Barış Doster

Bakanın gözleri, yoksulun bakışları

25 Aralık 2021 Cumartesi

Hazine ve Maliye Bakanı, TRT’de katıldığı canlı yayında, bir soruyu yanıtlarken “Rakamlar çok iyi. Gözlerimin içine bakar mısınız? Ne görüyorsunuz gözlerimde?” diye sordu birkaç gün önce. Bu sözleri çok tepki çekti doğal olarak. Gözünü döviz kuruna dikmiş endişe içinde bekleyen yurttaşlar da bundan böyle, ekonomideki gidişatı öğrenmek için nereye bakmaları gerektiğini öğrendiler: Bakanın gözlerinin içine.  

Kamu yönetiminde, Maliye ve Hazine bürokrasisinde deneyimi olmayan zengin bir patron, siyasi kariyerinin zirvesi olan bakanlık koltuğunda henüz bir ayını doldurmadan, ekonomiyi daha iyi anlamamız için yeni bir yöntem icat etti, gözlerini göstererek.  

Gözler, şüphesiz önemlidir. Çok önemlidir. Gözlerle ilgili deyim, atasözü çoktur. Gözler, şiirlerde, şarkılarda sıkça kullanılır: “Gözlerinin içine başka hayal girmesin” (Zeki Müren), “Gözlerinden okunuyor, beni seviyorsun” (Tarkan), “Gözler kalbin aynasıdır” (Selami Şahin)... Bu liste çok uzundur elbette. Lakin ekonomik göstergeler, döviz kuru, faiz oranları, istihdam verileri, üretime, tüketime, istihdama, ihracata, ithalata, borsaya, dış borca, cari açığa ilişkin istatistikler, gözlerden (Hazine ve Maliye bakanlarınınkiler de dahil) anlaşılmaz. 

Hele de insanların gözünün içine baka baka yalan söylemek, çok çirkin bir davranıştır. O insanları aptal yerine koymaya çalışmaktır. Üzücüdür. Onur kırıcıdır.  

BAKAN, BAKIYOR, GÖRMÜYOR

Aynen gözler gibi, gözle ilgili olarak hemen aklımıza gelen bir diğer sözcük olan bakış, bakmak eylemi de çok şey anlatır. Umudu, umutsuzluğu, iyimserliği, karamsarlığı, sevinci, hüznü, güveni, güvensizliği anlatır bakışlar. Yoksul halkın, dar gelirli yurttaşların, emekçilerin, ezilenlerin bakışlarından anlaşılır geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, çocuğuna bir hediye alamamanın yarattığı yürek sızısı. 

Hazine ve Maliye Bakanı’nın gözlerinden önce, geçen günlerde bazı sözleri de çok tepki çekmişti. Bir gazetecinin sorusunu yanıtlarken yeni ekonomik modelin tutmaması halinde işini kaybedebilecek bir yurttaş için mealen şöyle demişti: “O işini, maaşını kaybeder. Ben, bin çalışanımla birlikte fabrikamı...” 

Bakan, siyasal İslamcı gelenekten geliyor. Kendisini muhafazakâr olarak tanımlıyor. Sözleri de vahşi kapitalist, acımasız bir patronun yaklaşımını özetliyor. Ekonomik olarak liberal, neoliberal. Benzerleri gibi, iktisadi düzlemde, bireye, bireyin özgürlüğüne, bunun kamu yararına sonuçlanacağı varsayımıyla, özellikle de girişim özgürlüğüne öncelik, hatta ayrıcalık tanınması gerektiğini düşünüyor. Az devlet, çok piyasa istiyor. Devletin, bireysel özgürlükler karşısında yetkilerini sınırlamayı savunuyor.   

Fakat bu yaklaşımın eşitsizliği artırdığını, gelir dağılımı uçurumunu derinleştirdiğini görmüyor. İdeolojisiyle, sınıfsal konumuyla, mesleğiyle zaten bu gerçeğe hassasiyet göstermiyor. Sözleri, makamının ağırlığıyla bağdaşmıyor. Halen bir patron olarak konuşuyor, kendi sınıfsal penceresinden bakıyor. O pencereden de kendi cebini görüyor, yoksulların çilesini, emekçi sınıfların gerçeğini değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları