerini ele geçirmiş olanlara karşı meşru müdafaa durumundadırlar.

Zenginlikleri üreten, verginin dörtte üçünü veren; üretmeyip verginin sadece dörtte birini ödeyen yağma ve talancıların sultası altındadır. Bu demokrasi değildir. Geçenlerde önerildiği gibi oyları saymak yerine tartalım bakalım kim üstün çıkar?

Üstelik yağma ve talan cephesi, üretenlere karşı kendi diktasını dayatmaktadır.

Şimdiki durumda Türkiye’nin aydını, Türkiye’nin üreteni, Türkiye’nin demokratı; devleti ve halkına karşı meşru müdafaa halindedir.

Üretenlerin üretmeyenleri yenmeleri ise tarihin kaçınılmaz hükmüdür. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları