En nefret edilen parti

09 Ekim 2022 Pazar

Genç, babasına soruyor: “Baba, siz 68’liler gençken ütopya ve ideallerin iktidara gelmesini istiyordunuz değil mi?”

Babadan yanıt: 

“Evet evladım. Ama iktidardan vazgeçtim, ben bugün muhalefette dahi ütopyaya razıyım!” 

Sağı zaferle taçlandıran ve merkez solu hezimete uğratan son İtalya seçimleri ardından La Stampa’da çıkan bu karikatür, 68’lilerin tarihi yenilgisi ve düş kırıklığını işte bu taşlamayla anlatıyor.

Merkez solun simgesi “Partito Democratico (PD)/ Demokrat Parti”nin yenilgisini sırf 68’liler değil, gerçi partinin tüm seçmen kitlesi ağır yas duygusuyla yaşıyor. Kaybettiklerinin yalnız bir seçim değil, bir parti olduğunu hissediyorlar. 

Bu “yas” ve “yılgınlık” duygusunu, pek çok seçmen sandığa gitmeyerek gösterdi.  

Yüzde 73’lük katılım oranı yaklaşık 10 puanlık gerilemeyle yüzde 64’e düştü. Her üç seçmenden biri sandığa gitmeyi reddetti. Sandığa küsenlerin çoğu PD seçmenleri.  

Oyları yüzde 20’nin altına düşerek yüzde 19’da kalan partiye, salt alternatifsizlik ve çaresizlik saikiyle oy veren seçmenler de “burunlarını tutarak” oy kullandılar. 

2010’ların ilk yarısında oy oranı yüzde 40’lara çıkan bir oluşumdan söz ediyoruz. 

Koltuk kavgaları, hizipleşmeler arasında “siyasetin profesyonelleri” adı verilen seçmenden kopuk, dar bir siyaset esnafının elinde kalan parti son iki seçimde oylarının yarısını yitirdi.

PROGRAM YERİNE AHKÂM 

Kader seçimi sayılan son 25 Eylül dönemecinde, partinin silkinmesi, kendine gelmesi, görkemli mazisini hatırlaması, ufuktaki sağ yükseliş karşısında, türdeş partilerle bir ortak “cumhuriyet cephesi” oluşturması beklenirken gevezeliklerle vakit geçirildi. 

PD her fırsatta bir yanda yaklaşmakta olan “faşizm tehdidi/korkusuna” dikkat çekerken bu tehdidi uzaklaştıracak adımları atmadı. Ortak cephe yaratılamadı, sade konuşuldu ve kaçınılmaz son önlenemedi. 

Daha önce de yazdım. Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanı gibi. 

Bir cinayet işleneceğini herkes bilir ama cinayet engellenemez...

Kırmızı ya da bu Kara Pazartesi’nin gelişini önceden gören ve merkez solun basiretsizliğine içerleyen seçmenler bu yüzden sandığa gitmedi. 

Repubblica’da nitekim seçim arifesinde okuduğum bir yazı, PD’nin bu nedenlerle “ülkenin en nefret edilen partisine dönüştüğünü” belirtip ekliyordu: 

“PD’den daha çok nefret edilen başka bir parti yok. Rakipleri, PD’den bir numaralı siyasi hasım olduğu için nefret ediyor. Ne ki PD, ‘merkezin’, ‘solun’ ve ‘merkez solun’ da ezcümle nefretini üzerinde toplamış durumda. Ahlaki üstünlük tavırlarıyla zira yalnız ahkâm kesmeyi biliyor. (Ekonomik kriz başta) ağır sorunlarla cebelleşen seçmenler oysaki partilerinden ahkâm yerine alternatif bir siyasi program bekliyorlar. Beğenmeseniz de sağın bir programı var. Merkez solun yok. PD bu açığı retorik ve siyasi etik diskurlarıyla kapatmaya çalışıyor. Seçmene ‘ilkesel olarak beni seçmek zorundasın. Çünkü yalnız ben dürüst ve doğruyum’ diyor ki bu kimseyi tatmin etmediği gibi muhataplarını çileden çıkarıyor. Çevremdeki herkes merkez solda. Ama tanıdığım herkeste bu partiden- kâh siyasi nedenler, kâh yöntem ve liderlik zaafları nedeniyle-nefret ediyor ve eleştiriyor.”

SEÇMENİ YABANCILAŞTIRMA RİSKİ

Yazıyı “ne tanıdık!” duygusuyla okuduğumu hatırlıyorum. 

Seçim öncesi yapılan bu değerlendirme, sandıkta birebir karşılığını buldu. 

Sürpriz olmayan badire arkasından şimdi “partiyi yekten lağv mı etsek?” tartışmaları yapılıyor. 

Neden? 

Tabanla partinin arasına çünkü “yabancılaşma” girmiş. 

Hüsran, motivasyonsuzluk, öfke, umutsuzluk, yılgınlık, yorgunluk... PD tabanı için bugün en sık kullanılan sözcükler. 

Bir seçim kaybından fazlası bu. 

Parti yönetimi ile seçmenin arasında bu kerte aşılmaz gedikler açıldığında, partinin geçmişini ve tarihini yok sayan bir yönetim kafasına göre takıldığında; yön, kimlik duygusu kaybolduğunda yabancılaşma kaçınılmaz oluyor. 

İtalya seçimlerinden merkez sol için çıkarılması gereken bir numaralı ders bu. 

Emre Kongar’ın türban hamlesi bağlamında CHP için son yazısında dikkat çektiği “geleneksel seçmeni yabancılaştırma riskine” gönderme yapmadan burada geçemeyeceğim. 

Bu, son derecede ciddiye alınması gereken bir risk. 

İtalyan deneyimi, bir siyasi partinin seçmeni nezdinde itibarını yitirmesi halinde, siyasi arena genelinde de hiçleştiğini gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları