İrfan Hüseyin Yıldız

Enflasyon serbest uçuşta

29 Mayıs 2022 Pazar

Bütün ekonomik veriler, Türkiye’de fiyat artışlarının durdurulamadığını, sabit gelirlilerin satın alma gücündeki büyük erimenin devam ettiğini gösteriyor. Bunun da ötesinde Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nca perşembe günü alınan kararlar, aslında büyüme uğruna enflasyonist politikaların devam edeceğini ortaya koyuyor. Yaşadığımız ekonomik krizi sadece dışarıdan gelen etkilere ve dış güçlere bağlamanın ise kötü ekonomik yönetime mazeret uydurmaktan öte bir anlamı bulunmuyor. 

Önemli oranda yerli girdiye ve ileri teknolojiye dayanmayan, yüksek katma değer ve yüksek rekabet gücü içermeyen büyümelerin olduğu ülkelerde yapılan dış ticarette, günün sonunda dışarıya kaynak transferi kaçınılmaz oluyor. TÜİK, Türkiye’nin mart ayı dış ticaret haddini yüzde 75.3, mart ayı ihracatının ithalatı karşılama oranını ise yüzde 73.1 olarak açıkladı. Hint asıllı iktisatçı Jagdish Bhagwati bu tür büyümeyi, fakirleştiren büyüme olarak kuramlaştırmıştır. Bu yapıda, fiyatlarını ve gelirlerini, enflasyonu hesaba katarak ayarlayabilen hatta daha fazla kazanan sermaye grupları olabildiği gibi (örneğin bu yılın ilk çeyreğinde bankalar büyük kârlar açıkladılar) vatandaşların büyük çoğunluğunun beslenme, barınma, giyim, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve borçlanmak zorunda kaldığı görülüyor. 

STAGFLASYON HALİ BELİRGİNLEŞİYOR

Geçen hafta TÜİK mart ayına ilişkin “Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi”ni açıkladı. Tarımsal girdi fiyatlarının mart ayında bir önceki aya göre yüzde 15.6 oranında, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 105.7 oranında arttığı görüldü. Tarımsal girdilerin önemli bir bölümünün (gübre, ilaç, yem vb.) ithal edildiği dikkate alınırsa döviz kurundaki artışla birlikte girdi fiyatlarının daha da yükseleceği anlaşılıyor.

Tüketim tarafında ise nisan ayı TÜFE oranı yüzde 69.97 seviyesine çıkarken, gıdadaki fiyat artışı yüzde 89.10 düzeyinde gerçekleşti. BM Gıda ve Tarım Örgütü, iklim krizine ve Ukrayna - Rusya savaşına bağlı olarak küresel düzeyde bir gıda krizinin yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Ancak bizim açımızdan daha önemli olan risk, tarım ürünlerindeki maliyetler nedeniyle çiftçilerimiz zarar ederken, yükselen tüketici fiyatları nedeniyle de hanehalkının yeterince beslenemiyor olmasıdır.

Benzer dramatik bir durum, konut fiyatlarında ve kiralarda yaşanıyor. Bir yanda inşaat sektörü artan maliyetlerden dolayı küçülüyor ve konut satışları azalıyorken, diğer yandan konut fiyatlarında ve kiralarda fahiş artışlar yaşanıyor. Merkez Bankası’nca açıklanan “Konut Fiyat Endeksi”, mart ayında bir önceki aya göre yüzde 9.3 oranında, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 110 oranında artış gösterdi. 

DERİN YOKSULLUK GÖZLENİYOR

Türk-İş’in yaptığı araştırmada, nisan ayında dört kişilik ailenin açlık sınırı 5 bin 323 lira, yoksulluk sınırı ise 17 bin 340 lira olarak tespit edilmiş. Asgari ücretin 4 bin 253 lira olduğu ülkemizde, yaklaşık 30 milyon çalışanın yüzde 50’si asgari ücret seviyesinde ücret alıyor. Bunun anlamı, çalışanların büyük bir kısmı açlık sınırının altında yaşıyor. Buna 13.6 milyon emekliyi, 7.6 milyona varan geniş tanımlı işsizi, çiftçileri, esnafı, küçük işletmeleri de dahil ettiğimizde vatandaşların büyük bir çoğunluğu derin bir yoksullukla boğuşuyor demektir. 

BDDK mart ayı verilerine göre, tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı kullanımlarının toplamda 1 trilyonu lirayı aştığı görülüyor. Bunlardan takibe giren borç miktarı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 133 oranında artarak 27.3 milyar liraya ulaşmış durumda. Öte yandan çoğu KOBİ olan işletmelerin borç ödemelerinde sıkıntıya düştüğü, yılbaşından bu yana icra dosya sayısının 1 milyon artarak 23.5 milyona ulaştığı ortaya çıktı.

“Faiz sebep enflasyon sonuçtur” denilerek oluşturulan ekonomi politikasında, iktisat bilimine aykırı olarak hem faiz hem de kur kontrol edilmeye çalışılıyor. Geldiğimiz noktada, rezervler tükendi, yüksek borç yükü oluştu, kaynaklar uçtu, yüksek enflasyon ve devalüasyon sarmalı içinde halkın büyüyen yoksulluğu gözleniyor. Nisan gıda enflasyonunda en yüksek fiyat artışı soğanda oluşmuştu; yazımızı Âşık Mahzuni Şerif’in bir dizesiyle sonlandıralım: “Milletin sırtından doyan doyana / Bunu gören yürek nasıl dayana/ Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları