İnsanlık tarihi: Savaş, salgın, kıtlık!

29 Nisan 2021 Perşembe

17 Mayıs’a kadar sürecek olan “otoriter yoğun kapanma” bugün başlıyor. Salgının 14. ayındayız, iktidarın bu zaman diliminde olanlardan ders almadığını görüyoruz. 

Hepimizin özlemi bir an önce normal yaşama dönmek. Yine eskisi gibi dostlarımıza dostça sarılmak. Buluşma mekânlarında sosyal yaşamın tadına varmak. Bunları gerçekleştirmek için öncelikle salgınla baş etmek gerekiyor. Bunun için de ülkeyi yönetenlerin aklın ve bilimin ışığında alınması gereken önlemleri koordine etmesi şart.

İktidar, bunun yerine gelişmelerin önünde sürükleniyor.  

Anımsayalım... Geçen yıl bu zamanlarda, yaz mevsiminin ekonominin çarklarını döndürecek şekilde geçmesi öncelenmiş, yazın devamında salgının tümüyle gündemden çıkması öngörülmüştü. Bu uğurda üniversite sınavları bile bir ileri bir geri alınmış, AVM’ler her yerden önce açılmıştı. 

Yaz sonunda baktık ki salgın patlamış. İktidar, salgının ilk aylarında olduğu gibi rakamları gizleyerek bunu aşmayı denedi ama artık şüphe yerleşmişti. Kasımdan beri akordeon gibi olduk. Yarım açıl, çeyrek kapan... Gece sokağa çıkma yasağı, gündüz yoğun... 65 yaşın üstü kalsın, altını işe gönder... Okulların açık gibi görünsün, öğrenciler bir nefes alıp gitsin...

Geldik mayısa...

***

Yine geçen yıla benzer bir beklentiyle otoriter yoğun kapanmaya girdik. Halka şu “müjdeyi” vererek:

17 Mayıs sonrası bayram!

Şimdiden insanlar temmuz planı yapıyor. 

Bunun gerçek olmasını kim istemez! Ne var ki Erdoğan’ın adını koyup Soylu’nun çerçevesini çizdiği, Koca’nın uymaya çalıştığı önlemlerin tam bir bütünlük içinde olmadığını görüyoruz. Örneğin Soylu’nun açıklamalarından şunu anlıyoruz:

Vergi borcumu yatırmaya gidiyorum diyene polis dokunmayacak!

O lazım çünkü!

Alkol yasağı ise böyle bir tartışmayı öne çıkarıp iktidarın alamadığı önlemleri, açamadığı paketleri ikinci plana itmekten, siyasal sonuçlar üretmekten başka bir şey değil.

Oysa insanlık tarihine baktığımızda felaketler anlamında üç bela görüyoruz:

Savaş, salgın, kıtlık...

Savaşlar hep gündemimizde ama savaşların kaderini de çoğunlukla salgın ve kıtlık belirledi. 

Napolyon 500 bin kişilik orduyla Rusya’yı ele geçirmek üzere yola çıktı. Moskova önlerinde 30 bin kişi kalmıştı!

Birinci Dünya Savaşı’nın beklenenden erken bitmesinin nedeni İspanyol gribiydi. Savaşta sivil-asker 20 bin kişi öldü. İspanyol gribinden 50 milyon.

14. yüzyılda Avrupa’daki büyük veba salgınında 100 milyon kişi öldü. Avrupa 14. yüzyıl nüfusuna 18. yüzyılda ulaştı. Ölümler sonucu yükselen kıtlık ve açlık köle arayışına yönelik savaşları getirdi. 

16. yüzyılın hemen başında İstanbul’u kasıp kavuran veba 100 bin nüfuslu kentte 25 bin kişiyi öldürdü. 18. yüzyılda yeniden vebanın kıskacına giren İstanbul’da nazırlıklara bir de Karantina Nazırlığı eklendi. 

***

Bunları bir felaket tellallığı olarak değil, tarihsel gerçeklik olarak aktarıyoruz. Sağlıktaki en büyük buluşlardan olan aşı sayesinde salgınlar geçmişe orana daha kolay kontrol altına alınabiliyor. Ancak tehlikenin büyük olduğu, kısa-orta-uzun erimli planlamaların kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Koronavirüs bunu bize öldüre öldüre anlatıyor.

İşte bu koşullarda yine yeniden yeni bir kapanma evresine giriyoruz. Sorun, iktidarın siyasal çıkarlarına bırakılmayacak kadar ciddi. 

Şu anda Saray katında kulis yapan kazanıyor! Meslek grupları arasında ayrımcılık yapmamak için ayrıntıya girmeyelim. Ama böyle olmamalı!

Gelin bu kapanma dönemini, başımızı iki elimizin arasına alıp sorgulama dönemi yapalım. 

Başka bir Türkiye hedefi için bir şey yapalım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları