Müjdat Gezen

‘Romanlar Günü’

11 Nisan 2022 Pazartesi

8 Mart “Dünya Romanlar Günü”ydü. Kutladık. İzmir’de CHP milletvekili Özcan (Purçu) ve klarnetin dünya çapındaki ustası Hüsnü Şenlendirici, İstanbul’da darbuka ustası Sedat Tokmak, Kasımpaşa’daki müzisyen sanatçılarla kutlamalar yaptılar. 

Romanlar dünyanın renkleridir. Nerede müzik varsa orada mutlaka bir roman sanatçı vardır. Babamın pek çok müzisyen dostu Roman sanatçılardı. Senede bir gün de olsa “Romanlar Günü”nü kutlamak onlara iyi geliyor. 

Geçen seçimlerde “Roman Açılımı” yapan AKP, seçim biter bitmez onları unuttu ama Romanlar bunu unutmadı haberiniz olsun. 

RADYO ÇOCUK KULÜBÜ

1953 yılıydı. İlkokulda ilk kez sahneye çıkarak “Küçük Çiftçiler” adlı oyunda başrolü oynamıştım. Karşı komşumuz İdil Abla da oyunu izlemiş. O sırada Radyo Çocuk Kulübü adı altında İstanbul’da çalışıyordu. Aldı beni götürdü. O gün çekilen bir programda küçük bir rol aldım ve ilk kez radyo mikrofonuyla tanıştım. İdil Abla sonradan İzmir Radyo Televizyonu’na atandı. Orada başspiker oldu. Eşi de aynı kurumda TRT’de çalışıyordu. Çok erken yaşta bu dünyaya veda etti. Üzerimde hakkı vardır. Beni elimden tutup on yaşımdayken mikrofonla tanıştıran insandır. Böyle şeyler unutulmaz. Ne zaman, Radyoevine gitsem İdil Abla’yı anardım. Artık gitmiyoruz haliyle. TRT kurumu bana yasak. Ama vergilerimle maaşlarını alıyorlar. Devletin kurumu milletin sanatçısına yasak koymuş. Gün gelir devran döner beyler. Ben kinci biri değilim. Ne TRT’ye ne başka bir kanala ihtiyacım var. Ama ahlaksızlığa da tahammülüm yok... Hani hep iyi şeylerden söz edecektik?..

Öyle yapalım. İki arkadaş konuşuyorlar. Biri diyor ki: “Ulan Cevat, evlilik sana yaradı. Eskiden ceketinin düğmeleri hep kopuk dolaşırdın, bak bir evlendin her şey düzeldi.”  Öteki cevap vermiş: “Karım sağ olsun. Bir haftada bana dikiş dikmeyi öğretti.” 

NEDEN

Hiçbir zaman bir olayı tek nedene bağlamam. Ana neden daima vardır, o tamamdır ama tek nedenle yola çıkarsanız çoğu kez yanılabilirsiniz. Bir meselede birden fazla neden aramak iyidir. Meseleyi çözmekte işe yarar. Balıkçı ilk kez bir iskelet gördüğünde, “İnsan kılçığı” demiş. Çünkü onun bütün dünyası o kadar. Hayatı balıkla geçiyor. Onun dışında bir seçenek hiç düşünmemiş. Burada balıkçıyı suçlamak gibi bir niyetim tabii ki yok. Ama olaylara birkaç açıdan baktığımız zaman daha verimli sonuç alma olasılığımız artar. Bu kesin kural değildir. Ben kendi yaşamımdan edindiklerimle söylüyorum bunları. Bir başkası bambaşka yaklaşım da yapabilir. Hatta bir bambaşkası “Hayır, ben her olayı tek nedene bağlarım” da diyebilir. Buna kim karışır ki? Ben kendi fikrimi söylerken bunca yıl gördüklerimden yola çıktım. Her türlü fikre saygı duyarım. Bazıları hariç. Çünkü onlar genellikle fikir değil, troldür. Bunu hiç sevmem. İnsanların kendi fikirleri olmalı. Benim var. Sizin de var biliyorum. Gerisi sadece karanlıktır. 

ÇİÇERO

“Hep görmeye alıştığımız şeyler bize yabancı gelmez.” Bu ünlü filozof böyle demiş. Sözün biraz derinliklerine inelim mi? İnsanoğlu her şeye en çabuk alışan yaratıktır. Hatta bazen alışkanlıklar, diğer şeylerin önüne geçer. Öyle zamanlar olur ki pek çok düşünce alışkanlıklarımızın gerisinde kalıverir. Artık o göregeldiğimiz şeylere alışıvermişizdir. Sorduklarında çoğu kez: “Alışkanlık işte” der geçeriz. O zaman acaba alışkanlıkları ayırmak gerekebilir mi? Mesela: İyi alışkanlıklar-kötü alışkanlıklar. Örneğin aşırı bir sigara tiryakisine o koku hiç yabancı değildir. İçmeyen biri de (benim gibi) o kokuyu aynı içen gibi bilir ama algılamaları tamamen farklıdır. Çiçero, belki de salt görmeye alışmaktan öte, o şeyle yaşamaya alışmayı da kastediyor olabilir. Benim düşünce sıçramalarım böyle. 

KITIR

İnsanın kendine yalan söylememesi o kadar kolay olmadı. Bir kere binlerce yılın getirdiği bir otomatik düşünce sistemi buna engel olabiliyordu. Yalan, genel olarak kötü bir şeydir. Tabii en kötüsü, insanın kendini kandırmaya varacak kadar, kendine söylediği yalandır. Burada yalan sözcüğüne salt iki anlamı ile yaklaşmamız bizi hataya yönlendirebilir. İnsan nasıl kendine yalan söyler? Mesela hiç inanmadığı bir meselede, “Tamam yahu hallederiz” gibi en sık başvurulan yalanlar, sonradan onarılmaz yaralar açabilir. Telkin ile yalanın arasındaki fark budur. Hasta birinin “İyiyim, iyi olacağım” düşüncesi, kendine söylediği yalan değil, kendine verdiği telkindir. Bu, olumlu düşünce açısından yararlıdır da. Ama siz, genel olarak “kendine yalan söyleme”nin içinde yatan fikri anladınız sanırım. Sanırım değil, anladınız. Yalana kıtır da denir. 

ORMAN

“Ormanı beğendin mi Temel?”

“Ağaçlardan ormanı göremiyorum ki”

 Artık bu cevaba yeni bir cevap ara dur. Hiç uğraşamam. Vazgeç daha iyi. Orman nedir? Bir toprak parçası için, bir ülke için önemi nedir ormanın? Otuz yıl önce MSM Ormanı’nı kurarken biraz araştırma yaptım. Kuşkusuz ormanın ne olduğunu, ne gibi yararları olduğunu biliriz ama tam anlamıyla bilmek, bu işin uzmanlarıyla konuşmak daha doğruydu. Ablamın eşi, yani eniştem uzun yıllar orman fakültesi kantin sorumlusu olarak çalıştı. O nedenle çok sık giderdim Bahçeköy’e. Oralar hep ormandır. Şimdi de yazları ormanın içinde yaşıyorum. Orman insan için, o ülke için nefes demektir. Yağmur demektir. Toprak kaymalarını önleyici güç demektir. Ormansız yerler çok sıkıntı çekerler. Ormanlar her şeyinden yararlanılan doğa nimetleridir. Havasından, suyundan, odunundan, hayvanından, her şeyinden yararlanılır. Ormansız kalmayalım. Onların da: ağaçların, otların, oradaki bitkilerin canlı olduğunu unutmayalım. Ormanın size o kadar çok yararı var ki.

GÜZEL - ÇİRKİN

Ne kadar görece iki sözcük değil mi? Kim güzel, ne çirkin? Neden çirkin? Niçin güzel? Çoğalt çoğaltabildiğin kadar. Çünkü bu iki sözcük de görece. Hatta fiziksel olarak bile güzel ve çirkin görece. Dünya tatlısı çok güzel fizikli bir kız düşünün ya da erkek. “Yahu bunun neresini beğenmiyorsun, güzel işte!” demezler mi? Derler. Ama öyle değildir ki işin aslı. O kadar güzelliğin altında ne var tam olarak bilmiyoruz. O bardağın dolu kısmı olamaz mı? Dünya güzeli seçilen bir genç kızın uyuşturucu müptelası olduğunu ve yıkanmaktan hiç hoşlanmadığını bir düşünün. O gerçekten güzel midir? Ya da fiziki olarak çok göze batmayan ama iyilik meleği bir genç kız düşünün, üstelik yüksek IQ’su da var. Çirkin mi diyeceğiz ona? Duyar gibiyim sesinizi. Ona yüksek IQ’lu çirkin diyelim diyorsanız, size cevabım vardır ama söylemem. 


Ataol Behramoğlu sadece büyük bir şair değil; düşünür, yazar, fikir adamı ve çok iyi bir dosttur. “ÇYDD” ödülünü aldı. Onu yürekten kutluyorum. Tıpkı şiirinde dediği gibi benim de “YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEYLER VAR.” Kutlu olsun Ataol, sevgili kardeşim. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Darağacında üç fidan 6 Mayıs 2024
İktidar 29 Nisan 2024
İzmir… 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları