Gide Gide, Hû Dost’a Ulaştı...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Pazar sabahı, ne var ne yok diye interneti kurcalıyordum. Saat 8’i biraz geçe telefon çaldı. Açtım. Telefondaki Orhan, ben Ali Baransel dediğinde anladım ki Fikret Ağabey’i sonsuzluğa uğurlamışız.
Ardından eşi ve Otyam Ağabey’in kızı Elvan’la konuştum. Arada arar, Fikret Ağabey’in durumunu sorardım. Son kez, bir başka ustamız Cüneyt Arcayürek’in cenaze töreninde karşılaşmış, topluca hal hatır sormuştuk.

***

Kendisinden önce babası Vasıf Bey’i tanımıştım.
1940’lı yılların ikinci yarısı.
Anadolu yakasının karşıyla bağlantısı yolcu ve araba vapurları ile sağlandığından, yani 1973 öncesinde, Anadolu yakasına ve doğal olarak Kadıköy’e hücum başlamamıştı.
Yanlış anımsamıyorsam kurallara göre iki eczane arasında en az 500 metre uzaklık olması gerekiyordu.
Gerek duyulduğunda, Göztepe’deki Celal Erbay’ın eczanesi nöbetçi değilse ya Erenköy Eczanesi ya da Feneryolu’ndaki Vasıf Bey’in eczanesi nöbetçi olurdu. Gece tren yoluna düşer, ya traverslerin üzerinden ya da yanlardaki patikadan bir koşu gidip gelirdik. Yolu daha kısa olduğu için Feneryolu’nu yeğlerdik.

***

Fikret Ağabey, ilk tanıdığım ve aklıma gazeteciliği düşüren gazetecidir.
1950’de babası ile ev sahibimiz Neşecan Hanım’a geldiğinde daha çiçeği burnunda gazeteci iken tanımıştım. 58 yılı usta-çırak ilişkisiyle geçecek 65 yılın başladığını nereden bilebilirdim ki.

***

Anadolu göçerlerinin zorlu yaşamını yansıtan röportaj ve fotoğraflarla kamuoyunu sarsmıştı. Ardından Alevilerle ilgili ilk röportajları geldi.
Kimsesizlerin kimsesiydi.
Yazıp, fotoğraflayıp duyurdukları ile yetinmez, sorunların çözümü için bıkıp usanmadan yetkililerin kapısını aşındırırdı.
Ödünsüz bir Atatürkçüydü. 12 Eylül paşalarına, Atatürkçülüğü kötüye kullandıkları için de kızardı. Kenan Evren, bir fotoğrafına bakarak yağlıboya tablo yaptığında dava etmiş ve çalıntı olduğunu kanıtlayarak 1 kuruşluk sembolik tazminat almıştı.

***

Anadolu’nun bağrından çıkmış olmasının borcunu yalnız gazeteci olarak değil, ressam olarak da ödeme yolundan ayrılmamıştı.
Resimlerinde kömür gözlü Anadolu kadınları ve ceylanlar ağır basardı.
Tanımına göre dünyada üç güzel göz vardı. Anadolu kadınının, eşek sıpasının ve ceylanın gözleri...

***

Usta-çırak ilişkimizi uzun yıllar Cumhuriyet’te de sürdürmüştük. “Gide Gide” diye başladığı yolculuğu “Hû Dost” diyerek tamamladı.
Kalanlara selam olsun, ışıklar içinde yatsın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları