İrfan Hüseyin Yıldız

Merkez Bankası’nın güven sorunu

31 Ekim 2021 Pazar

Perşembe günü, Merkez Bankası Başkanı, yılın son “enflasyon raporu”nu açıkladı. Bankanın, asıl hedefi olan “fiyat istikrarı” hedefinin ertelendiğini, büyümeye destek olacak bir politika uygulamasının tercih edildiğini, bunun için cari dengenin sağlanmasının önemli olduğunu, bu gerçekleşirse eğer kurların ve dolayısıyla fiyatların da istikrar kazanacağını belirtti. 

Merkez Bankası, uzun bir süreden sonra eylül ayı toplantısında faiz indirimi kararı aldığında ekonomistler yorum yapmakta zorlanmışlardı. Çünkü bu kararın kurları, dolayısıyla enflasyonu artıracağı ortada iken, fiyat istikrarını hedeflediği varsayılan Merkez Bankası açısından, bir rasyonalite içermiyordu. Beraberinde Merkez Bankası’nın güvenilirliği, bu tür (iktisat) bilimdışı zorlama kararlar nedeniyle tartışılır hale geldi.  

İlginç bir şekilde Merkez Bankası, “enflasyon raporu” toplantısında yapılan açıklamalar ile bir kez daha güvenilirliğinin sorgulanmasına neden oldu. Açıklamaların genelinin yanı sıra, spesifik olarak, daha geçen ay yüzde 14.1 olarak ilan ettiği yıl sonu enflasyon hedefini, bir ay sonra yüzde 18.4 olarak (4.3 puan artırarak) revize etti. Gel de bankanın tahminlerine güvenmeye devam et. Para politikaları uygulamalarında merkez bankalarının piyasalara güven vermesi çok önemli bir faktördür. Bu güveni sağlamak artık çok zorlaşmıştır. 

Başkan diyor ki: “...ihracat artıyor ve daha da artacak. Bunu sağlayan değersiz TL’dir. Bu nedenle, dövizin değer kazanmasından (bu aşamada) rahatsız değiliz. Yıllardır gördük ki cari açık ile büyümek sürdürülebilir değil. Bu nedenle biz cari dengeyi sağlayacağız, bunu da ihracatı artırarak sağladığımız için döviz ihtiyacını karşılama gücümüz olacak ve orta-uzun vadede kur dengeye gelecek. Bu süreç içinde artan dış talep yatırımları artıracak, artan yatırımları desteklemek için faizler düşük tutulacak (ki bu aynı zamanda iç talebi de destekleyecek) sonuç olarak, üretim üzerinden fiyatlar da dengeye gelecek...” Toplantıda söylenmeyen ancak yorumlayabileceğimiz bir diğer husus da kamu maliyesinin enflasyonla mücadele için daha etkin kullanılacağı ve yapılacak sübvansiyonlar ile vatandaşın fiyat artışlarının etkisinden bir müddet korunabileceği öngörüsüdür. 

BÜTÇE AÇIĞI VE ENFLASYON ARTIŞI

Bir kez daha teorik iktisat bilimiyle analiz yapmanın mümkün olmadığı (siyasi) zorlamalarla yol alınmaya çalışılıyor. Para politikası uygulanırken enflasyon hedefi öteleniyor, kurların hedef olmayacağı açıklanıyor, maliye politikasının bu süreçte daha etkin biçimde katkı sağlayacağı düşünülüyor. Yapılan tercihlerle parasal genişleme sağlanırken, yıllardır çok övünülen mali dengeden de vazgeçileceği ve bütçenin daha fazla kullanılacağı (açık vereceği) anlaşılıyor. Bu mali genişlemenin de enflasyonist sonuçları olacaktır. Bütçe açıklarının sermaye piyasasından karşılanması ihtiyacı, yine faizler üzerinde baskı oluştururken, fiyatlar genel seviyesini de yükseltecek ve enflasyon kalıcı hale gelecektir.

Her iki politika seti de enflasyonu önlemeye yeterli olmayacak biçimde dizayn edilmiş görünüyor. Bu haliyle, Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesinden vazgeçtiği tespiti net hale geliyor. Merkez Bankası Başkanı’nın kendi yaptıklarını açıklayabilmek adına “...enflasyonun geçici olduğunu düşündüklerini” ve bunu gerekçelendirebilmek için de dünya genelinde böyle bir tespit yapıldığını söylemesi gerçeği yansıtmıyor. Giderek artan sayıda ekonomistin ve finansal kuruluşun, enflasyonun kalıcı olacağına ilişkin açıklamaları bulunuyor. Üstelik, Türkiye’de enflasyonun dinamikleri incelendiğinde, kur üzerinden gelen fiyat artışı etkisinin güçlü ve yüksek olduğu anlaşılıyor. Bu sonuç, iç talebin canlandırılması halinde tüketim üzerinden de fiyatlara baskı geleceği gerçeği ile birlikte değerlendirilmelidir.  

Enflasyon beklentileri yönetilemezse eğer faizlerin düşürülmesi sonrasında para, gayrimenkul, döviz, altın, hisse senedi gibi alanlara gidebilir. Yatırımların finansmanı bir kez daha zor hale gelir. Açıklanan politika setinde yatırımların finansmanının daha çok iç tasarruflarla sağlanacağı öne çıkarılıyor. Düşük faiz ortamında bunu gerçekleştirmek zordur. Bir kez daha yabancı kaynağa mahkûm olduğumuzda ise ilk aşamada yüksek faiz ve sıcak para kısırdöngüsü yeniden başlayacaktır. 

Merkez Bankası Başkanı’nın açıkladığı politika seti ile kurda istikrar, bütçe dengesi ve uzun vadede fiyatların kontrol edilebilmesi rasyonel görünmüyor. Ayrıca bahsedilen, “...ihracat artışına bağlı olarak yeni bir yatırım iklimi oluşturup düşük faizler ile bunu desteklemek ve üretimi artırmak istiyoruz...” söyleminin gerçekleşmesinin de bir kez daha belirsizlik ve yüksek risk ortamına takılacağı anlaşılıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mali müşavirler ayakta 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları