İsmet İnönü anlatıyor: İstiklal Savaşı ve Lozan (6)

14 Ağustos 2022 Pazar

“Seferberlik ilan edemeyip zayıf kadroyla kalınca nüfusumuzdan ve halkımızdan istifade edemiyoruz, gönüllülerden istifade ediyoruz. Gönüllü, bir muntazam harbin cefasına dayanamıyor. Akşama kadar muharebe ediyor, gayet hamiyetli adamdır, gece yarısı evine gidecek, gidiyor. Karşısındaki muntazam ordu şafakla beraber taarruz ediyor. Kimse yok...

Bu konu, isyanlardan çıktı. İç isyanlar son derece yıpratıyor. Meclis toplandı. Hükümeti Meclis idare eder doğrudan doğruya. Yeni usulle çıktı Atatürk: ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir!’

Binaenaleyh Meclis idare eder doğrudan doğruya, hükümete azayı birer birer Meclis seçiyor. Meclis’in vekili olarak icra yapıyorlar hepsi. Bu tarzda memleket idare olunurken iç isyanlardan son derece yıpranıyorduk. 

Meclis toplandıktan sonra beni Genelkurmay başkanı seçtiler. Genelkurmay başkanı olarak hükümete girdim. İç isyanlar, muharebe, orduyu sevkiidare benim vazifem. 

EN ZOR GÖREVE, EN GENÇ KOMUTAN

Muntazam ordu yok, seferberlik yapamazsın. Vasıtalar yok. Orduyu idare edeceksin. Memleket ateş içinde. İç isyanlar takibat ister ve karşımızda muntazam bir ordu var, muntazam orduya mukavemet için (ancak) gönüllüler var.

Ben, ileride bulunan kumandanların en genciydim. Hepsi iyi telakki ettiler. Rütbeleri de yüksekti benden, yaşları da. Sınıfta da daha ilerideydiler. Askerlikte kıdem, esaslı bir imtiyazdır. Onu tayin ederler. (Oysa) Kolaylıkla kabul ettiler beni. Şöyle diyen var, böyle diyen var. Hiç hayale düşmedim ben, hiç! Hepsi değerli insanlardı.

Büyük Millet Meclisi Genelkurmay Başkanlığı’nın, ben Genelkurmay başkanı olduğum zaman heves edilecek hiçbir yanı yoktu, hiçbir vasıtası yoktu. (Ama) her türlü ihtiyaç var idi. 

FEDAKÂRLIK ALAVERE, MİRALAY İSMET NÖBETE

Biz, Ziraat Mektebi’nde oturuyorduk. Ankara’da, Meclis açılıncaya kadar, on beş gün zarfında her akşam bahçelerden, bağlardan, dağlardan silah sesleri işitilirdi. Oradaki Ziraat Mektebi’ne mi atıyorlar, başkasına mı atıyorlar, böyle bir şey...

İlk günden itibaren Atatürk’ün davasına inanmış olup kendisiyle işbirliği yapan kumandanların her biri, kumanda ettikleri kıtanın başında bulunmakla, hem şahısları, hem hizmetleri bakımından daha verimli, daha emniyetli durumdaydılar. Herkes kumandasını, emniyetini bırakıp nazari olarak, elinde hiçbir vasıtası olmayan ricacı bir adamın vaziyetine girmek istemez. Onun verdiği kolaylıkla,

Miralay İsmet Bey’in Genelkurmay başkanı olmasını tabii buldular, zannederim. Yani, kendilerinin bana gösterdikleri hüsnü muameleyi ve hüsnü kabulü hiçbir zaman değersiz bulmadım, fakat sonradan vaziyetler düzeldikçe, işlendikçe, Genelkurmay Başkanlığı da heves edilir bir mevki haline geldi. O zaman daha ziyade cephe kumandanı olarak vazife gördüm. 

HARİCİ DÜŞMANLA DAHİLİ BEDHAHLAR İŞBİRLİĞİ...

1920’de Büyük Millet Meclisi açıldı. İlk uğraştığım şey, iç isyanlardı. Sonra Yunanlara taarruz. O sene yapılan işler: Türkiye için Sevr Muahedesi’ni hazırlamış olanlar, Sevr Muahedesi’ni 1920’de tebliğ ettiler. Hükümdar, ‘Saltanat Şûrası’ diye bir şûra topladı İstanbul’da. Bu şûra, Sevr Muahedesi’ni kabul etti. 

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan’da toplandı, hükümeti teşkil etti. Ondan sonra da memleketi idareye başladı. Başlıca uğraştığımız büyük konular, iç isyanlar. Dikkate değer ve son derece zalimane bir güçlük karşısındayız: Kuvvetler ister istemez iç isyanlara ayrılır, gönderilir. Düşman, karşısından ayırdığımız kuvvetlerden istifade eder, ilerler. Bu suretle bilhassa Garp Cephesi’nde Yunanlar ve iç isyanlar... Yunan taarruzu durur, isyan tedbiri yapılırken yeniden başlar, Yunan karşısına kuvvet yetiştirdiğiniz zaman tekrar isyan başlar. Birbirleriyle kolaylıkla ve muntazam bir surette iç irtibatı yapma manzarası vardır. 

Kumandan bir kişi, bir taraf. Bu, galip devletlerin kumandası. Böyle almak lazımdır. Bu kadar intizam...

‘Milne’ hattı diye, Yunanlılara bir hat göstermişlerdi. O hatta kalıyorlar ve ilerlemiyorlardı. Onun karşısında toplanıyoruz, Kuvayı Milliye’yle müdafaa ediyoruz. Fakat tekrar taarruza başlıyorlar...*”

İsmet İnönü

Y.N. devam edecek.

* Cumhuriyetin 50. yıldönümü dolayısıyla Türk Tarih Kurumu’nca düzenlenen seminerin bu ilk konferansı İsmet İnönü tarafından 23 Ekim 1973 salı günü TTK’de verilmiş olup; 1993’te Lozan Barış Antlaşması’nın 70. yıldönümü onuruna Atatürk Araştırma Merkezi’nce “İstiklal Savaşı ve Lozan” başlığıyla kitaplaştırılmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları