Türkiye’yi Yine Mahkûm Ettiler

01 Mayıs 2016 Pazar

Arkadaşlarımız Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan İslamcı fanatiklerin saldırısı sonucu yazarları, çizerleri öldürülen Charlie Hebdo dergisinin kapağına köşelerinde yer verdikleri için mahkûm edildiler. Ya da başka türlü söylenebilir; Türkiye bir kere daha basın özgürlüğü davasında yeni bir mahkûmiyet aldı. Her yeni davada, yeni bir gözaltında, yeni bir soruşturmada, demokratik düzenlemelerden uzak duran yasama, ülkeyi baskıyla yönetmeyi ilke edinmiş yürütme ve onların arkasına sığınarak düşünce özgürlüğüne ceza kesmekten bir türü vazgeçmeyen yargı elbirliğiyle Türkiye’yi mahkûm etmeye devam ediyorlar.

***

Ama bu durumun sürüp gitmeyeceğini de biliyorlar. Seçimlerde beş ay gibi kısa bir zamanda seçmenlerin fikir değiştirmesini sağlama başarısı gösteren iktidarın durumunu sağlama almak için giriştiği yeni manevralar gündemde. Yakın tarihin Cemaat’le ortak kotarılmış davalarının iflas etmesi onlarda, “ortakla olmadı şimdi işi daha sıkı tutmak gerek” anlayışını güçlendirdi. Seçmen desteğinin sürekliliğine güvenmedikleri için yasama, yürütme, yargıyı tek elde toplamak istiyorlar. Bunun için de ideolojik zayıflıklarını din üzerinden kapatmak, laikliği; yani aklın, bilimin, özgürlüğün devlet ve toplum yaşamında etkisini yok etmek istiyorlar.

***

Buldukları çare İslamcı otoriter bir rejim kurmaktır. Devletin en üst katı eliyle “laikliğin anayasadan çıkartılmasının” önerilmesi boşuna değildi. Sözde geri adımlar ise tartışmayı başka bir zemine çekmeyi amaçlamış, tahmin edilebileceği gibi liberal kalemler de bu tartışmanın üzerine balıklama atlamışlardır. Kimi iyi niyetli yazarlar ise tartışmayı din üzerinden yapmayı öneriyorlar. Son iki yazıda söylediğimizi yineleyelim: Laiklik din üzerinden tanımlanamaz. Şimdi de ekleyelim: Laiklik din üzerinden tartışılamaz.

***

Her şeyden önce din ideolojik bir form olarak demokrasiyi kökten reddettiği için tartışılamaz. İnanç kişinin kendi dünyasında kalmadığı, toplumu ve devleti yönetmeye niyetlendiğinde demokrasinin nefessiz kalacağı, kimi yerde öleceği, kimi yerde ise koma halinde bitkisel bir hayata gireceğini günümüzün İslam dünyası yeterince gösteriyor. Pratiğin konuyu neredeyse ayrıntılarıyla gösterdiği durumlarda soyut teorik tartışmayla din ve demokrasiyi uzlaştırmaya çalışmak boşunadır.
Hıristiyanlığın uzun savaşlardan sonra kavgayı yitirdiğini, Aydınlanmaya, moderniteye yenildiğini ve kilisenin duvarları arkasına çekildiğini herkes bilir. İslam ülkelerinde bu kavgayı reformcular değil, köktendinci fanatizm kazandı.

***

Dinin toplumsal yaşamı ve devleti yönetebileceği formülleri “laikliği tartışalım” başlığı altında “olacak işler değil bunlar” iyimserliği ile öne süren iyi niyetli yazarlarımız, bölgemizde, İslam dünyasında teorik tartışmaların, reformcuların aleyhine tüketildiği zamanlardan bu yana bir milim ilerlemediğini, Türkiye’de fanatik İslamcılığın her geçen gün militan gücünü ve zorbalığını artırdığını görmelidirler. Hiç değilse, Charlie Hebdo dergisiyle dayanışma günlerinde Cumhuriyet gazetesinin önüne gelip kan dökmek isteyen ve mahkemenin “halkın tahrik olmuş bir bölümü” olarak nitelediği fanatizmi görmüş olmalıdırlar.
Tamam, laikliği tartışalım ama din üzerinden değil, özgürleşen akıl ve bilim üzerinden...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları