‘Everybody knows’

10 Ekim 2022 Pazartesi

Leonard Cohen’in bu parçası kafama takıldı. Sabah kalkıyorum, Cohen, kafamın içinde: “Everybody knows” (herkes biliyor) (https://www.garaj.org/soz-tab/7rV/leonard-cohen-everybody-knows-turkce-ceviri) diye başlıyor ve akşama kadar... Derken, anımsadım: Kılıçdaroğlu, zaten serbest olan bir şeye yasal güvence getirmeye kalkınca, Cohen “Everybody knows” ile “kafamı ütülemeye” başlamıştı. 

Ekonomi duvara çarptı, sürücünün ağzından anlamsız sesler çıkıyor. Kılıçdaroğlu aniden, “başörtüsü” deyip pası atıverdi. Bir haftadır gazetemizin yazarları “o başörtüsü değil başka bir şey” deyip duruyorlar ama, boşuna. Cumhurbaşkanı da “pası” aldı bizim kaleye doğru geliyor... Gel de Cohen’e hak verme.

EKONOMİ VE SİYASET

Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu yine düşürdüler. Borsada son kalan yabancılar da “satıp gidiyorlarmış”. Enflasyonun gerçekte düzeyi belli değil ama “hiper” olduğu kesin. Dolar, geçen yıl ekim başında 8 TL’ye alınıyormuş, şimdilerde 18+TL’ye alınıyor. Diğer taraftan, Türkiye’nin doğalgaz ithalatı üzerinde büyük bir soru işareti var: “Lütfetseniz de ödemeleri 2024’e ertelesek” filan. Belli ki bu kış sıkıntı çok büyük. Dünya ekonomisi de resesyona giriyor, merkez bankaları faizleri yükseltmeye, borçlanma maliyetleri hızla artmaya devam ediyor. İhracat yapmak, “borç çevirmek” için borçlanmak daha da zorlaşıyor.

Seçimlere giderken festivaller, konserler, kısacası halkın topluca eğlenmesi yasaklanıyor, her türlü gösteri ve protesto eylemine şiddetle saldırılıyor, Meclis’te ağır bir sansür yasası var, milliyetçilik “adalar”, “sığınmacılar” ve “Kürt sorunu” üzerinden kışkırtılıyor: “Süreç olarak faşizm” bu seçimlerde “son aşamaya” (total kontrol) geçmeye, muhalefeti tamamen susturarak “siyaset” alanının dışına atmaya hazırlanıyor.

‘MUHALEFET’ 

Sosyalist hareket, yıllar sonra nihayet, HDP’yi de kapsayan bir “güçlerini birleştirme” sürecine girdi, iki küme şekillendi. Şimdi bu iki kümeyi kesiştirmek, bir ortak “praksis” geliştirmek gerekiyor. Sosyalist hareket, geç de olsa tarihsel sorumluluğuna uygun bir tutum içinde. CHP liderliği ise tam tersi bir konumda.

Türban, siyasal İslamın hegemonyasını temsil eden “şey” konumuna yükseltildikten sonra, AKP rıza alma kapasitesini kaybettikçe gündemden düşmüştü. Bugün, yalnız türban değil her türlü dini kıyafet, simge fiilen özgür. Buna karşılık siyasal İslamın “hakikat rejimini”, benimsemeyenlerin, kadınların, LGBTQ+ bireylerin kıyafetleri, bedenleri, üzerindeki baskı ve şiddet gittikçe ağırlaşıyor. Bu ortamda Kılıçdaroğlu, gitti, “türban” tartışmasını yeniden canlandırdı; böylece hem bu gerçeği arkaya itti hem de siyasal İslama, bir “pas atarak” ekonomik krizin ortasında, ona bir “hegemonya restorasyonu aracı” sundu. Peki ama neden? 

TUTSAKLIK

Bu sorunun cevabı şurada yatıyor: Kılıçdaroğlu siyasal İslamın tabanına şirin gözükmeye çalışırken, birbiriyle örtüşen iki “kümenin”, (“Altılı masa” ve etrafına topladığı danışmanlar) gönüllü tutsağı oldu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları