Ne yazar ki!...

30 Aralık 2022 Cuma

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çarşamba günü yaptığı basın toplantısında iktidarı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu kastederek “Gök kubbeyi, başlarına geçiririz” lafı üzerine sordu:

- Ne demek istediğinizi somut olarak açıklayabilir misiniz?

Gerçekten, devletin bütün erklerini ele geçirmiş, yargıyı diktatoryal emellerine ram etmiş, orduyu esas duruşa dikmiş, her şeyi göze almış bir iktidara karşı ne yapabilirdi ki garibim muhalefet?

Durum Nasrettin Hoca’nın “heybe” öyküsünü andırıyor. Efendim Nasrettin Hoca’nın konuk gittiği evde heybesi kaybolmuş, arıyorlar tarıyorlar yok. Bu arada hoca ikide bir uyarıyormuş:

-Bulun benim heybeyi yoksa ben yapacağımı bilirim.

Neyse uzatmayalım, heybeyi bulmuşlar. Ama içlerinden birine merak olmuş dayanamayıp sormuş:

-Kusura bakma hoca merak ettim, kilimi bulamasaydık ne yapacaktın?

-“Hiç canım” demiş hoca, “Benim eski bir kilimden yeni bir heybe yapacaktım”.

Arada ben de iktidarın milli iradeye karşı durması halinde başına çok kötü şeyler geleceğini yazdığımda, aynı şeyi kendime sorup halime güleyaz oluyorum.

Öyle ya demokratik geçişin önünü tıkayan, minareyi çalanın kılıfı hazırlaması misali her türlü önlemi almış, devletin gücünü elinde tutan iktidara karşı ne yapılabilir ki?

***

Evet, devletin yargısını avucunun içine alıp istediği kararı çıkaran, Emniyet güçlerine egemen olan, paramiliter oluşumlar oluşturan, orduyu hallaç pamuğu gibi atarken tüm askeri esas duruşta tutan bir iktidara karşı ne yapılabilir? Bir de anlı şanlı emekli generallerin düzmece davalarla hapse tıkılıp orada infaz edildikleri bir ortamda hapse düşmek, öldürülmek var.

Evet ilk bakışta böyle düşünmek pek yanlış görülmeyebilir. Ama üzerinde yaşadığımız dünyada 21. yüzyılda herhangi bir ülkede iktidarı sindirmeyle ele geçirmek mümkün olsa bile uzun süre aynı yolla sürdürmek pek mümkün değildir.

Hele hele durum, yeryüzünün pek netameli bir bölgesinde yaşayan, devasa ekonomik, politik, diplomatik, demografik, sosyal sorunların batağına saplanmış Türkiye gibi bir ülkede daha da güçtür. Bu durumdaki bir ülkede, halkın desteği olmadan devasa sorunları çözemezsiniz ve çözemediğiniz sorunlar birleşerek sizi boğarlar. Halkı bir süre baskı altında tutabilirsiniz ama bunu sonsuza dek sürdüremezsiniz.

Birleşen halklar, silaha karşı çıplak elle, diktaya karşı demokratik direnişin gücüyle galip gelir.

Şili’de Pinochet diktası tarafından gitar çalamasın diye parmakları kırılmış, işkence altında stadyumda öldürülürken bile “Venceremos” (kazanacağız) diye haykırarak can veren, Victor Jara’nın da son nefesinde “El pueblo unido jamas sera vencido” derken belirttiği gibi “birleşmiş, kenetlenmiş halklar asla yenilmezler”.

Ama şurası bir gerçektir. Böylesine bir mücadele, azim ister, düş gücü ister, dayanışma ister. Yeni dönemin, mutlaka ama mutlaka demokrasinin sınırları içinde kalması gereken muhalefeti, yeni buluşlar, yeni hünerler gerektirecektir.

***

Daha İmamoğlu davası kararı açıklanırken Saraçhane’de gerçekleşen dayanışma, anında halkla birlikte gerekli tepkiyi harekete geçirmeyi başarmış muhalefetin, yeni dayanışmasının çarpıcı bir örneğidir. Bu yeni demokratik direnişi yürürlüğe koymak için daha fazla beklemeye gerek yoktur. Yeni demokratik ifade yöntemlerini bulmak gerekir. Yandaş olmayan medyanın tümden susturulması da milli iradeyi tanımak istemeyenlerin başvuracakları yöntemlerden biri olabilecektir. Buna karşı alınacak önlemler şimdiden düşünülmeli ve hazırlanılmalıdır.

Eninde sonunda, demokrasiyi yadsıyanların başlarına gökkubbenin seçim sandığında geçirilmesinde düğümlenecek olan, en güç ve elverişsiz koşullarda bile kaba kuvveti yadsıyan yeni muhalefet cephesi ve yöntemi çetindir, ezalıdır ama yaşama geçirilmesi imkânsız değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları