Aydın Engin

Unutmayın, Bugün 19 Ocak…

19 Ocak 2015 Pazartesi

Bu yedinci 19 Ocak yazısı. Daha kaç 19 Ocak yazısı yazacağım bilmiyorum.
Arkadaşımı kalleş bir pusuda yitirmenin acısı yıllar geçtikçe azalacağına artıyor. Bu nasıl açıklanmalı? Bilmiyorum.
Bildiğim yedi yıl önce, zaptedebildiğim gözyaşlarıyla bilgisayar başına çökmüştüm. Bugün gözyaşları zaptedilmiyor.
Niye?
Dedim a, bilmiyorum…
Acı arttığı kadar öfke de artıyor. Katili yakalanmış, katilin suç ortakları yakalanmış. Cinayetin azmettiricileri ayan beyan olmuş. Onun ölümüne giden yolun kanlı taşlarını bilerek isteyerek döşemiş; döşeyenlere bilerek isteyerek göz yummuş üniformalı, üniformasız bürokrasinin tepelerindeki adamların ipliği çoktan pazara çıkmış… Bütün bunlara rağmen bir davayı sekiz yıldır sonuçlandırmayan bir yargı erkine öfkelenmek hakkım, hakkımız yok mu?
Acı büyüyor, öfke onunla yarışıyor ve anılar yıllar geçtikçe silikleşeceğine gitgide daha taze, daha berrak, daha yakıcı anılara dönüşüyor.
Prens adaları içinde en sevdiğim Kınalı’dır. Yıllardır Kınalı’ya adım atmaktan beni önleyen anılardan başka ne olabilir?.. Kınalı benim için balıkçılıkta acemi ama kendini usta sanan; kıyı boyunca yürürken etrafla selamlaşmaktan iki çift laf edilemeyen; bir gece vakti meyhane açtırıp meyhaneciyle birlikte sarhoş olunan; kuru soğukta yorgan kesmeyince üste kilimler örtünülen, “konyak ısıtır” deyip berbat bir Metaksa şişesi bitirilen bir adadır.
Hayır, yüreğim Kınalı’yı kaldırmıyor…

***

Cinayette payları olduğuna hiç kuşkum olmayan rütbeli polis şefleri son günlerde savcı karşısına dikildiler, ifade verdiler. İki polis tutuklandı, birisi için yakalama kararı çıkartıldı. Sekiz yıldır parmağını kımıldatmayan iktidar nihayet ve nedense onlar hakkında soruşturma izni veriverdi. Umutlananlar oldu. Acaba arkası gelecek mi diye bir beklenti oluştu.
Yoğurdu üfleyelim. Çünkü daha şimdiden cinayeti “paralel yapı”ya yıkma manevrasının ipuçları belirdi. Sekiz yıllık adalet arayışımızın kirli bir siyasal çekişme için araçsallaştırılmasına göz yumacak değiliz herhalde. “Hepiniz oradaydınız ve kolkolaydınız ulan” diye haykırmaktan bizi kimse alıkoyamaz…
Cinayetten sonra taziye için onun evine kadar gidip, “Bu cinayetin Ankara koridorlarında kaybolmasına izin vermeyeceğiz” diye kostaklanan zatın, daha sonra “Affedersiniz Ermeni” diye başlayan cümleler kurmasını da unutacak değiliz. Hele hele her yıl 18 Mart’ta kutlanan “Çanakkale Zaferi”nin bu yıl 24 Nisan’a alınmasındaki kaba ve ayıp bezirgân numarası da gözümüzden kaçmış değil.
24 Nisan Çanakkale savaşında bir zafer günü değil taa Avustralya’dan gelmiş Anzak birliklerinin çıkarma yaptıkları gündür. Ancak unutulmasın, 24 Nisan’da Anzak birliklerine karşı çok kanlı bir siper savaşı verilirken aynı saatlerde İstanbul’da yüzlerce Ermeni aydını İttihat Terakki polisi tarafından evlerinden alınıp daha sonra yok edilecekleri Anadolu kasabalarına sürgün ediliyorlardı. O yüzden 24 Nisan Ermeniler için 1915’te başlayan ve soykırımla noktalanan kanlı bir tarihsel dönemin başlangıç günü kabul edilir. O yüzden bunca yıl boyunca kutlanan ve bir geleneğe dönüşmüş olan 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni anma gününün sinsi bir kurnazlıkla 24 Nisan’a alınması masum bir tercih değildir. 2015’i bu iktidarın nasıl karşılayacağının çok anlamlı bir ipucudur…

***

Farkında mısınız? Yazı yürümüyor.
Sulu gözlü bir yazı benden uzak olsun. Kendisinin öyle anılmasına önce o itiraz ederdi. Bunu biliyorum.
Ben okurlara bugünün 19 Ocak olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Hepsi bu.
Bugün 15.00’te yine Agos’un önünde buluşmamız için bir çağrı bu. Saat tam 15.05’te hep birlikte susarak onu anmamız için bir çağrı.
Ben o saatte orada olacağım.
Siz de olacaksınız değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları