Aydın Engin

‘Yani Abi, It Is A Pencil, Gibi’…

05 Ocak 2015 Pazartesi

Anlaşıldı, AKP’nin tepelerinde konuşlanmış adamlar yüzünden bu ülkenin ve hatta dünyanın çok ciddi, çok yakıcı konularına eğilme fırsatı bulamayacağız. Adamların her biri, her gün bir inci savuruyor ve bencileyin gazeteci tayfasına da “Bunu tırmıklamazsam çatlarım” hesabıyla klavyeye yumulmak düşüyor. Yazılması gereken sahiden de yakıcı, sahiden de önemli konular ha bire erteleniyor.
Mesela, 2015 seçimleri yaklaşıyor ve HDP seçimlere parti olarak girme kararı verdi. HDP seçime parti olarak girerse barajı aşabilir mi, aşamaz mı? Aşarsa ne olur, aşamazsa ne olur?
Mesela, Ukrayna kördüğümünün ardından AB destekli ABD, Putin’i ekonomik olarak köşeye sıkıştırmak için hareketlendi. Putin bu ekonomik saldırıyı göğüsleyebilecek mi; yoksa finans dünyasında geçen bir Soğuk Savaş dönemine mi giriyoruz?
Mesela 2014 sonunda ve dolayısıyla 2015 başında “tavan” yapması beklenen petrol “taban” yaptı, epey dibe çakıldı. Türkiye gibi enerjide tümüyle dışa bağımlı ülkeler için bu iyi. Ama petrol üreten ve geliri ağırlıklı olarak buna dayanan ülkeler için de kötü. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki bu çok köklü düşüşün kaçınılmaz sonuçları olacak. Acaba bu düşüş, önemi büyük ölçüde petrol okyanusları üstüne yüzmekten kaynaklanan Ortadoğu’da “hayırlara mı vesile” olur, yoksa kan dereleri kan ırmaklarına mı dönüşür?
Mesela…
Anladınız…
Evet, bunları yazmak gerek ve siz tam bilgisayar başına geçerken adamın biri “Kadın spiker seyredilmez, günahtır” deyiveriyor. Bir başkası “Gebe kadınlar sokağa çıkmasın” buyuruyor. Bir öteki “Çalışan kadın fuhuşu teşvik ediyor” fetvasını savuruyor. Cüppeli Hoca diye anılan tuhaf adamcağız, “Noel Baba yerine Cüppeli Ahmet Hoca’yı seyredin diyenler var. Valla iyi fikir” deyip müşteri avına çıkıyor.
Gazeteci milleti de “Bugün bunu yazmazsam çatlarım” deyip öteki konuları erteliyor.
Tıpkı bugün benim de yaptığım gibi…

***

Nasıl yazılmaz?
Adam 1986’ya kadar “heimatlos” (vatansız) olarak yaşadığı Türkiye’de önce üç büyük hastanenin sahibi oluyor, ardından da Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturuyor. Eh bu kadar hızlı ve baş döndürücü yükselişin ardından artık insanların nasıl düşünmesi, neyi nasıl yapması, hangi yaşam değerlerine sahip olması ve savunması gerektiği üstüne fetva verecek olgunluğa ve yeterliliğe ulaştığına inanıyor. Nitekim fetvayı da patlatıyor:
Annelik bir kadın için en büyük kariyerdir.”
Duyuyorsunuz ve “Yok canım dememiştir. Adam koskoca sağlık bakanı, bu ölçüde saçmalamış olamaz” diyorsunuz. Siz bunları derken bakandan ikinci fetva geliyor:
“Bir erkek için de babalığın üzerinde bir kariyer görmüyorum.”
Haydaaaa, bütün önemli konular çöp sepetine…
Mesela Elif Şafak roman yazmaya ara verip Bakan’a laf yetiştiriyor. Mesela TV’ler akşam bültenlerinde ana haber olarak bu ciddi (ciddi?) konuyu seçiyorlar. Mesela eş, dost, arkadaş sohbetlerinde laf dönüp dolaşıp bu konuya geliyor ve kiminde kahkahalar patlıyor, kiminde “N’olcak bu memleketin hali” sorusuna geçiliyor.
Peki, koskoca bakan o tuhaf cümleyi niye kurdu ve ardından ikinci tuhaf cümle ile niye tüy dikti?
Cevap vereceğim:
Kötü niyet aramayın. Gündem saptırmak gibi bir cinlik de aramayın. Sağlık Bakanımız “kariyer” teriminin anlamını bilmiyor.
Hepsi bundan ibaret.
Meclis albümündeki biyografisinde “Orta derecede Yunanca, İngilizce, Arapça bilir” yazıyor. Deneyimine güvendiğim Ankara gazetecisi bir meslektaşıma “orta derece”den ne anlaşılması gerektiğini sordum. Telefonda omuz silktiğini bile gördüm galiba:
- Yani abi İngilizcesi “İt is a pencil” ya da “Mister Brown goes to the see side” düzeyinde demektir. Senin anlayacağın “Van minüt” ingilizcesinden mek parmak ötede…
Tahmin etmiştim.
Benim bildiğim “kariyer”, bir meslekte kıdem ve başarıyla elde edilen yükselme anlamında bir terim. Biri “Akademik kariyer yapmak istiyorum” dediğinde, onun bir üniversitede bilim insanı olarak kalacağı, araştırmalar yapıp mesleğinde yükseleceği, doçent, profesör filan olacağını anlarız.
Eğer “Annelik mesleğinde ilerlemek” ya da “Babalık mesleğinde yükselmek” gibi cümleler saçma değilse, annelik ya da babalıkta kariyer yapmak da saçma değildir…
Bizim sağlık bakanına gelince, o “Annelik ve babalık çok önemli, çok değerlidir. İnsan mesleğindeki başarıları ile filan değil, iyi bir anne ve iyi bir baba oluşu ile övünmelidir” gibi bir şeyler söylemek istedi.
Ancak sözlerinin etkili olması için arada kariyer gibi Türkçe olmayan, Latince kökenli bir sözcüğü kullanıverdi.
Olay bundan ibaret. Bakan masumdur…
Bu kadar açıklamadan sonra durup dururken Aziz Nesin’in “Yarım aydını ele veren, cümlelerinin içine yerli yersiz yabancı sözcükler sokuşturmasıdır” bilge sözünü hatırlayan bencileyin kötücül gazetecilere ise ne desen boştur…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları