Savaşları değil, barışı kazanmak

Cumhuriyet, Gazze Savaşı’nın birinci yıldönümünde sınırın iki yanında sivillere savaş, barış ve karşı tarafı sordu.

Yayınlanma: 06.09.2015 - 21:01
Abone Ol google-news

Roni Keidar bir İngiliz Yahudisi... Ailesi 1948’de kuruluşun ardından Yahudilerin anavatanı gördüğü İsrail’e yerleşmiş, Mısır’la barış onları Sina’daki köylerinden sürgün etmiş.

Maha Mehana Filistinli Arap... Ailesi İsrail’in güneyindeki liman kenti Aşdod’un köyünden sürülüp Gazze’de mülteci haline gelmiş.

İki kadın şimdi sınırın iki tarafında birkaç km metre mesafede yaşıyor, barış için karşı tarafı anlamaya çalışıyorlar.

İsrail ile Hamas arasındaki son savaşının üzerinden bir yıl geçti. Geçen yıl 8 Temmuz’da başlayıp 26 Ağustos’ta ateşkesle sonuçlanan ve ağır travmaya yol açan savaşın yıldönümünde ziyaret ettiğimiz Gazze sınırında temkinli bir sessizlik hâkim. Ama eller tetikte.

Mısır’dan iki sürgün

Roni ile Gazze’nin Beyt Lahiya- köyünün karşısındaki Netiv Hassara’da tanışıyoruz. “Siyonist bir ailede yetiştim. İsrail bizim için dünyanın dört yanından Yahudi halkının vatanıydı” diye anlatıyor. Mısırlı bir Yahudi olan eşi İbrani Üniversitesi’nde Arapça ve tarım mühendisliği okumuş, 1967 savaşı sonrası Sina Yarımadası’nın kuzeyindeki köylerini cennete çevirmişler. Taa ki Mısır ile 1979’daki Camp David barışına kadar. “Bütün yarattıklarımızı terk etmek zorunda kaldık. 66 aile buraya yerleştik” diyor. Filistinli komşularından yardım da görmüşler, karşılıklı alışveriş yapmışlar. İsrail hükümeti daha sonra eşinden Mısır’a tarım eğitimi vermeye gitmesini istediğinde “barışı anlamlandırmak için” kabul etmiş. Eşi 4.5 yıl Mısır’da kalmış. Roni bu sayede hiç bilmediği insanları tanımış.

“Ben kendi tarafımın hikâyeleriyle büyüdüm. Holocaust, Yahudi devletinin kuruluşu. Ve aniden hikâyenin başka bir tarafına açıldım. Size söylemeliyim ki bu hayatı çok daha zor kıldı. Tek tarafını öğrendiğinizde kolay. Yaptığınız her şeyin doğru ve meşru olduğunu söylersiniz” diye anlatıyor Roni. Ona göre “Burada doğru ve yanlış yok, kahraman yahut kötü adam yok”: “Biz hayatta kalmaya çalışan iki halkız. Yan yana yaşamayı öğrenmeliyiz. Biri yahut diğerinin asla olmayacak.”

‘Sığınacak yeri yoktu!’

Other Voice (Diğer Ses) isimli barış grubunda çalışan Roni’nin üç yıl önce yeğenini tedavi için Erez’den geçirmeye çalışan Maha ile tanışması adeta “dönüm noktası”. Geçen yılki savaşta Hamas roketleri yağarken girdikleri sığınaklarında Maha’dan gelen sms’le sarsılmış. “Roni iyi misin? Roketlerin köyünün yakınına düştüğünü işittim. Çocukları ve torunlarınla iyi olduğunu umuyorum, lütfen beni haberdar et” yazılı... Helikopterlerin Gazze’yi vurmaya hazırlandığını işittiğinde ağlamaya başlamış: “Arkadaşımın sığınağı olmadığını biliyordum. Tamam, bu benim suçum değil, sığınak inşa edemem. Ama onun sığınacağı yer olmadığını da görmezden gelemem.” Ortalık teskin olunca evden telefonla konuşmuşlar, Maha “Senin orada olduğunu ve orada kalacağını biliyorum. Unutma ben de buradayım ve başka bir yere gitmeyeceğim” demiş.

Maha’nın sesi...

Sınırı geçemesek de Roni sayesinde Maha ile telefonda konuşuyoruz. Gazze’de bir yıl sonra bile insani facianın sürdüğünü anlatıyor. “Katar ve Türkiye’den bazı yardımlar görüyoruz ama hiç biri kâfi değil. Evleri yıkılanların çoğu ya kurdukları çadırlarda, okul yahut geçici sığınaklarda. Yüzde 90 uluslararası yardıma muhtaç. İşsizlik alarm verici düzeyde. Balıkçılarımız 2 milden fazla açılamıyor. Günde en fazla 6 saat elektriğimiz var. Su kaynaklarının yüzde 95’i kirli” diye anlatıyor. Hamas’ı İsrail’deki Likud Partisi’ne benzetiyor. Aşırılıkçılar var ama Filistin siyasetinin bir parçası ve ona göre müzakere masasında olmalı.

Çaresizliğin sonu

İki kadın da barışı tecrite son vermek ve iki devletli çözümde görüyor. Roni, “İnsan hakları sadece yaşama hakkı değildir, eğitim alma ve hareket serbestisi hakkıdır. Gazze insanlarının dünyayı görme fırsatı tanınmalı. Ancak bu sayede anlayış geliştirebilirler” diyor. Maha da Gazzelilerin ezici çoğunluğunun radikal İslamcıları istemediğini belirtip, “Binlerce üniversite mezunumuz var ama iş yok. Sınırlar kapalı olduğundan dışarıya gidemiyorlar. Çaresizlik radikal gruplara yarıyor. Bu yüzden Roni ile birlikte insanlara özgürlüklerinin verilmesi gerektiğini söylüyoruz” diyor.

J-Street’te bir Arap

İki kadın birlikte mart sonunda Amerika’daki İsrail lobi kuruluşu J-Steet’in konferansına katılmışlar. Gazze’deki normal insanları anlatmış. “Barış istiyorsan, düşmanınla konuşmalısın” diyor Maha. “Pek çok dinleyici bana anlattıklarımı ilk kez işittiklerini söyleyerek teşekkür ettiler. Gazze’deki herkesi Hamaslı zannediyorlardı” diyor. İki kadının da mesajları ortak: Savaşı değil barışı kazanmanın gerektiği...

Bizim hikâyemizi anlatan yok

İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde sınıra en yakın köy Netiv Hassara.. Filistinlilerin Beyt Lahiya köyünün karşısında neredeyse taş atımlık mesafede. Moşav denilen bu kooperatif tarım köyünde 250 aileden 800 kişi yaşıyor. Dışarıdan bakılınca şehir kulübü misali. İki katlı bahçeli evler, hemen aşağıda köyün tarlaları, seraları..

Netiv Hassara sakinleri köye 1982’de yerleşmişler. İsrail’in Mısır’la 1979’da imzaladığı Camp David barışı onları Sina Yarımadası’nın kuzeyinde 1950’lerden beri yeni tarım metodlarıyla cennete çevirdikleri köylerinden etmiş. Yaklaşık 70 aileye yeni uluslararası sınırın İsrail tarafında burayı seçmişler. Aynı ismi vermişler, “Hassara’nın Yolu”... Önce Filistinli komşularıyla iyi geçinmişler, Filistinliler burada çalışmış, köy sakinleri Gazze’de alışveriş yapmış. Ama 2000 Eylül’ünde başlayan 2. İntifada ve 2005’te İsrail’in tek taraflı çekilmesi işleri değiştirmiş. O gün bugündür havan topları, kurşunlar ve roketler.

Her an tetikte

Bu şirin köyde sağda solda gözünüze tek katlı beton yapılar takılıyor. Netiv Hassara’nın sakinlerinden iki çocuk annesi İla, “Roketlerin ne zaman geleceğini bilemezsiniz. Gecenin 1’inde de sabahın 5’inde de” diyor. İki gün önce bir kurşun bir evin penceresinden girip iki çocuğun gözleri önünde izledikleri televizyonu patlatmış. Çocukların sokakta oynamaları tehlikeli olduğundan sığınak oyun alanları inşa ediliyor, ailelerin onları sığınaklarda yatırıyor.

‘Çocuklarımın ruhlarını koruyorum’

Netiv Hassaralılar, geçen yazki savaşın Gazzelilere maliyetlerini iyi biliyorlar, fakat hikâyenin kendi tarafının da anlaşılmasını istiyorlar. İla şöyle aktarıyor: “Hikâyenin bizim tarafı asla manşet olamıyor. Çünkü bizim hikâyemiz daha sessiz. Benim iki çocuğum var, birisi 15 yaşında. 15 senedir her an bir roketin düşmesi tehdidi altında yaşıyor. Son dönemde de tünellerden çıkacak silahlıların.. Günde bazen 2-3 roket düşüyor. Bir anne olarak en büyük mücadelem onları hayatta tutmak değil, ruhlarını korumak.”

İla, çocuklarının bu koşullarda nefret duyduklarını anlatıp, “Onlara nefret edebilecekleri bir şey vermek zorundayım. Bütün Filistinlilerden nefret etmelerini istemiyorum. O yüzden onlara Hamas’ı veriyorum” diyor.

Barış yolu..

Netiv Hassaralılar her şeye rağmen umutlarını yitirmemişler. Sınırı ayıran keskin soğuk gri duvarın hemen karşısına barış arzularını döküyorlar. Renkli taşlar ve deniz kabuklarından Arapça, İbranice ve İngilizce “Barış yolu” yazıyor. Hassara’nın Yolu (Netiv Hassara) onlar için aynı zamanda Barışın Yolu (Netiv Şalom)...

Gazze sınırındaki Kerem Şalom’da mallar istifleniyor. Bunlar arasında çimento ve mıcır da var ama sınırlandırılıyor.

Türkiye’nin payına camiler düşüyor..

Gazze Şeridi dediğimiz, uzunluğu 41 kilometre, genişliği 6-12 kilometre arasında değişen daracık bir toprak parçası. Tam 1.8 milyon Filistinli’ye evsahipliği yapıyor. Yani dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek yeri.

İsrail 2005’te Yahudi yerleşimlerini boşaltarak tek taraflı çekilmesinin ardından üç büyük savaş yaşandı. İlki Hamas’ın bölgeyi ele geçirmesinin ardından 2008 Aralık- 2009 Ocak’ında, ikincisi 2012 Ekim’inde, üçüncüsü ve sonuncusu da 2014 yazında. Geçen yıl 50 gün süren savaşın enkaza çevirdiği Gazze’nin yeniden inşası için uluslararası toplum devreye girdi.

İsrail ateşkes icabı Kerem Şalom sınırını yardım geçişlerine, Erez’i insani geçişlere açık tutuyor, yetkililer Gazzeli balıkçıların 6 mil içinde avlanmasına geçit verdiklerini söylüyorlar. İçerideki Filistinliler buna katılmasa da.. Dünyanın Gazzelilere vaat ettiği 5.4 milyar doların da sadece 340 bin doları sağlanabilmiş durumda.

Katar para akıtıyor

İsrail ve Filistin Yönetimi yeniden inşa için Gazze Koordinasyon Birimi’ni oluşturmuş. Projelerin onayı bu birimden geçiyor. İsrail Hamas’la açıktan temas kurmuyor. Bugüne dek 469 onaylanmış proje var. Yaraları saracak asli yatırımlar için kesenin ağzını açan ülke ise Katar Şeyhliği. Katarlıların para akıttığı yollar, su tesisleri gibi altyapı projeleri. Almanlar okullar, Hollanda tarım yardımına odaklanmış. Türkiye ise Aşdod limanından bolca çimento ve yardım malzemesi yolluyor ama yatırımlarda adı pek az anılıyor. Diyaliz özelliği olan bir hastane inşası, Han Yunus için onayı alınmış ama henüz başlanmamış bir mezbaha ve elbette camiler... Diyanet İşleri Başkanlığı, son savaşta yıkılmış 9 caminin yeniden inşasına soyunmuş.

Çimentoya sınırlama

Uluslararası finansmanla plastik dönüşümü, çöp toplama, yenilenebilir enerji ve güneş panelleri, kola fabrikası ile suyun tuzdan arındırılması projeleri var. Gazze’nin 127 megavatlık 10 elektrik hattı, su ve internet hizmetlerinin bedelini ödeyen Filistin Yönetimi. Yardımların geçişi ise İsrail ordusu (IDFİsrail Savunma Güçleri) denetiminde yürütülüyor. Gazze’nin güneyindeki Kerem Şalom’da çimento, mıcır ve her türlü yardım malzemelerinin yığıldığı beton bloklarla çevrili 10 devasa bölme inşa edilmiş. İsrailli yetkililer günde 600-800 kamyonun geçişine izin verdiklerini aktarıyorlar. Bunların 100 kadarı çimento ve mıcır, 50 kadarı yakıt. Kilometrelerce uzanan ve sadece sınırın Mısır tarafına değil İsrail yerleşimlerine de çıkan tünellerin inşasında kullanıldığı gerekçesiyle çimento ve mıcır miktarı sınırlı. Tanesi ortalama 3 milyon dolara mal olduğu söylenen bu tünellerden geçen yazki savaşta 32’den fazlasını bulup yok etmişler.

‘Hamas işgali’

Gazze’den dünyada ABD, Kanada, Hollanda, İsrail ve Körfez ülkelerine çilek, sebze, tekstil ürünleri gönderildiği aktarılıyor. Bu yıl Filistinlilerin inşa ettiği söylenen 4 yeni resortun fotoğraflarını gösteriyorlar, sadece zenginlerin gidebildiği...

İsrail yetkilileri, “Gazze kimsenin girip çıkamadığı bir hapishane” söylemini yalanlıyor. Erez kapısından sağlık ve tedavi için sivillerin, ticaret amaçlı olarak işadamları ve uluslararası örgütlerin çalışanları dahil her gün 1000 kişinin geçtiğini söylüyorlar. İsrailliler’in argümanı “Gazze bizim değil Hamas’ın işgali altında”.

Sığınaktaki hayatlar

Netiv Hassaralıların en büyük derdi her an alarmda olmanın yarattığı travma. İki çocuk annesi Adi, çocukken Gazze’den arkadaşlarıyla oynadığını, oraya alışverişe gittiklerini anlatıyor. “Eski zamanlara dönmek isterdim” diyor. Ama bugünkü sükunete rağmen yarın ne olacağını bilmiyor. “Burada yaşarken en önemli olan en yakın sığınağı bilmek” diyor. 2005 ve 2010’da roket saldırılarında iki sivil kayıp vermişler. “Bir gece duştayken alarm çaldı. İki çocuğumdan birisi bebek birisi yeni yürüyor. Hangisini alacağımı bilemedim. Bu bizim sıradan hayatımız” diye anlatıyor. Gazze’deki komşularının halini de iyi bildiğini belirtip, “Onlar da güvende olmalılar. Dileğim barış. Kendimiz ve komşularımız için” vurgusu yapıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler