‘Vizyon’, nostalji ve fantezi

08 Aralık 2022 Perşembe

“Altılı masa” anayasa taslağı önerisini açıkladı. CHP, İkinci Yüzyıl Vizyonu toplantısını gerçekleştirdi. Özellikle sol basında, yazarlar hemen bütün önemli noktalara değindiler, eleştirdiler. Ben onların gözlemlerinin ışığına yazıyorum.

YAŞAMAK VE ANLAMINI KAÇIRMAK

“İkinci Yüzyıl Vizyonu” adına karşın, geriye AKP’nin ilk dönemine (2002-2012; 2006 daha doğru olurdu), Kılıçdaroğlu’nun “uygulama tecrübesini ve başarısını biliyorum, altını çiziyorum, bütün dünya da bu gerçeği biliyor” ifadeleriyle övdüğü Babacan dönemi ekonomi modeline bakıyor. CHP “Vizyon”u yanlış bir nostaljiyi temsil ediyor. 

Birincisi bu dönem artık çoktan tükenmiş 3 vektörün bileşkesiydi: (1) ABD’nin BOP bağlamında başlattığı “imparatorluk” projesi. (2) Bu bağlamda, liberal/Batı’ya biat etmiş/ılımlı bir siyasal İslam arayışı. (3) 1997’de “çevrede” başlayan finansal krizlerde sermayenin merkeze dönerek 1999-2002 arasında büyüttüğü ve patlattığı borsa köpükleri, bu köpükler patlarken 1929 türü bir bunalım olasılığının, “tarihin en büyük finansal genişleme” dalgasını gündeme getirmesi: Düşük faiz, kolay kredi. AKP’nin ve Babacan’ın, “dünyanın bildiği” başarısı bu üç vektörün bileşkesiydi.

İkincisi, bu dönemin ucuz dış kredileri, “sıcak sermaye” hareketleri, bu dinamiklerin beslediği büyümenin yarattığı kaynaklar, siyasal İslamın hegemonyasının inşasında kullanıldı: a) Rıza almak üzere dağıtıldı, b) Devletin şiddet aygıtları siyasileşti ve güçlendirildi, güçler ayrılığı zayıflatıldı, başkanlık rejimi için gereken kurumsal, kültürel koşullar yaratıldı. Karşımızdaki, “süreç olarak faşizmin” devlete ulaşma aşamasıydı. Her zaman ve her ülkede olduğu gibi büyük sermaye günlük çıkarına odaklanmıştı, “süreci” görmezden geldi. Liberaller “aldanmakla”, emperyalist merkezler de bu durumdan yararlanmanın yollarını aramakla meşguldü. CHP liderliği bu dönemin anlamını kavrayamadı (bu iyimser bir tespittir). 

VE FANTEZİLER

Vizyon toplantısında, “siyaset üstü”, işlevsel bir kavram olarak kullanıldı. Siyasetin tanımına (sınıflı toplumda adalete ve iktidara ilişkin sorunlar) bakarsak, böyle bir iddianın aslında belli bir siyasetin (örneğin: büyük sermaye) çıkarının, ortak toplumsal çıkar olarak “yanlış tanınmasını” (meconnaissance-Bourdiou) amaçlayan bir ideoloji olduğunu görebiliriz.

İkinci fantezi de “demokratikleşip, siyaseti temizleyince dış kaynak gelecek” iddiasıydı. 

(1) Dış kaynak (sermaye) demokratik ve temiz olduğunuz için değil, değerlenme koşullarını sunabildiğiniz oranda gelir. 

(2) Değerlenme ülke içinde üretilen artık-değerden (kâr, rant, “carry trade” yapabilmesine olanak verecek düzeyde reel faiz gibi) beslenir. Vizyon belgesinin bu iddiası, aslında, tüm kaynakları uluslararası sermayenin kullanımına açma vaadidir. 

(3) Financial Times’da Ruchir Shar-ma’nın işaret ettiği gibi dünyada “ucuz ve kolay para dönemi” kapanıyor, borçlanma, yabancı kaynak maliyeti artıyor. 

(4) Prasad, Rajan, and Subramanian imzalı “Foreign Capital and Economic Growth” (2006) başlıklı IMF araştırması, yabancı sermaye girişinin, sanayileşmemiş ülkelerde uzun dönemde daha hızlı büyümeyi güvenceye almadığını, dahası çevreden merkeze sermaye akışını hızlandırdığını -yerli kapitalist de parasını merkez ülkeler taşıyor- gösteriyordu. 

“Olsun, ülkeyi AKP’den kurtarsın yeter”, “Muhafazakâr neo liberalizm faşizmden iyidir” de diyebilirsiniz. O zaman, hızla sonrasına hazırlanmak zorundasınız. Çünkü “yüz miyarlarca” dolar yabancı sermaye girişi (olasılığı çok düşük) istikrarlı büyüme getirmeyecek; ülke değerlerini dışarıya aktaracak, emeğin sömürüsü daha da ağırlaşacak, ekonominin sert bir krize doğru gidişi hızlanacak. Siyasal İslamın kazandıklarını korumak için yapacakları da cabası...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları