Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tuvalet kâğıdına yazmak…
12 Mart döneminde Mamak’ta önceleri astsubay gazinosundan bozma 3 No’lu Cezaevi’nde kalmıştım. Bir süre sonra evden Facit daktilomu getirtme olanağı bulmuş, o daktiloyla ne çeviriler yapmıştım. Liam O’Flaherty’nin “Kıtlık” romanı, Harry Golombek’in satranç kitabı, Dee Brown’ın “Kalbimi Vatanıma Gömün”ü...
Bir köşeye çekilip yazı makineme gömüldüğümde, koğuşun penceresinden uçup gidiyor, çevirdiğim yazarların düşsel dünyalarında özgür yolculuklara çıkıyordum...
Büyük ‘lüks’
Bunun ne kadar büyük bir “lüks” olduğunu bir yıl kadar sonra 1 No’lu Cezaevi’ne aktarıldığımda anlayacaktım. Orada daktilo yasaktı, hatta maktilo bile yasaktı...
Oysa hapishanede bir şeyler yazmanın bir siyasal tutuklu için ne kadar karşı konulmaz bir istek, hatta gereksinim olduğunu, Mamak’ı boylamadan önce dışarıda çevirdiğim “Darağacından Notlar” kitabından biliyordum.
Direniş güncesi
Çek komünist Julius Fucik, 1942’de Prag’daki Nazi zindanına düştüğünde, birkaç gardiyanın hücresine gizlice getirdiği kâğıt parçalarına dayanılmaz koşullar altında yazmaktan vazgeçmemiş, ortaya “Darağacından Notlar” adlı o unutulmaz direniş güncesi çıkmıştı...
1980’li yıllarda edebiyat tarihçisi Atilla Özkırımlı’yla birlikte “Yazarları da Vururlar” adlı bir kitap hazırlamıştık. Adı, Horace McCoy’un “Atları da Vururlar” adlı romanından esinli...
Ferruh Doğan da bizi kırmamış, ustalıklı çizgileriyle anlamına anlam katmıştı kitabın...
O kitaba çevirdiklerim arasında, Kenyalı yazar Ngugi wa Thiong’o’nun “Tuvalet Kâğıdına Yazılmış Özgür Düşünceler” diye bir yazısı da vardı.
‘Yazmaya devam et!’
İlk romanını hapiste yazan Ngugi, “Son on aydır kendimi bütünüyle tuvalet kâğıdına yazmakta olduğum romanıma vermiş durumdayım!” diyordu. “Tuvalet kâğıdına yazmak! Artık biliyorum; kâğıt, kâğıdın her türlüsü, bir siyasal tutuklu için, hele benim gibi yazdıklarından dolayı içeri alınmış bir tutuklu için en değerli şey...”
Ngugi’nin yazısı, “Yüreğim coşku dolu. Saat yediden beri durmadan yazmakta olan elim güçsüz düştü. Ama ses ısrarlı: Yazmaya devam et!” diye son buluyordu.
Şimdilerde, 2015’ten 2016’ya geçmeye ramak kala, yalnızca Can Dündar ve Erdem Gül değil, pek çok tutuklu gazeteci, yazılarını bilgisayar ile, olmadı günü geçmiş bir daktilo ile yazma olanağından yoksun. Belli ki, haksız tutuklamalara bir de yazmayı kısıtlama cezası ekleniyor...
Peki, bugün Türkiye?
Mamak’taki daktilolar yasaklandığında, Türkiye’de askeri bir diktatörlük hüküm sürüyordu.
Fucik, güncesini kâğıt parçalarına gizli gizli yazmak zorunda kaldığında, Çekoslovakya Nazi diktatörlüğünün işgali altındaydı.
Ngugi, Nairobi’deki hapishanede romanını ancak tuvalet kâğıtlarına yazabildiğinde, Kenya’da Daniel arap Moi’nin tüm muhalefeti sindiren sivil diktatörlüğü vardı.
Peki, bugün Türkiye’de?..
Ben, Can’a ve Erdem’e, Ngugi’nin sözleriyle seslenmekle yetineyim: “Ama ses ısrarlı: Yazmaya devam et!”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
En Çok Okunan Haberler
- Kepez Belediyesi'nde yeni başkan belli oldu
- ‘Haddini bilsin, tepemin tasını attırmasın’
- AKP'li isimden istifa çağrısı!
- Merkez Bankası faiz kararını açıkladı
- Dilan ve Engin Polat çiftinin yargılandığı davada karar
- 'Kapıdan içeri sokmayın'
- Evlilikte şanslı olan 4 burç!
- Soylu geri mi dönüyor?
- Öğrenilmesi en zor dili açıkladı
- Çorlu tren katliamı davasında karar!