Mehmet Şimşek'ten Rusya itirafı: '9 milyar dolar'

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Rusya'yla gerilimin en kötü senaryoda 9 milyar dolarlık etki yapacağını söyledi. Küresel ekonomide zor döneme girildiğini belirten Şimşek, "Türkiye pozitif ayrışacak" dedi.

Yayınlanma: 07.12.2015 - 12:21
Abone Ol google-news

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen'in sorularını yanıtladı.

Piyasalar açısından nasıl bir tablo var? 2016'ya piyasalar nasıl bir gündemle giriyor?

Türkiye siyasi belirsizlik azaldı. Milletimiz istikrardan, reformdan yana güçlü bir tavır koydu ortaya. Ama küresel ekonomik arka plana baktığınız zaman bir takım sıkıntılar var. Zor bir dönem. Muhtemelen bu ayın ortasında ABD Merkez Bankası (Fed) faizleri ilk defa artıracak uzun bir zaman sonra. Muhtemelen İngiltere Merkez Bankası da yılın ikinci çeyreğinde bunu takip eder. Küresel olarak faizlerde bir normalleşme süreci başlayacak. Bu gelişmekte olan ülkeler için iyi bir haber değil. Bu küresel anlamda gelişmekte olan ülkelere para akışını sınırlar, hatta para akışının yönünü de değiştirebilir. Çin çok uzun yıllar yüzde 10 civarında bir hızla büyüdü. Bu büyüme yüzde 6 civarına düştü. Bu küresel ekonomi için olumsuz bir gelişme ve emtia fiyatlarını olumsuz etkiliyor. Önümüzdeki dönemde aslında kontrollü bir şekilde iç talebi canlandırıp, sadece yatırım ve ihracat eksenli olmaktan çıkıp daha dengeli bir modele doğru geçiş gerekiyor. Şu anda o geçişin başındayız. Bu da emtia fiyatlarını olumsuz etkiliyor. Bu da gelişmekte olan ekonomilerin dengelerini olumsuz etkiliyor. Şu anda petrol ihraç eden ülkelerin hemen hemen tamamı cepten yiyor. Onların bütçelerinde öngördükleri petrol fiyatı ile bugünkü fiili petrol fiyatı arasında büyük farklar var. Körfez ülkeleri için öngörülen 16-20 arası fazla 450 milyar dolar civarıydı. Şimdi 200 milyar dolar açık verilecek bugünkü petrol fiyatlarıyla. Dolayısıyla Çin'deki bu yeniden dengelenme süreci küresel anlamda para politikası ve faizlerin normalleşme süreci bunlar karşı karşıya olduğumuz çok önemli sorunlardır. Ben inanıyorum ki siyasi istikrar sayesinde, yapacağımız reformlar sayesinde Türkiye pozitif yönde ayrışacaktır. Bu potansiyel vardır.

2016'yı Türkiye için nasıl görüyoruz birkaç rakamla paylaşayım. 2015 yılı bütün belirsizliklere rağmen, iki seçime ve etrafımızdaki ateş çemberine rağmen Türkiye bence iyi bir performansla kapatıyor. Türkiye yüzde 3-3 buçuk arasında büyüyecek. Muhtemelen 3'ün biraz üzerinde bir büyüme söz konusu. Bu Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomilerin 1 buçuk katı hızla büyüme demektir. Avrupa'da en hızlı büyüyen ilk beş ülke arasındadır. Cari açık öngördüğümüzden daha hızlı daralıyor. Biz milli gelire oran olarak cari açığı yüzde 5.4 öngörmüştük, muhtemelen bu sene yüzde 4.7 civarı olacak. Enflasyon beklediğimizden biraz yukarıda yüzde 8 civarında. Ama yaklaşık 830 bin vatandaşımıza yeni iş aş imkanı sağladık. Bütçe genel devlet dengesine baktığınız zaman Türkiye'nin bütçesi dengededir. Yani 0 açık bir bütçe iki seçime rağmen. Türkiye büyümede hiçte ihmal edilmeyecek bir performans ortaya koymuş. 2016'da Fed'in faiz artışına rağmen, yine Çin'deki bu yeniden dengelenme süreci ve etrafımızdaki kaosa rağmen Türkiye'nin yüzde 4 veya biraz üzerinde büyüme ihtimali son derece yüksektir. Enflasyon belki 2016'nın başlarında yüksek seyretmeye devam edecektir. Asgari ücretteki artışın etkisi filan olacak. Fakat önümüzdeki yıl sonunda 5 ile 7 aralığına ineceğini ümit ediyoruz. Bizim vaatlerimiz arasında istihdama yönelik çok güçlü tedbirler var. Cari açık Rusya şokuna rağmen düşmeye devam eder. Rusya şoku yaşanmasıydı cari açık yüzde 4'ün altına inerdi. Türkiye için büyük resme baktığınız zaman bu zor küresel konjonktüre ve çok zor jeopolitik atmosfere rağmen ben Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelere oranla pozitif yönde ayrışacağını umuyorum. Bunun da temelinde siyasi istikrar var, reforma var. Bakın Brezilya yüzde 3 buçuk 4 küçülüyor. Rusya küçülüyor. Yani dünyanın bir çok gelişmekte olan ülkesinde güçlü bir büyüme yok.

Fed'in adımlarına yönelik Türkiye ne yönde adım atmalı? 9 Aralık itibarıyla Merkez Bankası 2016 para ve kur programını açıklayacak. Acaba para politikasında bir yeniliğe ihtiyaç var mı? 

Her şeyin başında bizim öngörülebilirliği arttırmamız lazım her alanda. Para politikasında da, maliye politikasında da her politikada. Türkiye'ye yatırım yapa herkesin önünü görebilmesi lazım. Özellikle Amerika'da başlayan sonra diğer ülkelere yayılan büyük ölçekte para basma operasyonu sonucunda biz o zaman geleneksel olmayan, öngörülebilirliği zor olan bir para politikası modeline geçtik. Amacımız o dönemde küresel likiditenin ülkemize akışının etkilerini sınırlamaktı. Şimdi yeni bir döneme gidiyoruz. Küresel para politikalarında normalleşme sürecinin başındayız. Dolayısıyla bizim daha öngörülebilir, daha ortodoks bir para politikası çerçevesini tabi sunmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye hala özel sektör açısından büyük ölçekte dış finansman kullanan, yatırımların önemli ölçüde dış finansmanla finanse edildiği bir ülke. Türkiye dışa çık bir ülke dolayısıyla evet Türkiye'nin para politikasında da öngörülebilirliği arttırması gerekiyor.

2016 başında yüksek seyir sürer enflasyon ama sene sonunda 5-7 aralığı dediniz. Cuma günü itibariyle Moody's'in değerlendirmeleri oldu Türkiye'nin kredi notunu teyit etti. Riskler başlığında da ekonomik reformların kararlılıkla uygulanacağına yönelik belirsizlikler risk teşkil ediyor dedi. Bu değerlendirme üzerinden önceliğiniz neler olacak reform gündeminde.

Bu değerlendirme de bizim notumuzu teyit etmiş olması olumlu. Reform konusunda temkinli duruşlarını anlamakta zorluk çekiyorum doğrusu. Güçlü bir hükümet var, seçim kampanyasında reform önemli bir vaat. Geldiğimiz günden beri neredeyse reformla yatıp kalkıyoruz. Muhtemelen bu hafta içinde belki Çarşamba günü sayın başbakanımız yol haritasını açıklayacaklar. Önümüzdeki 3 ay, 6 ay, 9 ay ve bir yıl içinde hangi reformlar, adımlar, hangi vaatler önceliklendirilecek. Dolayısıyla bu tür kaygıları da gidermiş olur. Bu hükümet programının görüşmelerinin marjında muhalefetle biz bütçeyi aralık ayında esas bütçeyi geçirelim ve yeni yıla güçlü bir reform momentumuyla başlayalım dedik. Hakkını vereyim Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı sayın Bahçeli çok yapıcı davrandı ve güçlü destek verdi. Fakat maalesef diğer muhalefet partilerinden o anlamda bir destek alamadık. İmkansız bir takım şartlar öne sürdüler ve dolayısıyla şimdi Türkiye önce geçici bütçe daha sonra yılın ilk çeyreğinin bir kısmını 2016 bütçesi ile geçirecek. Gönül isterdi ki Türkiye Aralık ayında bütçeyi aradan çıkartsın ve yeni yıla hem tabii ki hükümetimizin milletimize verdiği sözleri hemen yetine getirelim hem de çok hızlı şekilde yapısal reformları devreye alalım. Biz bunun içinde girişimde bulunduk. Ama gerekli desteği alamadık. Sorun yok bir miktar zaman kaybı olacak. Biz reform konusunda samimiyiz. Türkiye bu zor küresel konjonktürü ancak reformlarla güçlü bir performans yakalayarak atlatabilir. Fed faiz artışı bütün gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecek. Hele açık veren Türkiye gibi ülkeleri daha fazla olumsuz etkiler. Emtia fiyatlarındaki düşüş bütün gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiler. Türkiye'yi daha az fakat dolaylı olarak etkiler. Son 1 yıl içinde Rusya'ya olan ticaretimizde yüzde 30-40'lara varan düşüşler. Daha bu gerilim başlamadan oldu. Çünkü Rusya petrol fiyatlarının düşmesinden dolayı ciddi bir ekonomik dar boğaza girdi. İki temel trend var ve bütün gelişmekte olan ülkeler bu trendlerden etkileniyor. Bir de buna ek olarak Türkiye'nin jeopolitik gerginliklerden etkilenmesi söz konusu. Etrafımızda bir ateş çemberi var. Bunlar varken Türkiye'yi diğer ülkelerden ayrıştıracak tek faktör vardır. Siyasi istikrar ve onunla birlikte yapısal reformlar.

Meclis'e seçim öncesinde sunulan tasarıdaki rakamsal büyüklüklerde bir değişiklik olacak mı?

O dengeleri korumamız lazım. Yeni şartları dikkate alacak, o geçici hükümet döneminde yapılmış bir bütçedir. Ama biz mümkün olduğunca o bütçenin samimi ve güçlü olmasını sağlayarak meclise gönderdik. Temel parametrelerde açık gibi, faiz dışı fazla patikası gibi buralarda önemli bir değişiklik öngörmüyoruz. Ama bir takım yeni durumları dikkate alacağız. Bir de ilave bir takım vaatler vardı onları yansıtacağız. 17 Ekim'e kadar olan bütün vaatleri bütçeye yansıtmıştık ama sonrası olanlar var onları da yansıtacağız. Türkiye'nin uzun bir süredir bir çıpası vardı. O mali disiplindi. Şimdi iki büyük çıpa daha ekliyoruz. Reformlarda çıpa olacak şimdi. Bu reformlar yapıldıkça temeller sağlamlaşacak. Üçüncü önemli çıpa aslında 2000'li yılların ortalarında güçlü bir şekilde vardı sonra da bir miktar zayıfladı. AB çıpası. Biz AB sürecini yeniden canlandıracağız ve şimdi temelleri daha da sağlamlaştıracağız. Ben o nedenle Türkiye'nin pozitif yönde ayrışacağına inanıyorum.

Yeni fasıl açılacak AB ile ve ekonomi ve parasal politikalar başlığı bu fasılda. Temel bir politika veya uygulama farklılığı olacak mı?

Asıl o fasıl uzun yıllardır açılıp kapanabilirdi. Türkiye o konuda her alanda gerek finans sektörü düzenlemeleri ve kurumsal altyapısı gerekse diğer ekonomik politikaların kurumsal altyapısı anlamında bizim AB'den fazla bir eksiğimiz yok. Dolayısıyla Türkiye biraz ilave çabayla enflasyonu düşük tek haneye çekerek, faiz de o paralelde aşağı inerek Türkiye bırakın AB'ne faslın açılışını rahat bir şekilde kapatabilir ve AB üyesi olsa belki bir aç yıl içinde euroyu bile para birimi olarak onun şartlarını yerine getirebilir ve geçişi sağlayabilir. Türkiye para politikasında bu düzeyde. Ama bunların hepsi siyasi kararlar. Uzun süredir Türkiye'nin AB süreci Avrupa'nın kendi iç problemleri nedeniyle tıkanmış durumda. Şimdi inşallah önümüzdeki dönemde burada hızlı bir canlanma başlayacak.

Mülteciler için sağlanacak 3 milyar euroluk kaynak ilk açıklamalara göre Türkiye'ye 2 yılda bu verilecek ve ayrı bir fon olarak oluşacak bir kaynak olacak bu. Türkiye'nin mülteciler açısında üstlendiği maliyetin giderilmesine ne derece katkısı olur?

3 milyar euro önemli bir katkı tabi. AB'nin bu tavrını olumlu görüyoruz. Tabi sorun kendi kapılarına dayanana kadar bu konuda bir tepki vermediler. Gelinen aşamada bir miktar yük paylaşımına gidilecek olması olumlu. Dünya şu anda ne sorun çözebilme kapasitesine sahil ne de böyle bir iradesi var ne de yük paylaşımı noktasında olumlu bir yaklaşımları var. Bu dönemin realitesine yakışı şekilde hepimizin ortak bir tavır içinde olması gerekiyor.

Rusya'nın yaptırım kararlarına bağlı olarak Türkiye ne ölçüde etkilendi, etkilenecek ve Türkiye'nin ne yapacak? Bugün itibariyle Rusya'nın yaptırım kararlarının uygulamasından kaynaklanan bir maliyet hesabı var mı? Bir de muhalefetin 6 buçuk milyar dolarlık etkiyi ortaya koyan hesaplaması var bu ne ölçüde doğru?

Biz Rusya ile gerilimi ki arzulamadığımız bir gerilimdir. Biz Rusya'yı önemli bir partner olarak gördük. Rusya ile bir gerilim peşinde değiliz. Sorunu diyalogla çözme çabası içindeyiz. Daha ilk günden itibaren Rusya krizinin etkilerini bütün yönleriyle masaya yatırdık ve her anlamda bir hazırlık içindeyiz. Üç temelde bir çalışma yaptık. Krizin etkilerini telafi edici ne yapabiliriz? İkincisi eğer Rusya bu sorunu diyalogla çözmeye yanaşmaz ve bu tavrını devam ettirirse caydırıcı ne tür tedbirler alınabilir. Üçüncüsü daha uzun vadeli yapısal tedbirler. Türkiye'nin özellikle enerjide Rusya'ya bağımlılığını çok daha yönetilebilir düzeye çekmek için ne yapılabilir? Şu anda biz bunlara ilişkin çerçeveyi çalıştık bütün tedbirler hazır. Fakat biz bu gerilimi tırmandırma peşinde değiliz. Aslıda bütün komşularımızla iyi ilişkiler içinde olmak istiyoruz. Bu bölge için 1. Dünya Savaşı'ndan sonra en belirsiz en zor dönemlerinden birisinden geçiyoruz. Rusya bizim önemli bir partner. Fakat etki o boyutlarda olmayacak. Zaten son bir yıl içinde ekim ayı itibariyle Rusya'ya olan ihracatımız neredeyse 30-40 aralığında düşmüş. Turist sayısında 603 bin azalma var. Oradaki yatırımlar yani müteahhitlik hizmetlerinde yine proje miktarında bir yavaşlama söz konusu. En kötü senaryo Rusya ile sıfır ilişki olacağını varsaysanız en kötü senaryo 9 milyar dolarlık bir rakamdan bahsediyorsunuz. Bu kayıp olmaz o zaman Türkiye'nin de oradan almayacağı bir sürü ürün var. Sadece hurda ithalatı 4 milyar dolar civarı. Bizim yaptığımız senaryo analizinde bir miktar etki öngörüyoruz. Ama vatandaşlarımız rahat olsunlar Rusya ile olan ilişkilerin etkileri bunu telafi edici adımlar, yapısal çözümler anlamında her türlü çalışma en detaylı şekilde yapıldı. Biz bu krizi tırmandırmak istemediğimiz için bu aşamada sorunların diyalogla çözülebileceğine inandığımız için fazla bu konularda detaylara girmiyoruz. Ama ben hiçbir senaryoda sıfır ilişki öngörmüyorum. Dolayısıyla etki muhtemelen milli gelirin yüzde 0.3-4 civarı bir etki söz konusu olabilir. O da kısmen Rusya'nın ekonomik durumuyla ilişkili kısmen de bu gerilimin kısa vadede etkileriyle ilişkili. Fakat biz gereken tedbirleri dizayn ettik. Herkese bu dönemde sakin olmalarını, aceleci tavır ve kararlar içinde olmamalarını telkin ediyoruz. Bir takım olumlu sinyallerde var. Örneğin oradaki müteahhitlerimize geçen hafta ödemelerin yapıldığını biliyorum. Geçen hafta yine yeni bir projenin verildiğini biliyorum. Şu anda göründüğü kadar kötü ne de bir gerilime dönüşmesin kadar iyi.

Özellikle tarım ürünleri ihracatı ve turizm üstünde duruyoruz başından beri. Acaba Rusya'nın geri gönderdiği tarım ürünlerinden oluşacak telafi ihtiyacını karşılamak için bir adım atılacak mı bunların iç pazarda değerlendirilmesi gibi? Ya da tarım ihracatçılarını, turizme bir ilave teşvik destek sağlanır mı?

Bunların hepsini çalıştık. Dönen tarım ürünlerinin yüzde 80'ini başka pazarlara yönlendirdik. Yani sonuçta Rusya bu ürünleri bir yerden alacak. Hiçbir ülke özellikle tarımda bu kadar hızlı güçlü bir şekilde bu talebi karşılayacak kapasiteye sahip değildir. Onun için yazılıp çizilenler statik analizlerdir. Şu ana kadar iddia edildiği gibi çok büyük bir şok yok. Piyasadaki fiyat etkisi hatırlarsanız Rusya'ya ambargo uygulandığında Rusya ben sizden gıda ürünleri almayacağım demişti batıya. O zaman Türkiye'de gıda fiyatları hızla yükseldi. Halbuki çok şey değişmedi. Fakat beklentiler kanalıyla hızla fiyatlara yansıyabiliyor. Şimdi de tersi bir durum söz konusu. Rusya o malları almayacak gelecek iç pazarda satılacak o mallar. Hayır, biz ihracatçımıza sahip çıkacağız ve Pazar çeşitlendirmesinde farklı pazarlara girmesi noktasında yardımcı olacağız. Dolayısıyla yine biz ümit ediyoruz ki bu gerilim kısa süreli olacak ve normalleşme süreci tekrar başlayacak.

İşlenmemiş gıda fiyatlarının enflasyondaki arttırıcı etkisini konuşuyoruz uzun süredir. Bu oluşan yeni durum nedeniyle enflasyonda düşüş beklentisi değerlendirilen bir konu. Ne dersiniz böyle bir durumun önü açılır mı?

Türkiye maalesef epey bir süredir işlenmemiş gıda ürünlerinin enflasyon üzerindeki baskısı çok güçlü. Buna yönelik biz zaten yapısal bir takım tedbirler alma noktasındayız. Bu bahsettiğiniz geçici konjonktürel bir etki söz konusu olabilir. Ama bizim tarlada ürün bu kadar ucuzken neden tüketiciye bu kadar pahalı ulaşıyor? Bunun için çalışmalarımızı hızlandıracağız. Tarım bakanlığının koordinasyonda giden bir çalışma bu. Tarımın yapısal sorunlarına bizim inmemiz gerekiyor. En büyük yapısal sorun ölçektir. Türkiye tarımda ölçek son derece küçüktür. Bunu büyütmemiz lazım. İkincisi, bizim daha bilgi yoğun, teknoloji yoğun tarım yapmamız lazım. İsrail gibi küçük bir ülke bize göre ihracatına baktığınız zaman çok farklı bir noktadayız. Türkiye'nin de bu noktada ciddi adımlar atması gerekecek. Eğitim gerekecek ölçek büyütmenin yanında. Bir de ayrıca biz özellikle ulaşımda bir tıkanma var, rekabette bir eksiklik mi var, rekabeti bozan faktörler mi var bunlara da bakacağız. Ürünlerin depolanmasında sıkıntı mı var, teşviklerle bunlar aşılabilir mi? Tüm boyutlarıyla enflasyonu düşük tek haneye indirmek sadece Ortodoks bir para politikasıyla olmaz. Verimliliği arttıracak üretimi arttıracak adımlar atmamız gerekiyor. Arz yönlü adımları atmamız gerekiyor.

Asgari ücret komisyonu çalışmaya başladı. Hep işverenin artıştan kaynaklı maliyetinin nasıl telafi edileceğini konuştuk. Bu konuda netleşen bir kararınız var mı?

Henüz netleşen bir kararımız yok. Kısmi bir telafi edici adımlar atılabilir. Ama sonuçta bütün yükün kamu tarafında yüklenilmesi diye bir şey söz konusu olamaz.

Vaatlerimizin arkasındayız diyorsunuz, taşeronların kadroya alınmasında bir ikincil düzenleme bekleniyor. Buna yönelik takvim nasıl işleyecek?

Bu yönde maliye bakanlığımız bir hazırlık yapmıştı fakat seçimlerin araya girmesiyle sonuçlandırılamamıştı. Ümit ediyorum bu hazırlık şimdi tamamlanır ve ilgili bakanlıklarla bir arya gelinir. Bunu sonuçlandırmak lazım. Asli işte çalışanlar kadroya alınacak ama yardımcı hizmetlerde çalışanlar alınmayacak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler