Sevgiliye mektuplar

15 Ocak 2023 Pazar

Sevgili okurlar,

58 yıl önce mesleğe ilk başladığımda gazeteler öyle görkemli plazalarda çıkmazlardı. İlk gazetem Akşam’ın yeri, Cağaloğlu’nun daracık Cemal Nadir sokağında, küçük bir konak, konak ne kelime üç katlı bir evdi. O zamanlar okula bile başlamamış olan Devrim, gazeteye her götürüşümde binanın gıcırdayan ahşap merdivenlerinden çıkarken ilk sahanlık duvarını boydan boya kaplayan cama gelince, oraya burnunu dayar, makine dairesine gözlerini diker, kalırdı. 

Mesai bitişinde, sokakta satacakları akşam baskılarının nüshalarını almak için, bu defa mis gibi kâğıt ve mürekkep kokan aynı merdivenlerde toplanmış, satıcı çocukların arasından çalımla geçen patronun odacısı Ali Bey’e rastlardık. Kısa boylu Malik Yolaç’ın eski elbiseleri üstünden dökülen kolları bacakları güdük Ali Bey hazin “şıklığının” hiç farkına varmadan merdivenleri bir patron edasıyla iner, otobüs durağına seyirtirdi.

Nasıl yaptıysa bir de sarı basın kartı edinmiş olan Ali Beyi otobüste bilet sorulunca, biletçinin yüzüne bakmaya bile tenezzül etmeden yüksek sesle “basın!” der, biraz sonra da otobüsün camından gördüğü bir “aykırılığa” dikkati çekerek isyan eder tonda sesini yükseltirdi:

- Gel de yazma birader! Ardından da diğer yolcuları şahit tutar gibi söylenirdi:

- Bu kadar da olur mu? Sonra yazınca da şikâyet ediyorlar ama gel de yazma!

Hemen hemen her akşam tekrarlanan bu sahne yüzünden adı “gel de yazma! Ali Bey”e dönüşmüş olan bu minik boylu güdük kol ve bacaklı büyük burunlu patron odacısı Melih Cevdet’in Gizli Emir romanında yer alarak Türk edebiyatına da girmişti.

Babıâli türlü-çeşitli insanla doluydu. Ali Bey’in Akşam’da çalıştığı yıllarda birkaç yüz metre uzaklıktaki başka bir ahşap konakta bulunan Cumhuriyet gazetesinin üst katında eskiden, Nadir Nadi ve ailesi oturuyordu. Ailenin oturduğu konağın bahçesinde çocukken oyun oynadığı odacısı Hasan Efendi’nin patronu, bir defasında Doğan Nadi’ye kızdığında, Doğan Bey’in odacısına küsmesine tanık olmadım ama aynı Hasan Efendi’nin Yeşilçam yıldızları Nadir Bey’i ziyarete geldiklerinde, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik’in boyunlarına sarılıp şapır şupur öptüğüne sonra da olayı öğrenen Nadir Bey’in “Hasan sen gelen yıldızları öpmüşsün öyle mi?” demesi üzerine “Vallahi beyim yalnız tanıdıklarımı öptüm” yanıtını verdiğini gözümle gördüm. Bir de benim yetişemediğim çaycı Cemal vardı ki onun da hazır cevaplığı dillere destandı. 

Cemal’in bir gün gazetede çay servisi yaparken Raşit Rıza, Vasfi Rıza ve Necmi Rıza’yı bir arada görünce “Maşallah burada bir Allah’ın rızası eksik” demesi yıllarca dillerden düşmemiştir.

***

Gel de yazma Ali Bey’le başlayan serüven 50 yılı aştı. Bu süre zarfında nice ilginç insan ile tanıştım, nice olay yaşadım, nice hoşlukla ya da gariplikle karşılaştım. Artık pazar günleri bunları paylaşmanın zamanı geldi. Bundan böyle pazarları, tanıdığım çeşitli insanlardan, tanığı olduğum olaylardan, karşılaştğım garipliklerden cep telefonuyla yakalanmış enstantaneler sunmaya çalışacağım.

Daha önce de “Sevgiliye Mektuplar”ı denemiş, olumlu tepki almama karşın bir süre sonra (biraz da bir yanlış anlama yüzünden) sonra bırakmıştım.

Sevgiliye mektuplar sırasında sürekli “Kim bu Sevgili? Mine Hanım mı?” sorusuyla karşılaştım. Bir kere yıllar önce kitap fuarı için gittiğimde İzmir’de bir hanım okur gülerek gelip, boynuma sarılmış ve “Teşekkür ederim Ali Sirmen her pazar bana mektup yazman o kadar hoşuma gidiyor ki” demişti de çok duygulanmıştım.

Şimdi mektuplar yeniden başladığına göre, “Kim bu Sevgili” sorusu yine gündemde. 

Adını bilmediğim İzmirli okurum haklı. “Sevgili” Cumhuriyet okurudur.

Ama doğrusu onun aynı zamanda Mine olduğunu söylemezsem eksik kalır.

Zaten bir süredir, her gün ikide bir ne zaman bir şey işitsem, öğrensem, görsem, dönüp “Bak Mine!..” diye başlıyor ve bir boşluğa toslayarak kalakalıyorum.

Şimdi bu mektuplarla artık o boşluk da dolacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları