‘Kayıt dışı din’ nedir?

19 Temmuz 2022 Salı

Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu üyesi ve eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, değerli meslektaşım Aytunç Erkin ile yaptığı, 12. 07. 2022 tarihli Sözcü’de yayımlanan söyleşisinde herkesi “kayıt dışı din” ile mücadeleye çağırıyordu.

AKP’nin ılımlıları takımından olan Cemil Çiçek din ve devlet ilişkileri hakkında konuştuğu zaman üzerinde durulması gerekir.

Sözcü’de yazılanlarda, eski TBMM başkanının kayıt dışı din ile ne kastettiğine yeterince açıklık getirilmiyor. Bu durumda insan ister istemez, bütün bakanlıkları örümcek ağı gibi sarmış, laik olması gereken kurumlara nüfuz etmiş olan tarikat ve cemaatler ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nı düşünüyor ilk ağızda. Genç Cumhuriyet yolun daha başındaki laiklik uygulaması sırasında geleneksel dinci güçlerin devleti denetimi altına almalarını engellemek için, daha hilafetin ilga edildiği Şeriyye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırıldığı ve Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabul edildiği 3 Mart 1924 günü Diyanet İşleri Başkanlığı’nı getirmişti.

Her ne kadar laik bir düzende devletin din görevlilerinin ücretlerini vermesi, din hizmetlerinin giderlerini, hem de hovardaca bir cömertlikle karşılması garip karşılansa da pratikte başka bir çare de görünmüyordu.

***  

Devletin, dini denetim altında tuttuğu, uhrevinin kendisine ait olan alanın sınırlarını aşmadığı bu laiklik uygulaması, Türkiye ABD-NATO nüfuz sahasına ve toprak ağalarının kimi şeriatçı emellerin siyasi gizli gündemleriyle işbirliğini artırmaya başladığı çok partili rejim döneminde Cumhuriyet laikliğinin ana dayanağı olan Diyanet de tavır değiştirmeye başladı. Siyasal İslamın 21. yüzyılın başına denk düşen iktidar yürüyüşün tamamlama aşamasına gelindiğinde ise Cumhuriyetin devletin dini denetlediği laiklik sisteminden, dinin devleti denetlediği “ılımlı İslamcı” sisteme geçilmişti.

Laikliği törpüleme konusundaki başat çaba artık, kayıt dışı din konumunda olan tarikat ve cemaatlerden Diyanet İşleri’ne geçmiş bulunmaktaydı. Cumhuriyetin başlangıç aşamasında kaldırıldıklarının ilan edilmesine karşın varlıklarını korumayı sürdüren tarikat ve cemaatler gibi, Diyanet de laik devletin amaç ve kurallarıyla bağdaşmamıştır.

Yaşadıklarımız göstermiştir ki anayasal laiklik uygulamaları ve laik milli eğitim ciddi olarak yürütülmedikleri takdirde, salt kayıt dışı din ile mücadele laikliği de demokrasiyi de korumaya yetmemektedir.

Cumhuriyetin laikliğin başat kurumlarından olan Cumhuriyetin Diyanet uygulamasında, 3 Mart 1924 kurumu antilaik cephenin bayraktarı konumuna dönüşmüştür.

***

Artık çeşitli tarikat ve cemaatlerin için için kemirerek kendilerinden biri haline getirdikleri Diyanet’in bunları da çoktan geride bıraktığının bir kanıtı da geçen hafta yaşadığımız bir olaydır.

Siyaset sahnemizin, son dönemin dinsel alanda sivrilmiş, eksantrik simalarından olan Cübbeli Ahmet Hoca, Arap kökenli iki Selefi ve Vahhabi din adamına Türk camilerinde vaaz vermelerine Diyanet’in tepkisiz kalmasını fena halde eleştirmiş ve bu davranışın Türkiye’nin iç savaşa süreklenmesine kadar yol açabilecek bir aymazlık olduğu yönündeki eleştirilerinde ısrarcı olmuştur.

Cübbeli Ahmet’i ciddiye almayabiliriz, ama bu iki Arap din âliminin Diyanet’in camilerinde at oynatmalarını da aynı şekilde hafife almamızı gerektirmez.

Unutmayalım ki Suriye savaşı, Vahhabi ve Selefi vaizlerin bölgedeki camilerdeki girişimleriyle başlamıştır.

Ve bu konuda devletin tarikatı Diyanet Cübbeli Ahmet kadar bile ayık davranamamaktadır.

Bu gerçekleri gördükten sonra, kayıt dışı din ile mücadele etsen ne olacak, etmesen ne olacak?

Türkiye’nin varlığını doğrudan tehdit eden tehlike başka yerden değil, bizzat devletten kaynaklanmaktadır.     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları