Sonu geldi ama sonrası karışık

27 Aralık 2022 Salı

Pazar günkü Cumhuriyet’in manşeti siyasal İslamın sonunun geldiğini bildiriyordu.

Dış haberler sayfasında Zeynep Çam’ın yaptığı haberde ise İran Araştırmaları Merkezi’nden uzman Bilgehan Alagöz, İranlı sanatçı Yasmin Golshani ve Azerbaycan’da uzun yıllar görev yapmış, bölgeyi iyi tanıyan Tümgeneral Ömer Bayraklı yaptığı söyleşilerde, bütün adı geçen kişilerin de İran’da siyasal İslamın sonunu haber verdikleri görülüyordu.

İran’da bu yılın eylül ayında 24 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsü yüzünden ahlak polisi merkezinde ölmesi üzerine patlak veren olayları başından beri izleyen Cumhuriyet’te çıkan yazı ve yorumlar da İran’da, Mahsa Amini olayıyla başlayan protestoların önünün alınamadığı, mollaların ülkede denetimi kaybettikleri, dolayısıyla İran’da 1979 baharından bu yana egemen olan siyasal İslam için “sonun başlangıcı” dönemine girildiğini bildirmekteydi.

Ama bütün bu haber ve yorumlardan çıkan sonuç da “mollarşi” karşıtı göstericilerin veya herhangi bir gücün henüz İran’da İslam Cumhuriyeti’ni devirecek durumda olmadığı yönündeydi.

Kısacası İran’da mollalar için sonun başlangıcı dönemi başlamıştı, İslam Cumhuriyeti gidecekti. Ama bu gidişin nasıl ve ne zaman olacağı henüz belli değildi.

***

İran’daki durum ile siyasal İslamın başka diyarlardaki gelişmeleri de koşutluk göstermektedir. Siyasal İslam, yalnız İran’da değil, 21. yüzyılın başında yükselişe geçtiği bütün ülkelerde düş kırıklığı yaratmıştır. Bu düş kırıklığı, yalnızca, kendisine büyük umut bağlamış olan halk yığınlarından değil ama aynı zamanda, dinci iktidarlara yol açan sürecin hazırlayıcısı emperyalist güçler için de geçerlidir.

Türkiye’de ılımlı İslamın kaderi, siyasal İslamın öbür ülkelerdeki örneklerinden farklı olmamıştır.

Bu noktaya kadar herhangi bir tartışma yok. 

Tartışma, hem sultasına aldığı halkları hem de yaratıcısı ve destekçisi emperyalizmi düş kırıklığına uğratan siyasal İslamın gidişinin nasıl olacağı ve yerine ne konacağı konusundadır.

***

Ilımlılıkta olduğu kadar uyumlulukta da düş kırıklığı yaratmış olan siyasal İslam kendini güvenceye almak için, bütün demokratik değişim yollarını tıkamıştır. Şimdi sancısız bir geçiş nasıl sağlanacaktır? 

Evet, bir avuç gözü dönmüş fanatik güçler dışında kendine can verenler dahil bütün iç ve dış desteklerini yitirmiş olan siyasal İslamın varlığını sürdürmesi imkânsızdır. Ama değişimin çok acılı olması hangi güçler tarafından ve nasıl engellenecektir?

Siyasal İslamın egemen olduğu toplumlarda açtığı yaraların, neden olduğu bozuklukların yapıda meydana getirdiği yıkımların yanı sıra son yılların iktidarları tarafından daha da ağırlaşan sorunların, (örneğin İran’da etnik ayrılıkçı hareketlerin) doğuracağı çalkantıların üstesinden nasıl gelinecektir?

Demokrasi uygulamasının rayından çıkma belirtileri gösterdiği zaman devreye girecek olan demokratik güvenceler ve kurumlar zedelendiğinde büyük toplumsal kayıplar vermeden krizden nasıl çıkılacaktır?

Kuvvetler ayrılığının işlemediği dolayısıyla bağımsız yargının olmadığı bir ülkede, seçimle geleni seçimle gitmeye zorlayacak mekanizmalar nasıl harekete geçirilecektir?

Biatçı siyasal İslamın, yıllar yılı devletin köşe başlarını tutan sızma hareketi sonucunda demokrasi karşıtlarının eline geçmiş olan devletin kadroları nasıl tekrardan işler hale sokulabilecektir?

Tüm bu sorulara doyurucu yanıtları veremedikçe de siyasal İslamın sonuna gelmiş olması yeterli olmayacak, toplum huzur ve demokrasiye kavuşamayacaktır.

Evet İran’da siyasal İslamın sonu geldi ama sonrası da karışık. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi.

Siyasal İslamın karşıtları durumun ciddiyetini kavramalı ve içlerinde çatlamaya sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdırlar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları